Taner Ünal
SELÇUKLU VE OSMANLI DEVLETLERİNİ KURAN OĞUZLARIN TARİHE YANSIYAN EN ESKİ KAYITLARI MEZOPOTAMYA’DA GUTİ VE KASSİT/ GUZ/ OĞUZ KAVİMLERİ OLARAK GÖRÜLMEKTEDİR.
BU GÜN, BİR YANDAN TARİHİMİZİN UNUTTURULMAYA ÇALIŞILAN, DİĞER YANDAN KÜRT ÖN ATA UYDURUCULARININ SAHİPLENDİĞİ TÜRK KAVİM/KAVİM DEVLETLERİNDEN“GUTİLERİ” ANLATIYORUZ
Değerli Arkadaşlarım,
Osmanlı’da Devşirmeleri anlatırken Osmanlı ve Selçuklu tarihi ile ilgili çok sayıda soru geldi. Arkadaşlarımız Selçukluların ve Osmanlıların menşeini ve Selçuklu ve Osmanlı tarihindeki Türklerin aleyhine neticelenen olayları anlatmamızı istiyorlar. Bu sebeple daha önce yapmış olduğumuz çalışmaları ve konularla ilgili tüm yeni kaynakları tekrar elden geçirirken tarih paylaşımlarımıza 11 gün ara vermek zorunda kaldık. Bundan böyle her gün veya gün aşırı paylaşımlarımıza devam edeceğiz.
Sevgili Okurlar,
Bizim için Türk tarihinde iz bırakmış boy, budun, Ulus, Kavim, Kavim devlet ve Cihan devletlerinin birbirinden hiçbir farkı yoktur. Ancak ilerleyen günlerde ana konu olarak ele alacağımız Selçuklular ve Osmanlılar Genel olarak Oğuz Türklerine mensuptur.
Oğuzlar, Orhun kitabelerinde adı çok geçen Türk kavimlerinden biridir. Bu kitabelere göre Oğuzlar, Göktürk Kağanlığı’nın dayandığı başlıca iki unsurdan biri olarak görünmektedir. Göktürk hükümdarı Bilge Kağan kitabelerinde, Türk ve Oğuz kavim ve beğlerine hitap eder ve “Tokuz Oğuz budun kentü budunun erti “der. Bu ifade sadece siyasi bir ilişkiyi ifade etmektedir. Çünkü Orhun kitabelerinde Türk adının kavmi bir anlamda kullanıldığı açıktır. Yani gerek Göktürk kitabelerinde, gerek Uygur Kağanı’nın Türkçe kitabesinde (Şİ-ne-Usu) geçen “Türk-Budun” ifadesi yalnız kağanların çıktığı ve onların başlıca dayandıkları kavmi ifade etmekte olduğu gibi, “Türk Bilge Kağan” ifadelerindeki “Türk” kelimesi de kağanın kavmi menşeini göstermektedir.”
Oğuzlar başta Hun ve Göktürkler olmak üzere Türk boylarının toparlayıcısı olmakla birlikte Hunların atalarından Hiung-nular Oğuz sülalesindendir. Kassitler bahsinden sonra Oğuzlar başlıklı konumuzda anlatacağımız gibi heredot tarihinde anlatılan bir takım olaylar Oğuz hikayelerinden Anadolu hikayelerine geçmiştir.
Oğuzların tarihe yansıyan en eski kayıtlar Mezopotamya’da Guti ve Kassit/ Guz/Oğuz Kavimleri olarak görülmektedir.
Ne yazık ki Kürt ön ata uydurucuları sanal alemi uydurma metinlerle doldurmakta Türk olduğu hakkında hiçbir şüphe dahi bulunmayan bu kavim devletlere sahip çıkmaktadırlar.
TÜRK TARİHİ ÜZERİNDEN TARİH OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILIYOR!
Sevgili Okurlar,
Kürt ön ata uydurucularının anlattıkları bir yalanlar dizisidir. Ancak bu yalanlar bu gün bilhassa televizyonların en önemli konuları halindedir. Her şeyden habersiz milletimiz duyduklarını gerçek sanmakta ve sürekli aldatılmaktadır.
Siyasi Kürtçülük ile ilgili İnternette bilgi kirliliği oluşmuş durumdadır. Kadim Türk Tarihinin dev medeniyetleri Kavim Devletleri “Kürt” adı başlığıyla yayınlanmaktadır.
Bu çok vahim bir durumdur. Bu devletin el atması gereken oldukça ciddi bir meseleyken “ümmetçilik” safsatası-masalıyla Türklüğü nasıl sileriz çalışması yapanlara destek olunmakta bu ihanetlere Milliyetçi Türkçü hiç bir siyasiden tek bir cevap bile çıkmamaktadır.
İnternette bilgi kirliliği endişe verici boyutlara ulaşmış, Ğutilerin Kürtlerin ataları olduğu konusunda yüzlerce yazı yayınlandığı gibi Milliyetçi, Atatürkçü, Türkçü” gençler bile zaman zaman bu saçmalıklar doğruymuş gibi PKK’lılara “Mezopotamya….. “ diyerek paylaşımlarda bulunmaktadırlar. Hâlbuki tarihin hiçbir döneminde Kürtler Mezopotamya’da bulunmamışlardır.
