“SUÇLU AYAĞA KALK ” DİYEBİLECEKMİYİZ


Almanya, Suriye ve Irak’tan gelen bir milyondan fazla göçmene ev sahipliği yapıyor.
Suriyeli  göçmen İnsan Hakları Avukatı Enver el Bunni, Esat rejimine karşı kanıt ve ifade topluyor…

*
Bunni, adaşı Enver Raslan’ı aynı göçmen merkezinde gördü.
Önce kim olduğunu çıkaramadı.
Bir kaç ay sonra bir dükkânda karşı karşıya geldiler.
Hatırladı:
Enver Raslan kendisini 2006’dan 2011’e tutuklu kaldığı hapishaneye gönderen Suriye Ordusu’nun bir Albay’ı idi…

*
Şikayetçi olmadı ama araştırmalarını derinleştirdi.
Raslan’ın orduyu bırakıp iki yıl kaçak yaşadıktan sonra 2014’te Almanya’ya kaçtığını,
Geçen yıl Şubat’ta Almanya’da tutukladığını ortaya çıkardı.    

*
Raslan, Suriye’de 58 kişinin ölümünden sorumlu olmak: İnsanlık suçu işlemek: Cinsel saldırılarda bulunmak:
Almanya’ya sahte belgelerle sığınmak: İstihbarat toplamakla suçlanıyor.
Birlikte olduğu Suriye istihbaratından İyad el Garip ile birlikte,
Almanya’nın Koblenz kentinde yargılanıyor…

*
Bu Suriye yönetiminin yaptığı işkenceye odaklanan ilk uluslararası davadır.
Şimdi Enver el Bunni, Beşar Esad’a sesleniyor:
“Hiçbir zaman cezadan muaf kalmayacaksın, bunu bir düşün” diyor…  

*
Dünyada pek çok şey ters giderken,
İnsanların Suriye Savaşının onuncu yılına ilerlediğini unutmuş olmalarında,
Beklentilerinde  umutsuz olmalarının da bir payı bulunuyor…

*
Hatırlayınız! Suriye Savaşı’nın siyasi çözümüne ilişkin Cenevre Görüşmeleriyle;
Dünyanın bir kez daha böyle bir katliam, saldırı ve yağma ile karşılaşmaması,
Ya? Savaş suçları işleyen rejim kadar muhalif tarafların,
Teröristlerin ve destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri:
Suçların esaslı bir biçimde kategorize edilmesi:
Bu sistematik hukukun BM’de yeni bir dünya statüsüne yol açması öngörülüyordu.

*
Halbuki İdlib’te ve diğer asi kalelerde okullara ve hastahanelere hâlâ bombalar düşmeye devam ediyor.
Bu saldırıları gerçekleştiren Suriye, Rusya, ABD, Türkiye ve İsrail;
Herhangi bir küresel misilleme olasılığının neredeyse hiç olmadığını çok iyi biliyor…

*
Ancak, Almanya/ Koblenz’de yürütülen bu ceza davası kabulleri değiştirmiş olabilir!.
Koblenz kovuşturmaları evrensel yargı yasalarının yeniden canlanmasını temsil edebilir mi?
Suriye Savaşı’nın kasapları, eşkiyaları, yağmacılarının  cezasızlık pelerinleri sıyrılıp atılabilir mi?

*
Evrensel yargının bir ilkesi, belirli suç kategorilerinde bir suçun yerinin;
Kovuşturmaya engel teşkil etmediğini söylüyor.
Bu herhangi bir devletin, belirli suç kategorilerinde belirtilmiş bir suçun;
Başka bir devletin topraklarında işlendiği iddia edilse dahi kovuşturabileceği anlamına geliyor.

*
Bu ilke, ilk önce açık deniz korsanlığı kovuşturmalarında işletildi.
Önce korsanlar tüm ulus devletlere sıkıntı veriyor,
Herhangi bir devlet korsanlıkla suçlananları tutuklama ve kovuşturmaya heves etmiyordu..

*
Giderek yargı ilkesi uluslararası ceza hukuku kapsamında en ciddi suçlar da dahil olmak üzere,
Diğer cezai davranışlara uygulanacak şekilde genişletildi.
Sonuçta soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediği iddia edilen bireyler;
BM’nin 193 üye ülkesinden herhangi birinde iddianamenin teorik olasılığı ile karşı karşıya kaldı…

*
Evrensel yargılama davalarının karşılaştığı temel zorluk, siyasi nitelikleridir.
Bu yüzden kovuşturma davetiyle;
Suçla çok az bağlantısı olan veya hiç bağlantısı olmayan yabancı bir vatandaşın,
Kovuşturulmasını başlatmak cesur bir kararı gerektiriyor.

