2017’de D Trump, Kudüs’ü tek taraflı olarak İsrail’in başkenti tanıdı.
ABD Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı.
Başkan İsrail- Filistin barışına hami oldu.
*
Müslüman Kardeşler, HAMAS ve Filistin Yönetimi,
İdeolojilerine meşruiyet kazanma peşinde mücadele sürdürürken,
Temmuz 2018’de İsrail Parlamentosu’nun Yahudi Ulus Devlet Yasası’nı reddettiler.
Filistin’deki İsrail’i yalnızca “Yahudi halkına” ait bir devlet olarak tanımadılar.
İsrail-Filistin Barış anlaşmasını projelendirilme aşamasında dahi kabul etmediler.
*
Bu sırada yabancı karşıtı ve İslamofobik dili merkeze alan politikalar,
ABD’de yaşayan Müslümanların hayatını zorlaştırsa da,
Dolaylı olarak ülkedeki bütün göçmenleri,
Özellikle Afro-Amerikalı Müslümanları daha aktif bir siyasi tavır almaya zorluyor.
*
“İslam Dünyası Batı etkisinden dolayı sosyal hükmünü kaybetmiştir” düşüncesinde,
Dünyanın en geniş siyasi muhalif hareketini yöneten,
Müslüman Kardeşlerin zengin intelijansiyasına ve örgütüne dikkat etmek gerekiyor.
*
25 Mayıs’ta Minneapolis’te George Floyd öldürüldü.
ABD genelinde isyanlar başladı.
Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ve neo-Nazi anlayışı destekleyen,
Aşırı sağcı gruplara tepki olarak oluşan Antifa’nın,
Arka planında Sosyalist ve İslamcı ideolojiler sanki bir ittifak dayanışmasıyla,
Filistin davası başlığında, karmaşık bir kimlik siyaseti başlattılar.
*
Filistinli sanatçı Waleed Ayyoub,
Geniş bir kitleye Filistin bayrağı önünde kaffiya giymiş George Floyd’un resmini yayınladı.
Aslında kimlik siyasetinin gerçek bağlantısını resmetti!
*
Floyd’un öldürülmesiyle ilerleyen gösterilerde,
ABD ordusu ile polis güçleri ve protestocular arasındaki şiddetli temaslarda,
Filistinliler ve Kardeşler; İsrail’in ırkçılığını ABD polis departmanlarına ihraç ettiler.
*
ABD’de Filistin Hakları Kampanya grubu (USCPR),
Birçok yerde gösterilerin fitilini ateşleyen polis şiddeti sonrası,
Amerikan polisiyle İsrail güvenlik güçleri arasındaki eğitim ortaklığını gündeme taşıdı.
*
Yoğun biçimde “İsrail ordusu, ABD polisini siyah ve kahverengi bedenleri sistematik olarak hedefleyen,
Irkçı ve baskıcı polis taktikleri konusunda eğitiyor” propagandası yapıldı.
Sosyalist ve İslamcı ideolojiler arasında ciddi bir ittifak yükseldi.
Her iki ideolojide İsrail nefreti ana tema oldu…
*
Gösteriler, Amerikan gerçekliğine bir “intifada” olarak etiketlendi.
İntifada “ayaklanma” anlamındadır.
Arap ve Filistinliler tarafından “uyanış” olarak çevriliyor.
*
Mart 2001’de Taliban, Kabil’ de Gautama Buddha’ nın iki devasa heykelini havaya uçurdu.
Bütün dünya kınadı.
Ancak Taliban’ın bu vandalizme gerekçesi;
En azından ülke çapında bir heykel yıkım öfkesi yaşayan “Amerikan Talibanı- Antifa’nın” önerdiği kadar mantıklıydı!
*
Madison ve Wisconsin’de protestocular şaşkındı.
Muhtemelen destekledikleri için onurlandırılan iki heykeli yok ettiler.
Birisi Hans Christian Heg’in heykeliydi.
Heg, İç Savaşta Birlik ordusu için Albay olarak hizmet etmeden önce kölelik karşıtı bir eylemciydi.
Diğeri, Wisconsin Capitol kubbesi üzerinde koluyla güneyi gösteren,
Fransız özgürlük tanrıçası Marianne’nin Amerikan versiyonu,
Kadın haklarını simgeleyen Miss Forward’ın heykeliydi…
*
Vandallar kölelik karşıtlarından ya da kadın hakları aktivistlerinden nefret mi ediyordu?
Hayır! Antifa olarak poz veren siyah maskelilerin arasında,
Mesela Proud Boys- Gururlu Çocuklar ultra sağcı bir neo-faşist örgütüdür ki,
Onlar bir nazi sembolü olan memeye (Pepe- the -Frog) tapmadıkça anıtsal simgelere zarar vermezler!
Ancak sol kanat göstericiler;
Aptalca şeyler yapmaları için Konfederasyon yanlıları ve Kardeşlik ile Filistinliler tarafından yıkandılar!
*
“İkonoklazm” bir kültürün kendi dini ikonuna, sembollerine ya da anıtlarına;
Dini ya da politik güdülerle yaptığı planlı saldırıdır.
İç politik ya da dini değişimler sırasında sıklıkla gündeme geliyor…
*
Ancak ikonoklazmın bu son çılgınlığı dini değil seküler bir görüntü veriyor!
Çünkü mitler, ritüeller, bulaşıcı duygular, kolektif davranışlar, inanç makaleleri,
Grup içi- dışı ayrımlar için kriterler dinin bileşenleridir.
Ve “laikler”de “dindar”lar kadar dindardır….
*
Kimse Budizm, Hıristiyanlık, Konfüçyüsçülük, Hinduizm, İslam, Yahudilik ve Taoizm’in,
İnançlarına, uygulamalarına ve tarihlerine vurgu yaparak,
Bu en önemli dini gelenekleri anlamadan, bir gerçeği fark etmiyor!
*
Laik ilerici dünya görüşü de bir dindir.
İnsanlar bunu farkettiğinde “şeyleri olduğu gibi” görmüyor.
Ya? Bir seçenekle daha karşı karşıya kalınıyor.
Aşağılamak, nihilizme geri çekilmek yerine daha iyi bir din bulmak seçeneğine yöneliniyor…
*
Bu noktada postmodernizm; Akıl ve Din olarak kutsanıyor.
Herhangi bir sorunla tamamen yüz yüze kalan herkes,
Ya postmodernist nihilizme çekiliyor,
Ya da İslam’la kucaklamaya koşuyor!
*
Bu yüzden ikonoklazma çılgınlıklarının, doğası gereği dindar olması gerekiyor.
Peki ama Taliban’ın Gautama Buddha heykellerini yıkmasının dini gerekçeleriyle,
Amerikalıların tarihi heykelleri yıkması gerekçeleri nasıl benzeşiyor?
*
Taliban ikonoklazmasını, İslami kutsal metinlere dayandırdı.
Hıristiyan ve Yahudi ikonoklazması gibi İslami ikonoklazma da,
Tek tanrılığın pagan topluluklarıyla mücadelesi bağlamından gelişti.
*
Tektanrıcılığın ortaya çıktığı dönemde,
Ebeveynlerin çocuklarını aç bir tanrı heykeli içinde yakarak feda etmeleri normaldi.
Dini olarak gerekliydi…
*
Aynı şekilde, pagan Mekke’de kız çocukları da canlı gömülerek feda ediliyordu.
Paganlar, Tanrı’yı simgeleyen bir heykelin önünde birini ya da bir şeyi öldürmenin,
Heykeldeki tanrıyı bir şekilde beslediğine,
Karşılık olarak kurbanı adayan kişiye dünya zenginliği, gücü ve zevki verileceğine inanıyordu.
Bugün insanların bu tanrılara fedakarlığı gizlice de olsa Batı Afrika, Kuzey Afrika, Latin Amerika’da uygulanıyor!
*
Bu yüzden Talibanlar, Buddha heykellerinin yok edilmesiyle ilgili,
“Heykele tapanların insanları kurban eden kötü ve tuhaf bir kurumun uygulayıcıları olduğuna inanıyor,
Pagan yanlısı sembolizmin izlerini ortadan kaldırmanın önemli olduğunu” düşünüyordu.
*
Benzer neden Amerikan İç Savaşı sırasında Konfederasyon Ordusunun komutanı Robert Edward Lee;,
Heykelini yapan Amerikalılardan daha fazla kölelik uygulamış olsa da,
Heykelinin yıkılması;Hâlâ Müslüman Kardeşlerin bir ritüeli olarak, Pagan yanlısı sembolizmin izlerinin yok edilmesine gerekçe oluşturuyor.
*
11 Eylül’den bu yana Amerikalılar,
Giderek Müslümanların aralarında hoşgörüsüz köktendincileri beslediklerine inandılar.
Başkan D.Trump dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve terörünü yenmek üzere bir plan doğrultusunda;
1- Cihadçı grupları yok etmeye dayanan bir strateji yürütmeye,
2- Müslüman ülkelerin aşırılıklarını atması amacıyla bir uluslar birliği haline gelmelerini sağlamaya,
3- El Ezher Üniversitesinin İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda referans olmasına,
4- İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma planına,
5- Ortadoğu’da ABD’nin yükümlülüğünün asgari düzeye düşürülmesine,
6- Katar ve Türkiye’nin Müslüman Kardeşlere verdiği destekle işlenen suçların sorumluluğu yüklenecek iki ülke olduğuna karar verdi.
*
Ancak ABD yönetimi, Kardeşler’in gerici ideolojisine etkili bir şekilde karşı durmak için;
Müslüman Kardeşlerin terör örgütü olarak tanınması yerine,
Kardeşler’in güçlü olduğu ülkeler ve toplumlarda fikir alışverişinde bulunmayı öngördü.
*
Çok büyük hata yapıldı.
Şimdi Müslüman Kardeşler dünyada neden olduğu krizlerle yürütme yetkilerini daha da güçlendiriyor…
İşte mevcut kargaşa ABD’nin dünyadaki kamu imajını değiştirdi.
Yıllar süren markalaşma propagandaları boşa harcanmış oldu…
ABD toplumu sistemik çöküş belirtileri vermeye başladı.
*
Liderlik yokluğu her kademede bileşenlerini tatminsiz bırakıyor.
Ne silahsız siyahların öldürülmesi sorununa kolay bir çözüm vardır,
Ne Batı’nın bir numaralı tehditi “İslami Cihad” ın ihmale gelir tarafı…
ABD’de güçlü devlet liderliği ve Türkiye’de güçlü muhalefet liderliği olmadan sorunlar katlanacaktır…
27. 6. 2020
Bir yanıt yazın