Sözde Vatansever – Milliyetçi geçinen siyasiler bile oy uğruna bu yalanlara ses çıkarmamakta hatta “Öyle oluversin” demektedir.
Siz hiç bir siyasinin “Siyasi Kürtçülerin tarihteki Türk Kültür ve medeniyetlerine sahip çıktı “ konusunda bir eleştiri duydunuzmu? “Elam’lıların Gutilerin Kasitlerin Hurrilerin Mittanilerin Medlerin Türk olduğu” konusunda bir sözcük duydunuz mu?
Milliyetçi yazarlarımız bile arada bir “Hititler Türk değildir” der, dev Türk tarihine satırı vurur geçer. Halbuki bu konuda gençliğini tüketen ölürken de son söz olarak “HİTİTLER TÜRK’TÜR” diyerek ebediyete intikal eden Dr Reşid Galip gibi kıymetlerimiz hatırlanmaz bile. Hittiler Hattilerin devamıdır ileride anlatacağımız gibi Hattiler Türk kavmidir. Hatta çoğu tarihçiler Hititleri dikkate bile almaz Hattiler olarak tarihi anlatır çünkü Hattilerin devamı Hititler, Hattiler kadar önemli bir kavim olmadığı gibi Hattiler Anadolu’da Hititler zamanında da aynen varlığını sürdürmüşlerdir. Hattilerin Türk olmadığını iddia etmek bilime aykırıdır.
Sevgili Okurlar,
Siyasi Kürtçülük günümüzde, Soy, kültür ve dile dayalı kimlik arama sürecine, sosyal bilimler medolojisini de kullanarak, hız vermektedir.
Türkiye’nin Güneydoğu yöresi ile ilgili konuları “bilim metodu” ile ele aldığını ileri süren bazı Kürtçü teorisyenler bölgenin tarihçesini anlatırken Köken aramanın dışında Eski Türk Kavimlerini Kürt göstermektedir. (1) İsmail Beşikçi Bu yalanların amacı Kürtlerin ayrı bir millet olduğu, Türkler tarafından baskı altında tutulduğu izlenimini yaymaktır.
Nitekim İsmail Beşikçi Yazdığı sözde bilimsel kitabında “Gutilerin Kürt olduğunu” açıkça iddia etmektedir. (2)
Bu yalanlara karşı koymak Kürtlerin nasıl ve ne tür yalanlarla belirli odak noktalarına itildiklerini göstermek bir vicdan borcudur
Bizim yaptığımız aydınlatmaktır. Bilgilendirmektir. Kesinlikle ırkçılık değildir. Irkçılığı siyasi Kürtçüler ve Siyasal islamcılar yapmaktadır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Türk milletine karşı etnik bölücülük ve ırkçılık yapılmaktadır.Türkiye de kurucu millet olan türk milletine karşı etnik bölücülük ve ırkçılık yapılmaktadır. Türklerin kurucu olmaları sıfatıyla sahıp olduğu haklar elinden alınmak istenilmektedir.
Sevgili Okurlar,
Kürt tarihi ön ata uydurucuları Türk tarihi üzerinden kendilerine tarih yaratma peşindeler Biz bu yalanları bu güne kadar bitirdik bundan sonra da bitirmeye devam edeceğizTarihimiz geçmişimiz değil geleceğimizdir. Tarihimizin her sayfası bizim için şan ve şeref sahifesidir.Tarihimizin herhangi bir döneminde yaşayan tüm kavimler ve milletler ve onların yaşadığı topraklar bizim vatan topraklarımızdır. Türk kavim ve devletlerinin yaşadıkları topraklar üzerinde başka bir topluluğun hak iddia etmesine kesinlikle müsaade etmeyiz.
YANLIŞ İSKAN POLİTİKALARI İLE TÜRKMENLER KÜRTLEŞTİRİLMİŞTİR
Sevgili Okurlar,
Güneydoğu bölgemizde yaşayan Türk toplulukları, Osmanlı’dan bu yana yönetenlerin yanlış iskan politikaları nedeniyle Kürtleşme sürecine itilmişlerdir. Hatta, Kürtçe konuşan köylere, kurmanci ve Zazaca konuşan oymaklar zorlanarak yerleştirilmektedir.
Bu durum günümüzde siyasi Kürtçülüğün ekmeğine yağ sürmek suretiyle “Türkmenlerin Kürtleşmesi” olgusunu güçlendirmektedir.
Türk tarihi incelendiğinde, geçmişte birçok Türk boylarının Bulgar Türkleri gibi dinlerini ve kimliklerini yitirerek Hiristiyanlaşırken Slavlaştıkları, Hazar Türkleri gibi ve Musevileştikleri, Kültür veya Kimlik kaybıyla Büyük Türk Devletlerinin yerinde bu gün başka devletlar bulunduğu bir gerçektir.
Milli politikalar yürütülmezse PKK Terörü ezilse bile Siyassi Kürtçülüğün ve etnikleşmenin, körüklenmesi PKK’nın siyasi hedeflerinin gerçekleşmesine zemin hazırlayacaktır.
Siyasi Kürtçülük bugün devlet olmadığı halde, her fırsatta Türk bayrağını indirip yerine hayali Kürt bayrağını çekebilmektedir. Kürtçe’nin resmi kurumlarda ikinci bir dil olarak kabulü veya Anayasadan Türk sözcüğünün kaldırılarak “Türksüz Anayasa” yapılmak istenilmesi Türk Milletinin Cumhuriyetin Kurucusu sıfatıyla kazandığı egemenlik haklarının PKK ile paylaştırılmak istenilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu gün Türkiye için en büyük tehditlerden birisi de budur.
Siyasi Kürtçülük bir yanda PKK, PYD, KCK gibi terör örgütleri, Abant toplantılarının mimarı FETÖ ile HPD ve diğer partilerde boy gösteren gizli açık Kürtçü Milletvekiller, Türk Milleti ile savaş halindedir. Bu savaşta ABD, Rusya ve Bazı AB ülkeleri Siyasi Kürtçüler ve FETÖ ile birlikte Türkiye ile bazen açık bazen dost görünerek savaşlarını sürdürmektedirler.
TARİHİMİZ VATANIMIZDIR.
Sevgili Okurlar,
Türksüz Anadolu özlemi ile hareket eden ülkelerin maşası olan Siyasi Kürtçülük, soy, kültür ve dile dayalı kimlik arama sürecine, tarih ve sosyal bilimler üzerinden çalışmalarına hız vermekte, tarihte önemli yerler işgal etmiş Türk kavim devletlerini Kürt Kavim ve Medeniyetleri olarak anlatılmaktadır.
Emperyalizm olmayan bir Kürt ırkı, olmayan bir Kürt dili üzerinden bir Kürt Tarihi ve kültürü uydurup yeni bir millet meydana getirmek istemektedir. Bunun içinde Türk tarihinin en önemli kavim devletlerine sahip çıkmaktadır.
Bu gün Milliyetçi, Türkçü,Atatürkçü – Vatansever- gençliğin kafasına yerleştirilen yalan “KÜRTLERİN TARİHİN İLK DEVİRLERİNDEN BERİ ZAGROS DAĞLARINDA YAŞAYAN İRANİ BİR KAVİM” olduğudur.
Halbuki Kürtler M.S.1500 yılları öncesinde yoktular.. Kürtler tarihin hiç bir döneminde Zagros dağlarında yaşamadılar..
Zagros dağlarında yaşayan Gutiler ve Kasitler(Guz)’lar başta tüm kavimler bu gün mensubu olmakla gurur duyduğumuz Oğuz Türklerinin atalarıdır. Ancak biz tarihimize sahip çıkmadığımız için internet dünyası başta bilgi kirliliği had safhadadır. Emperyalizmin 1940’lı yıllar da ikili anlaşmalar ve içimizde ki ihanet odaklarının sözde milliyetçilik yapıyor görünerek bize dayattıkları eğitim programları sebebiyle ve Türk tarihinin Mete Han’dan öncesine sahip çıkmayan bir anlayışın bize dayatılması sebebiyle gençliğimiz gerçek tarihini öğrenememektedir.
Tarihte var olmamış bir millet olamamış bir topluluğun Anadolu toprakları üzerinde hakları olmadığını ifade etmek için ona Tarihte haklılık kazandıracak yerler ve topraklar vermek Milliyetçilik değil Tarihimize ve Vatanımıza ihanettir.
Bu gün bile kabile statüsünden ileri gidememiş bir topluluğa 4000 yıl önce yaşamış Türk Kavim- Devlet’lerinden bazılarını isimlerini vermek Anadolu topraklarında suni bir millet ve devlet yaratmak isteyen hainlerin ekmeklerine yağ sürmek demektir.
Türk Gençlerine 4000 veya 3000 yıl önce yaşamış Mezapotamya veya İrandaki kavim devletlerin önemsizleştirilerek ve kimliksizleştirilerek anlatılması vatan toprakları üzerinde suni devlet kurmak isteyen hainlerin, Türk tarihinin bu çok önemli dönemlerini sahiplenmelerine sebep olmaktadır..
Siyasi Kürtçüler “Mezopotamya” dernekleri kurmuş Mezopotamya ve İran’da Yaşamış Türk Kavim Devletlerinin Kürt olduğunu kendi gençlerinin kafasını yerleştirmiştir.
Bu ihanete karşı büyük tepkiler ortaya konulması gerekirken tam tersine Siyasi Kürtçü tezler devleti yönetenler tarafından desteklenmiş hayali Kürt iddiaları Başbakanlar tarafından bile dillendirilmiştir.
Türk gençliği olarak bu ihanetlere karşı sessiz kalmamalı Tarihimizin her dönemine sahip çıkmalıyız. “Canları öyle istiyorlarsa bırakalım öyle desinler nasıl olsa tarih geçmişte kaldı” diyemeyiz.
Nasıl insanlar iyi bir mazileri olmadığında dikkate alınmıyorsa tarihteki Vatanına sahip çıkmayan milletler muteber görülmez. Tarih uydurulmasının sebebi yurdumuz parçalanarak içerisinden yeni uluslar çıkarılmaya çalışılmasıdır Bu da Coğrafyamızda kan ve gözyaşı demektir. Kürt ön ata uydurucularının tüm iddia ve yalanlarını bitirecek Türk vatantoprakları üzerinde suni bir Kürt devleti kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz!
GUTİLER TÜRKTÜR (M.Ö. 2120- 2030):
Sevgili Okurlar,
“Sumer’ler”, “Gutiler”,“Kasitler = Guz =Oğuzlar” menşe itibarıyla aynı kavimdiler. Yine Elam, Med, Hurri,Mittani Urartu, Hatti gibi kavimlerde aynı menşeden gelen kavimlerdi.
Gutiler ve Kasitler Sumerler gibi ancak sonraki dönemlerde Orta Asya dan göç ederek önce Sinear (Sumer yurdu)çevresine yerleşen daha sonra Sinear merkezli devlet kuran Türk kavimleriydi.
Kasitler = Guz = Oğuzlar aynı kavimdiler Türkler bugün olduğu gibi, eski çağlarda da ayrı ayrı boy adlarıyle tanınıyorlardı.
Bugünkü, Kırgızlar, Özbekler, Yakutlar, Çuvaşlar gibi, eski çağlarda da Subarlar (Subariler, Subirler), Gud’lar ya da Guz’lar (Kas’lar) vardı. Kısaca M.Ö. 3500 yıllarında yaşamış olan Sümer’ler de, M.Ö. 2500 yıllarında hükümran olan Gud’lar (Kut’lar) ve yine M.Ö. 1700 yıllarında hakimiyet kuran Kas’lar (Guz’lar) arasındaki zaman farkı hükümranlık zamanlarının farkıdır. Yoksa Türkler bu yörelerde aralıksız, uzun yüzyallarca yaşamışlardır.
Sumerolog Kemal Balkan’ın Kutlar’ın ilgili yaptığı çalışma Sumer ve Kut meselesine biraz daha açıklık getirmektedir. Yapılan tespitlere göre prehistorik dönemde kutların Hazar denizinin güneydoğusu İle Amuderya/Ceyhun (Oxus) nehri arasındaki bölgede yani Batı Türkistan’da oturdukları anlaşılmaktadır.
M.Ö. 2500-2400 yıllarında Kutlar batıya yönelerek Zağros dağlık bölgesinin kuzeydoğusuna yerleşmişlerdir. Buradaki yerleşim alanları, Yorgan tepe ile Kerkük’ün doğusunda Küçük Zab ile Diyale nehirleri arasında gösterilmektedir. Kutların büyük bir bölümü Zagros dağlık bölgesinde kalırlarken, bunlardan kopan bir grup Kuzey-batıya Dicle’nin yukarı kesimlerine göç etmişlerdir. M.Ö. 2260-2223 yılları arasında meydana gelen bu göç sonrasında, Dicle’nin yukarı kesimlerine yerleşen kut topluluğunun M.Ö. 2223-2198 yılları arasında burada yaşamakta olan subarlarla kaynaştıkları anlaşılıyor.(18)
Türkler kısa dönemler hariç M.S.’ki yıllarda da Mezopotamya da etkin olmuşlar Mezopotamya’da, Suriye’de, Suriye Selçuklu devletini kurarak sürekli yeni akınlarla varlıklarını sürdürmüş Samileri hâkimiyetleri altında tutarak yaşamışlardır.” (20)
Halen sahasında en önemli bilimadamlarından birisi kabul edilen Prof. Dr. B. Landsberger, II. Türk Tarih Kongresinde “Gutiler, 2500’den sonra, Akad’ın Samı krallarını düşürdüler ve 125 yıl Mezopotamya’ya hükmettiler” diyordu. (Prof. Dr. B. Landsberger, II. Türk Tarih Kongresi 1937, Ön Asya Kadim Tarihinin Esas Meseleleri, S. 106)
Erken dönem Türk tarihi ile ilgili önemli eserler vermiş Ord Prof Dr Şemseddin Günaltay, Gutilerle ilgili bize önemli bilgiler veriyor: Sami-Türk karışımı olan Akad devleti Türk asıllı Gutiler tarafından yıkılmıştır. (3) Guti’ler istilası, tam bir Türk savaşıdır Mezapotamya hakimiyeti için Sumer’lerle Akad’lar arasında devam eden mücadeleye benzememiştir. Türk Gutilerin akınları Kuzeydeki (Akad)leri de, Güneydeki (Sümer)leri de sindirmiş, bütün ağırlığı ile Mezapotamya’yı kasıp kavurmuştu.
“Türkler, Mezopotamya’da, Sumer ülkesinden başlayarak, yüzyıllar boyunca yaşamışlar, fırsat buldukça Sami kavimlere hükmetmişler, önce, Sumer Gudea krallığını, sonra Gud (Kut) krallığını, daha sonra da Guz/Oğuz (Kas) krallığını kurmuşlardır. Son iki krallığın hakimiyeti toplam yedi yüzyıl sürmüştür.
M.Ö.2150 yıllarında, Akad İmparatorluğunun çökmesiyle, Zagros dağlarının arkasından gelen, Sumerlere göre savaşçılıkları daha üstün olan GUTİ’ler iki bin yıllarına doğru Mezopotamya’nın siyasal çatışmalarından yararlanarak ülkeyi istila edecekler, bir yüzyıla yakın egemenliğini ellerinde tutacaklardır.
Guti’ler MÖ 1600’lerden sonra gelen Kas’lar gibi Kuzey Mezopotamya’ya Kuzeybatı İran Bölgesi’nden ulaşmışlardır.(5)
Gutiler; IV. Uruk Sülâlesinin M.Ö.2120’lerde yıkılma¬sıyla birlikte, Lagaş sitesi hariç tüm bölgeye egemen olmuşlardı. Sumer Kral Listesi’nde Gutilerin ilk kralının ismi verilmemiştir. Bu istilayla gelen Guti’ler uygarlık verilerini yakıp yıkacaklar, ülkeyi yağmalayacaklardır.
Sami Akad’lar Sinear’a hakim oldukları zaman en korkulu rakip olarak karşılarında Guti’leri bulmuşlardı. Akad’ların Naram-Sin ve Şargalişari gibi büyük ve kudretli hükümdarları Sinear’ı istila tehdidinden kurtarmak için Guti’lerle pek çok uğraşmış, hatta Şargalişari bir aralık bunların Şarlak adlı başbuğlarını esir etmiş, fakat onları kat’i surette boyun eğdirememişler bunun üzerine iyi ilişkiler tesis etmişler kurdukları orduların içerisinde, Gutilerden oluşan özel birlikler de kullanmışlardır.
Guti’lerin dalgalar halinde indikleri yüksek mıntıkalardan o zamanlar için uçsuz bucaksız görünen Sumer Yurduna doğru akmaları, bu tarihlerde Mezopotamya’nın kuzey doğusunun Asya içlerinden gelen yeni bir göç sebebiyle sarsıldığını, kan seli şeklinde önüne gelen boyları yaylalardan vadilere sürüklediğini göstermektedir. Mâniaları yıkıp deviren bu dehşetli saldırı Sami Amuru’ları bile sarstı. Akad imparatorluğu devrinde, evvelce bulundukları kuzeyi Suriye’den bazı Boylar Fırat boylarına doğru sarkmış, bu zamana kadar tarihte adı görülmeyen bir şehre, bilahare bütün Sinear’a adını verecek olan Babile göç ederek bu bölgenin canlanmasına ve bir köprübaşı haline gelmesini sağlayarak kıymet ve ehemmiyetini kazandırmışlardı.
Orta Asyalılarla Sami’lerin bir daha karşılaşmalarından Fırat boylarında hasıl olan heyecan, Biblos’tan Mısır sahillerine, Amuru’dan Kenan illerine (Palestin taraflarına) kadar yayıldı. Mısır’daki altıncı sülale Firavun’lılardan Birinci Pepi, bu heyecanın doğurduğu dalgalar neticesi olarak şarktan Mısırı tehdit eden bir istilaya karşı koymak için askerini silah altına almağa mecbur oldu.6)
Daha sonraki dönemlerde, Akad tahtını, Gutilerden Elulmeş bir süreliğine ele geçirdi. Akad kralı Dudu, onu tahttan uzaklaştırarak, yeniden yönetimi Akadlar ele geçirseler de onu izleyen Şu-Turul zamanında, güneydeki Uruk kentinin isyanı Gutilerin ekmeğine yağ sürmüştür. Bu fırsatı değerlendiren Gutiler Akadlara son darbeyi indirdiler. Akad ve IV. Uruk Sülâlesine son vererek Akadların başkenti Agade başta olmak üzere birçok kenti yağma ettiler.
Bu son saldırı sırasında Guti’ler, Sinear’a şiddetli bir saldırı ile girmiş, şehirleri yağma, mabetleri talan etmiş, buralarda buldukları statüleri, hükümet merkezi yaptıkları Arrafa şehrine götürmüşlerdir. Guti krallarından Lasirab’a ait bir kitabe bulunmuştur. Kitabede bir Akad masalı yazılmıştır. Masalda Sumer Tanrılarından İnnina ile (Sin) Nannar Tanrıları Guti’lerin milli Tanrıları ile beraber anlatılmaktadır.. Dağlık mıntıkalardan inen Guti’ler, sert ve haşin adamlardı. Sinear’ın medeniyetle incelmiş zarif halkına bunların hâkimiyetleri pek ağır gelmişti. Güney de Sumer’lerin milli büyük Tanrıları Enlil’in saltanat merkezi olan Nippur, son Sumer hanedanına payitaht olan Uruk, mamur Lagaş kuzeyde Akad İmparatorluğuna payitaht olan Agade ile Sami’lerin büyük Tanrıu Şamas’ın saltanat merkezi bulunan Sıppar gibi büyük ve mamur şehirler halkı bu sert idare altında ezilmişlerdi.
Guti’ler, Sinear’ın kuzey ve cenubundaki sitelerin başında bulunan Patesileri vali sıfatı ile yine mevkilerinde bırakmışlardı. Fakat, tarhettikleri ağır vergiler, idarelerindeki sertlik halkı bezdiriyordu(7)
Guti’lerin zamanla savaşçılıklarını kaybetmeleri üzerine, fırsat bekleyen Sumer sitelerinin yöneticileri isyan edeceklerdir. (8) Bir başka Türk kavmi olan Sumer’lerin başında bilahare Uruk kralı ilan edilen ve tek başına beşinci Uruk sülalesini teşkil edecek olan Utu hegal bulunuyordu.
Sumer isyanının milli bir ihtilal mahiyetinde olduğu kitabelerde Sumer’lerin ulu Tanrısı Enlil ile Uruk Tanrıçesi İnnina’dan başka milli kahraman Gılgamış’ta himaye ve arka çıkmasından anlaşılıyor.
Uruk ve Kullab kuvvetlerinin başına geçen Utu hegal nihayet Guti’ler hükümdarı mağrur Tirigan (Tirikan)’ı mağlup etmeye muvaffak oldu. Tirigan, harp sahasından kaçarak Dubrum kalesinde sığındı. Fakat nihayet eşi ve çocukları ile beraber Utu hegal tarafından esir edilerek Guti’ler saltanatına son verildi.
Sumer’lerin Guti’ler idaresi altında pek ziyade ezilmiş oldukları, bunların saltanatını yıkarak kendilerine hürriyet ve istiklal kazandırmış olan Utu hegal’ı Uruk’un destani kahramanı Gılgamış gibi milli bir kahraman olarak ilan etmişolmalarından anlaşılmaktadır.
Sevgili Okurlar,
Sumer yazılı belgeleri Guti istilasını oldukça acıklı bir şekilde tasvir etmektedir:
” Gutiler bütün ülkeyi çekirgeler gibi kaplamışlardı, kimse onlara karşı koyamıyordu. Bütün Sumer’de kara ve deniz nakliyatı durmuştu. Postacı yola çıkamıyor, gemici yelkenini açamıyor, balıkçı avlanamıyordu. Bir kuzu yarım sila arpaya değiştiriliyordu”.
Bir Sumer mektubunda da; “Sen tarlanı sürmene bak. Gutiler gelip malını almağa kalkarsa, ben seni korurum”, diyerek, güvenini kaybetmiş birine güven verilmeye çalışılmaktadır.
Guti’ler istilası, o zamana kadar Sinear Hegemonyalığı için Sumer’lerle Akad’lar arasında devam eden mücadeleye benzememişti. Bu istila kuzeyi (Akad) ları da, cenubi (Sumer) leri de sindirmiş, bütün ağırlığı ile memleketi kasıp kavurmuştu.(9)
Gutiler burada “tirigan” adıyla bir de şehir kurmuşlardır. Habur, balih ve Orta Fırat’a hakim olan kutların sırasıyla Sippar, Umma, Akad merkezi Agade, Sumerlerin Ur, Babilonya gibi şehirlerini ele geçirerek güneye doğru genişledikleri görülmüştür. M.Ö. 2000’lerin sonunu doğru Asur kaynaklarında adlarından sık sık bahsedilen Gutilerin (Kutların), Aşağı zab suyunun güneyindeki dağlarla Süleymaniye şehrini kuzeyindeki bölgede yaşadıkları anlaşılmaktadır. (10)
Eski Akad (M.Ö. 2340-2159) zamanından başlayarak, Ğutiler’den kalan az sayıdaki belgede ve onlarla çağdaş olanlarda eski Babil çağının geç zamanlarına kadar her devirden yazılı kaynaklarda geçen kişi, yer ve nesne adları toplanmıştır. Bu malzemenin değerlendirilmesi sonrasında B. Landsberger, “tarihte Türklerle en yakın münasebettar olan, hatta belki de Türklerle ayniyet gösteren kabile kutlar/Gutiler’dir. Demektedir. (11)
Guti’lerin Sinear’a indikleri zaman başlarında bir kral bulunmadığı söylenilmektedir. Fakat herhalde bunların öteden beri birtakım Boy beyleri idaresinde bulundukları muhakkaktır.
Guti’ler, Akad-Sumer’ler illerini istila ettikten sonra bu Boy beylerinden sivrilen kudretli biri kral unvanını almış, yeni bir hanedan kurmuştur.
Guti’ler Mezopotamya‘yı istila ettikten sonra Krallık Merkezlerini kuzeyde Subarti (Asuriye) mıntıkasındaki Arrafa (Bugünkü Kerkük şehri yerinde) kurmuşlardı.
Gutilerin, yaklaşık yüzyıllık egemenlik döneminde, sadece Lagaş Sitesi ayakta kalabilmişti. Lagaş sitesinde, Patesi olan Gudea’nın Sumer medeniyetine Rönesans devrini açmış olduğunu biliyoruz.
Gutiler, arkalarında çok az arkeolojik kalıntı bırakarak, sonunda Uruk valisi öncülüğünde bir Sumer koalisyonu tarafından bu topraklardan çıkarılmışlardır Ur-Nammu, büyük Sumer hanedanlarının sonuncusu olan, üçüncü Ur Hanedanlığının kurucusudur.
Ur-Nammu’yla başlayan ve Sami kökenli İsin-Larsa krallıklarına kadar süren bu dönem; Sumer tarihinin “Yeni Sumer Devleti” ya da “Sumer’in Rönesansı” olarak adlandırılmaktadır.