*
Çünkü bu tür kovuşturmalar;
Bazen devletler arasındaki diplomatik ilişkilere onarılamaz şekilde zarar verebiliyor.
Bu olasılık, özellikle kovuşturma için etiketlenmiş yabancı uyrukluların,
Etkili bir devletten ya da güçlü dostları olan bir ülkeden geldiği durumlarda göze çarpıyor.
Bu yüzden yeni kovuşturmaların Çad, Ruanda ve Nepal gibi devletlerin vatandaşlarını hedeflemesi şaşırtıcı olmuyor!

*
20. yüzyılda Evrensel Yargı esasları çok tartışıldı.
Nazi uygulamalarında etkin rol oynayan Adolf Eichmann ve Şili diktatörü Augusto Pinochet vakaları tartışmalı değildi.
Çünkü bazı kesimler hayal bile edilemeyen iğrenç suçlardan sorumlu bu iki adamın durumlarına sempati duyuyordu.

*
1998’de İngiltere’de Pinochet tutuklandı.
ABD Başkanı George W.Bush ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve diğer liderler arasında fikir teatileri yapıldı.
Bazı kesimlerde evrensel yargı yasalarının siyasallaştırılması ile ilgili rahatsızlıklar oluştu.

*
Nihayet Belçika, ABD’nin baskısıyla  yasalarının kapsamını ve işleyişini değiştirmeyi kabul etti.
Pinochet;  Belçika’dan sonra  Fransa ve Almanya’da evrensel yargı yasalarının genişlemesine yol açtı.  
Bugün evrensel yargı yasaları Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da şu veya bu şekilde devam ediyor…

*
Suriye, güçlü dostları olan bir ülkedir, Rusya  ve İran ile  yakın ittifakı var.
Korkunç bir insani krizde, özellikle BM Güvenlik Konseyi’nde küresel eylemsizliğe neden oldu.

*
Sadece bu nedenle, Almanya’nın Raslan ve El-Garib’i yargılama kararı çok önemlidir.
Almanya diplomatik serpintinin ortaya çıkma olasılığına rağmen,
Suriyeli failleri yargılama kararlılığı gösteriyor…

*
Alman kovuşturması önemlidir, çünkü Suriye Roma Tüzüğüne taraf değildir.
Bu nedenle, vatandaşları BM Güvenlik Konseyi tarafından havale edilmedikçe,
Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından kovuşturmaya tabi değildir.
Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın veto tehdidi, böyle bir yönlendirmenin geleceğinin gerçekçi olduğunu gösteriyor.
Kısacası evrensel yargı yetkisi olmadan, ciddi suçlar işleyen Suriyeli vatandaşları kovuşturmak için geçerli bir mekanizma bulunmuyor!.

*
Koblenz kovuşturmaları gerçekten öncü olmakla birlikte,
Evrensel yargı yasalarının daha fazla dirilmesine yol açması da pek olası değildir.
Çünkü böyle bir hareket;
Vatandaşlarının davranışlarını inceleyebilecek herhangi bir uluslararası ceza hukuku mahkemesini,
Zayıflatmayı görev edinen ABD’nin sürekli muhalefetiyle  karşı karşıya kalacaktır.

*
Ayrıca ICC’nin artan varlığı, güçlü evrensel yargılama yasalarına duyulan ihtiyacı ivmeliyor.
ICC uluslararası suçları araştırabildiği ve kovuşturduğu sürece hiçbir devletin bu yükü üstlenmesinin gereği yoktur.
Bununla birlikte Raslan ve  El Garib vakaları,
ICC’nin yargı yetkisi olmadığı ya da  BM  Güvenlik Konseyine başvurunun mümkün olmadığı durumlarda,
Evrensel yargı yasalarının nasıl tamamlayıcı bir rol oynayabileceğini  gösteriyor.

*
Bu son gelişme sürerken,
Rusya’nın  Suriye’de Savaş sırasında Erdoğan ve hükümetini,
Savaş suçlusu olmanın yanında bir çok insanlık suçu işlemiş olmakla itham eden,
Erdoğan ve iktidarının  ilişkilerinin araştırılması için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği;

*
29 Ocak 2016’da Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin kolaylaştırılması,
Ve Suriye’de terörist gruplara silah tedâriki,
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı,
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına;İlişkin Rus istihbarat raporları, yıllardır raflarda bekliyor!

*
Bombalar Suriye’ye düşmeye devam ederken,
Her taraftan birçok savaş suçlusu kovuşturmadan kaçıyor.
Ancak uluslararası ceza hukukunun;
Koblenz kovuşturmalarının kanıtladığı gibi artan evrimi;
Küresel adalet için umutlu olmaya  neden oluyor…

13. 6. 2020


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir