Paylaşılan değerleri olan uluslar 20 yüzyılda birlikte çalıştılar.
Daha huzurlu ve müreffeh bir dünya inşa edilebileceğini,
Ama otoriter düşmanlara karşı birleşik bir çizgide bulunmamanın tehlikelerini de gösterdiler.
*
NATO, Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’ni caydırmada kritik görev üstlendi.
ABD özgürlük savunmasında birleşik cephenin lideri oldu.
Soğuk Savaş’ın ardından ABD tek küresel süper güç olmasına rağmen,
Amerikalılar uluslararası ortaklıkların değerini görmeye devam etti….
Büyük askeri ve ekonomik gücüne rağmen,
Akıllıca bireysel özgürlük, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasalara bağlılığı paylaşan ülkelerle ortaklık kurdu.
*
Ancak paylaşılan değerlerin bu ortaklığı;
ABD’nin küresel çıkarları için birincil tehlike kabul edilen,
İslamcı terörizm tarafından tehdit ediliyor.
Bu tehdit ABD’nin Afganistan, Irak, Suriye ve ötesinde İslamcı terörizm ile mücadele stratejisini oluşturuyor.
*
Türkiye, Suriye ve Libya çatışmalarıyla bölgesel etkisini arttırma,
Suudi Arabistan ve Mısır ile doğrudan rekabet edebilme fırsatını değerlendirdi.
Hiçbiri kendi çıkarlarına yönelik Suriye, İdlib, Libya çatışmalarının yönünü değiştirmeyi başaramasa da,
Erdoğan Suudi Arabistan ve Mısır’ın Sünni İslam dünyasındaki lider konumunu talep ediyor!
O, İran’ın bölgede Şii kuvveti olduğu ve Türkiye’nin de Müslüman Kardeşler ideolojisinde Sünni güç olduğu bir Ortadoğu’ya bakıyor.
Bu ideolojisine Batı dünyasından söke-söke meşruiyet istiyor!
*
ABD küresel serbest piyasanın çıkarları, tekellerin ve mali sermayenin egemenlik kurması için bolca sermaye ihracı yaptığı,
Bundan faydalanan ve Türkiye uyanıklığı gösteren ülkelerin dünyayı uluslararası tröstler arasında paylaştığı,
Yerkürenin en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı,
Yaşanan bu kaotik durumu değiştirmeyi de hedefliyor.
*
Bu yüzden, hem gelişmiş ve istikrarlı ülkelerin hem de küreselleşmeyle bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin,
Yeniden ABD ekonomisine yatırım yapmasını sağlamaya,
Pentagon ve CIA Ulusal Savunmaya geri getirmeye,
Bir restorasyon için uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekilmeye,
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye etmeye çaba gösteriyor..
*
ABD’nin uluslararası ortaklıklarından çekilmeyle ilgili en son örnekler;
Avrupa’daki birliklerini önemli ölçüde azaltması,
Açık Gökyüzü Antlaşması’ndan çekilmeyi öngörmesidir.
*
Ama ABD 21. yüzyılın henüz başlangıcında çabalarında geri kalmıştır.
Artık uluslararası ilişkiler tek taraflılık veya iki taraflılığın ötesine geçmiştir.
Bunun yerine savaşan ülkelerin pragmatizm ile belirli konularda kendilerine müttefik gördükleri,
İşlemsel koalisyon kurdukları bir durum oluşmuştur.
Geleneksel aktörler, küçükler kendileri için daha büyük bir rol oynamaya çalıştıkları için güçlerini önemli ölçüde kaybetmişlerdir.
*
İngiltere, Fransa , Almanya uluslararası ülkelerle ilişkilerinde artık gündem belirleyici değildir..
Avrupalıların bu göreceli geri çekilmesi, bölgesel aktörlerin lider roller almasına yol açıyor.
*
Rusya, 21. yüzyılda “Orta Doğu için planlanan kaderi” İsrail ile yürüttüğü koordinasyon üzerinden izliyor.
Washington’un dünyayı tek taraflı bir küresel düzene yönelttiği yönündeki karakteristiğine,
Ukrayna’da NATO’nun derin güvensizliğe işaret eden eylemlerine rağmen,
Rusya bir tarafıyla ABD ve NATO’nun,
Bir tarafıyla Çin ve İran ile birlikte iki taraflı bir dünyada var olmayı hedefliyor….
*
Çin, ABD’nin dünyanın tek küresel süper gücü statüsüne meydan okuyor.
1.4 milyar insanın desteklediği Çin ekonomisinin büyüklüğü,
ABD’nin yıllık gayri safi yurtiçi hasılasına hızla yaklaşıyor.
Batı Pasifik’te baskın askeri güç olma yolunda ilerliyor.
Gücü arttıkça, askeri kasını daha küçük komşularını korkutmak için esnetiyor
Nükleer envanteri ABD’nin miktarını aşıyor.
Giderek daha modern ve ölümcül bir büyüme gösteriyor.
*
Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran ve Müslüman Kardeşlerci Erdoğan’ın otoriter eğilimlerinin,
Yarattığı zorlukların toplam ağırlığı;
Tek başına ABD’nin ya da herhangi bir ulusun karşılayacağından çok fazladır.
Birleşik bir uluslararası cephe olmadan;
Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore ve Erdoğan’ın değerleri üstünlük kazanacak,
Bireysel özgürlükleri ve hukukun üstünlüğü aşınacak,
Daha vahşi bir dünyaya yol açılacaktır….
*
İşte bu noktada ABD, açmazlar yaşıyor:
Düşük başarı olasılıklı askeri merkezli stratejiler seçme eğiliminde olması gerekiyor :
Bilişsel engeller, iç sorunlar ve ev sahibi ülke hükümetindeki kullanıcı-müşteri zorluklarıyla kaybedilen stratejileri değiştirmekte yavaş kalıyor :
Savaştan çekilmeyi seçtiğinde, pazarlık asimetrileri başarılı geçişleri ya da müzakereleri engelliyor:
Sonuçta bir çok kriz oyalanmaya ve gecikmeye bırakılıyor…
Bu yüzden ABD yaptırımları her zamankinden daha sık kullanıyor.
*
ABD, açmazlarını saf dışı etmek için,
“Ticaret Savaşları” ile küresel serbest piyasalara yeni bir yön verme iddiasını sürdürüyor.
“Güvenlik” konusundaki sorunları aşmak için;
Stratejik karar vermeyi “Uzay’dan Alan Kontrolüne ” taşıyor…
Mustafa Kemal Paşa’nın “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ” stratejisini takip ediyor!
*
Öncelikli amaç dünya gezegeninin savunmasını üstlenmektir..
Aksi halde bu gidişle insanlık dinozorların yolunda gidecektir…
Yeni silahlar üretmek çabasında bulunurken küresel uyanıklılık,
Genişbant iletişimiyle dünya gezegeni üzerinde bütünüyle neler olduğunu bilme yeteneği,
Küresel uzay tabanlı hava gözetimi komuta ve kontrol ağı ile yeryüzünde hareket eden hedefler üzerinde kesin gözetim amaçlanıyor
*
Ama bu Maniki Dünya’dır.
ABD, uzayda uydularını dünya tabanlı silahlara hedeflemede hızla yol alırken,
Rusya ABD uydularını yakından takip ediyor, kendi uydu karşıtı silahlarını test ediyor.
Uzay silahları yarışı ısınıyor…
*
Rusya, ABD’nin uzun süredir devam eden uzay üstünlüğüne meydan okuyor.
ABD ordusunun iletişim, navigasyon, istihbarat ve hedefleme için uzay sistemlerine olan bağımlılığından yararlanıyor.
Genel bilgi savaşı stratejisinin bir parçası olarak karşı silahlar geliştiriyor.
Moskova, Amerikan ve müttefik uzay sistemlerinin tüm spektrumunu hedefleyen,
Kinetik silahlar, yüksek güçlü lazerler ve kilitleyiciler geliştiriyor.
Düşük dünya yörüngesinde ya da dünya uzayında ki uyduları hedefleyen işlevselliğe sahip olmak üzeredir.
Zaten düşman uzay aracını ve yer destek ekipmanını bozma yeteneğine sahip olduğunu savunuyor..
*
Uzay programlarına sahip ülke sayısı önemli ölçüde artmıştır…
Birçoğu aktif olarak uzay silahları geliştiriyor.
Çin, operasyonel olarak başlatılan bir uydu karşıtı sisteme sahiptir.
Hindistan kendi uzay silahını başarıyla test etti.
Fransa bir dizi silahlı uydu fırlatacağını duyurdu.
İran’ın yakında temel bir uydu karşıtı silah geliştirebileceğine inanılıyor .
*
İnsanoğlu rasyonel güvenliğini ararken,
Ya yeryüzünde meteorların yok ettiği dinazorları andırırcasına kıyamet silahlarının baskısında kalacak,
Ya da ittifaklar dünyasında güvenliğini uzaydan sağlayacaktır.
15. 6. 2020
Bir yanıt yazın