Prof. B. Landsberger, Eski Akad (M.Ö. 2340-2159) zamanından başlıyarak, kutlar’dan kalan az sayıdaki belgede ve onlarla çağdaş olanlarda eski Babil (M.Ö. 1894-1600) çağının geç zamanlarına kadar her devirden yazılı kaynaklarda geçen kişi, yer ve nesne adları toplamıştır. B. Landsberger, Bu malzemenin değerlendirmiş,(Prof. Dr. Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, S. 51)
Atatürk’ün, özellikle Sumerce konusunda önemle durduğunu yakından bildiği için, 1937’de toplanan Tarih Kurultayı’na, Sumerce üzerinde olmasa da, M.Ö. 2150 yıllarında Mezopotamya’da hükümran olmuş Gut ya da Kut kavminin Türk asıllı olabileceği hakkındaki düşüncelerini şöyle açıklamıştı: “bu Gutium yahut Kutiun milletinin adının Akadca nisbet eki olan kısmını çizecek olursak Kut kalır. Eğer çok muhim olan alametler bizi aldatmıyorsa, tarihimizde Türklerle en yakın bir surette münasebettar olan, hatta belki de ayniyet gösteren kabile budur” demiştir. (12)
Tabletlerden, kalabalık Guti kuvvetlerinin çeşitli kabilelerden teşekkül ettikleri ve bu kuvvetlerin bazan kadın komutanların emrinde de savaştıkları öğrenilmektedir. Özellikle Ural-Altay kavimlerinde rastlanan bu durumun yanında , Gutiler’in krallarını asillerin arasından seçimle iktidara getirdikleri de bilinmektedir ki bu durum tarihte yalnız Türklerde görülen bir özelliktir ve Başbuğ seçiminin yapıldığı görülmektedir. Gutiler’in bazı kral isimleri de bilinmekte ve bunlar eskiden beri Ural-Altay dilleriyle ilgili görülmektedir. (13)
Sevgili okurlar,
Prof. B. Landsberger, Atatürk’ün hazır bulunduğu bu Kurultayda, Gut (Kut) kavmi kral adlarının çok olduğunu, ancak yazıtların bir kısmının kırıldığını, okunan beş kral adının açıklanabildiğini söylüyordu. Bu önemli adlar şunlardı:
1. Yarlagan
2. Tirigan.
3. Şarlak, Çarlak
4. El-ulumuş
5. İnim-bakaş. (14)
Prof. B. Landsberger, aynı bildiride; “Kut’lar, 2150’den sonra, Akad’ın Samı krallarını düşürdüler ve 125 yıl Mezopotamya’ya hükmettiler” diyordu.(15)
Gutiler, hakimiyetlerine nihayet verilmesinden sonra geldikleri dağlık bölgeye çekilerek tekrarladıkları akınlarıyla hem Assur, hem Babil devletlerinin devamlı yıpratmışlardır. Tabletlerden, kalabalık Guti kuvvetlerinin çeşitli kabilelerden teşekkül ettikleri ve bu kuvvetlerin bazan kadın komutanların emrinde de savaştıkları öğrenilmektedir. Özellikle Ural-Altay kavimlerinde rastlanan bu durumun yanında , Gutiler’in kırallarını asillerin arasından seçimle iktirada getirdikleri de bilinmektedir ki bu durum tarihte yalnız Moğollar’da görülen bir özelliktir ve büyük kaan seçiminin yapıldığı hanedan mensuplarınn meclisine de Kurultay denilmektedir. Gutiler’in bazı kıral isimleri de bilinmekte ve bunlar eskiden beri Ural-Altay dilleriyle ilgili görülmektedir.
Sevgili okurlar,
Çiviyazılı kaynaklarda, nadiren Guti federasyonu içinde, çoğu kez de müstakillen anılan bir Turukku veya Turukkum kavmi ile, bazan birlikte hareket ettikleri bildirilen bir Nigimti kavmine raslanılmaktadır. Tabletlerden, Babil devletini en güçlü olduğu Hammurabi devrinde dahi (XVIII. Yy.) devamlı baskı altında tuttukları öğrenilen Turukkuların, III. Bin yıl içinde Asya’dan gelerek Azerbaycan ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarına yerleşen ve dilleri Türkçe’ye akraba olan Hurriler’le kaynaştıkları, onların komutası altında savaştıkları ve aynı şahıs adlarını taşıdıkları bilinmektedir.
Bilhassa bu bilgilerin ışığı altında, Turukkum isminin bu kavme yine Mezopotamyalı Samiler tarafından verilmiş bir sıfat-isim olabileceğini düşünüp kelimeyi Akkadca’da araştırdığımız zaman “silahla vurma, kamçıyla dövmek” manasını tayışan taraku(m) fiili ve turku, terku(m) gibi türevleriyle karşılaşırız.
Turukkum bu kökten ütüretilmiş “vurucu;işi vurmak, dövmek olan (krş, flagellum dei “Tanrı’nın kırbacı” Attila; not 40) vurgun, baskın yapan (akıncı)” anlamını taşımaktadır (krş. Fars. Türtâz Türk koşuşturması; süratle gerçekleştirilen- Türk usulü-baskın; yağma, Çapıl”) Öte yandan, şeklen genetik halde tipik bir akkadca isim olduğunun belli eden diğer kavmin adı Nigimti ise, yalın halde aynen nikimtu “toplama, toparlama” ve nekemtu “çapul, yağma, talan” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Sevgili okurlar,
Türk kelimesi hakkında bilinenler, ilk defa Orhun kitabelerinde görüldüğü, “kuvvetli” gibi bin mânâ taşıdığı; Türkçe’nin kurallarına ve Rusça, Macarca, Kırım Tatarcası gibi dillerdeki Türük, Törük telâffuzuna bakılarak da aslının tek heceli olmamasını gerektiğinden ibarettir. Yine aynı şekilde, Türk boyları içinde asıl göçebe olan, en geniş bölgelere yayılan, Türkçe’nin en eski dil özelliklerine sahip lehçelerinden birini konuşan, Türk tarihinde en büyük devletleri kuran veya temelini oluşturan Türkmen-Oğuz/Trühmen veya Türkman/Turkuman/Turcoman boyunun adı da bugüne kadar çözümlenememiştir.
Türkmen’in Türk kelimesiyle olan ilgisi açıklıkta görüldüğü için hemen tüm ilim adamları, kelimeyi daima Türk ile diğer bir kelime ile veya ekten müteşekkil kabul etmişler ve araştırmalarını bu yönde yürütmüşlerdir. Kanatimce, Türkler’eEtrâk diyen Araplar’ın Tükmenler’e verdikleri çoğul haldeki terâkime ismi, sorunu açıklığa kavuşturmaktadır.
Terâkime’inin tekil hali Türkmen Değil, kök harfleri t r k m olan Türüküm,terekem, terekeme gibi teleffuz edilebilecek bir kelimedir. Türk’ün Farsça çoğulu iseTürkân’dır. Buna göre Türkmen ve Turkuman kelimesini türküm-ân, şeklinde tahlil edersek karşımıza kurallara uygun, Farsça çoğul eki-ân ile yapılmış Türküm-ler”, “Türkum-lar” yapısında bir kelime çıkar ki her halde bu, arapçaTerâkime’nin tekili olması gereken Türüküm veya çiviyazılı kaynaklardaki Turukkum’dan başkası değildir. (19)
Nitekim İlkçağ Türk tarihi üzerinde yaptığımız araştırmalarda bölgede Türklerden başka bir kavim bulunmadığı açıkça görülmektedir.
Atatürk’ün huzurunda, 1937 yılı Tarih Kurultayı’nda açıklanan bu çok önemli bildirinin konusu, ne yazık ki araya Atatürk’ün hastalığının girmesi, olayların hızı dolayısıyla, gereken önemle ele alınamamış, bir kenara itilmiş ve unutturulmuştur.
Değerli Arkadaşlarım
Yarın Mezopotamya’da Sumer ve Gutilerden başka diğer bir Türk kavmi olan Kasitler/Kas’lar/Guzlar(Oğuzlar)‘in (tarihçilerin karanlık çağ diyerek ört bas etmek istedikleri) Babilde M.Ö. 1600-1150 yılları arasında 450 yıl süren hakimiyetini, bu süre içerisinde Mısır ve Asur üzerindeki etkilerini ve Mekke’de İslam Peygamberi Hz Muhammed’e kadar uzanan soy bağlarını ve ilişkilerini anlatacağız.
22 Haziran 2020 Saat 4.30
TANER ÜNAL
DİPNOTLAR
1- İ. Beşikçi, Devletlerarası Sömürge, Sh: 176, 14 nolu dipnot
2-İsmail Beşikçi, Devletlerarası Sömürge, Kürdistan, 1990, sh: 22, Alan Yayıncılık
3- Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark, Elam ve Mezopotamya, Gutiler Bahsi s. 317-319
4-Türkiyat Mecmuası, 1969, cilt: XV, s. 22 Akt Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu s.33
5-Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları, S.85
6- Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, s. 316
7-Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, s. 317
8-İsmet Parmaksızoğlu, Yaşar Çağlayan, s.63
9- Ord. Prof. M. Şemseddin Günaltay, s. 316
10-Prof. Dr. Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, S. 51
11- Prof. Dr. Abdulhaluk Çay, S. 51
12-1937 yılı Tarih Kongresi Zabıtları, TTK yayını, s. 105
13-Sargon Erdem X.Türk Tarih Kongresi –Kongreye Sunulan Bildiriler Cilt III 1986 -M. Ö. II. Binyıla ait Çiviyazılı Belgelerin ışığında Gutium/Ye’cuc-Me’cuc/Moğollar Turukkum/Türkler) Sayfa: 897
14-Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu, Türkoloji Dergisi, Türk Tarihinin Başlangıcı, Cilt: VIII, Sayfa: 30
15-II.Türk Tarih Konferansı Zabıtlar, s. 106
16-Dr. Arif Müfid Mansel, Eski Doğu ve Ege Tarihinin Ana Hatları, s. 13
17-Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu, Sayfa: 32
18-Prof. Dr. Abdulhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, S. 51
19-Sargon Erdem Sayfa: 898
20- Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu s.33
Bir yanıt yazın