“Arap Baharı’nın model ülkesi Türkiye”;
Müslüman Kardeşler’in siyasi lideri Erdoğan’ın konsolide yönetimindedir.
Batı kimliği ve Batı değerlerinde ABD ile aynı inancı paylaşmıyor.
Aynı çıkarları bile paylaşmıyor!
*
“Yeni Türkiye” dış politikası,
Sadece Ortadoğu ve Balkanlar’daki komşuları ile dini ve kültürel bağlardan faydalanmayı amaçlamıyor.
Bölgede önde gelen Sünni Müslüman güç rolünü geri alma çabasında bulunuyor.
*
Bu aktivist ve hatta agresif dış politika;
Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atabilecek, yabancı dolaşıklıklara karşı uyanık kalmak için;
“Laik Cumhuriyetçi ve Atatürk Milliyetçisi” vizyon ile müttefik olunan Batı’ya keskin bir tezat oluşturuyor.
*
Yeni Türkiye, bölgesel süper güç statüsünü artırmak,
Ortadoğu’da Arap İslamcı ideolojisini geliştirmek için sürekli fırsatlar arıyor.
Libya, Yeni Türkiye’nin Araplar arası rekabetlerden yararlanmaya çalıştığı en yeni arenadır.
Bu defa “İslamcı, Milliyetçi ve Sol Milliyetçi” gibi birbiriyle ilgisiz bir vizyonda,
Doğu Akdeniz deniz sahanlığında gaz talebinde bulunuluyor….
*
Yunanistan, İsrail ve Doğu Akdeniz’in diğer beş ülkesi Doğu Med Gazı Forumu’nu oluşturuyor.
Türkiye üye değildir, yeni vizyonunu bölgede “kas yaklaşımı”yla uyguluyor…
1996’dan bu yana ilk kez Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerginlikler endişe veriyor.
Doğu Akdeniz’de enerji keşiflerinin bir ürünü olarak iki ülke arasındaki gerginlik;
Uzlaşma için bir katalizörden ziyade bir çatışma nedeni olarak hizmet ediyor.
Bu son gerilim, Ege’deki mevcut Yunan-Türk sorunlarına ilave yükler getiriyor…
*
Türkiye, kıta sahanlığının bir parçası olduğunu düşündüğü deniz bölgesinde,
Sondaj yapmaya devam ederse askeri bir olay yaşanabilir.
Yunanistan Erdoğan’ın iddialarını, adalarının kıta sahanlıklarından mahrum bırakması nedeniyle yasadışı olarak görüyor.
Ama Yunanistan’ın da, egemenlik haklarının ihlalini önlemek için harekete geçmesi gerekiyor!
*
ABD, Doğu Med Forum’un Ankara’ya yönelik daha kapsayıcı olmasını istiyor!
Ancak İsrail ve Yunanistan’ın kaybedecek hiçbir şeyleri ve böyle bir girişimden kazanacakları çok şeyleri yoktur.
Sadece Türkiye’nin katılımını keşfetmek için diplomatik bir girişim başlatabilir ve gerginliği öteleyebilirler!
*
Bu noktada Batı, “Din Devrimi İhracaatı “yla sınırlar ötesinde huzursuzluk oluşturma tekelinin,
İran molla rejiminde olduğunu düşünürdü.
Şimdi Erdoğan, İran ile giriştiği yarışmada, “Osmanlı Sultanı” ünvanına layık olmak için neo-Osmanlı düşüncesini;
Egemenliği altında olması gerektiğine inandığı Sünni Arap ülkelerine,
İstikrarları ve güvenlikleri pahasına ihraç etmek istiyor…
*
Erdoğan’ın kuvvet unsurları, Katar’da askeri bir üs kurmanın yanı sıra,
Kuzey Irak, kuzeybatı Suriye’de, son olarak işte Libya topraklarında yıkım ve ölüme neden oluyor.
*
Yeni Türkiye, Müslüman Kardeşlikle direkt bütünleşmiş bir pazarlama sistemi olan “franchise” sahibiymişcesine,
Arapların politikaları ve bağımsızlıkları üzerindeki haklarını gasp etmeye çalışıyor.
Arap ülkelerine saldırmak için İstanbul ve Ankara’da ofisler açan Kardeşlik unsurlarına ev sahipliği yapıyor.
*
Bazı unsurlar Mısır’daki Kardeşlik planlarını bölgede uygulamakta,
Bazısı Sudan’da geçici hükümetin istikrarına karşı plan yapmakta uzmanlaşmıştır.
Bir başka ekip Arap Mağrip bölgesinde Kardeşler şubeleriyle, özellikle Tunus ve Fas’ta çalışıyor.
*
Kardeşlerin paramiliter grupları ise,
Özellikle Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerini istikrarsızlaştırma görevindedir…
Bazısı Katar/ Doha’da “Türk askeri üssü”nde İstanbul’dan gelenlerle birlikte sabotaj ve komplo eğitimi alıyor.
İstanbul’dan uydu kanalları aracılığıyla dünyanın her ülkesinde ayaklanma, nefret ve terörizmi yayıyor…
Kim ABD’deki ayaklanmaların arka planında Kardeşlik gruplarının olmadığını söyleyebilir?
*
Bu sırada Erdoğan – Kardeşlik karışımı monolitik bir ideolojiyi temsil eder gibi görünse de,
Kardeşlik unsurlarının ve yeni bileşenleri neo-Osmanlı Sultanı ve IŞİD’in yıkıcı çetelerinin;
İran rejimini, Arap ülkelerinin kazanımlarını önlemek ve egemenliklerini ihlal etmek için nasıl domine edeceği de merak ediliyor!
*
Bir yandan hem Esad’ın Suriye BAAS partisi hem de Libya’da Haftar’ın Arap Milliyetçisi Libya Ulusal Ordusu,
Ya da II. Libya İç Savaşı’nın unsurları ile Suriye İç Savaşı birleştirilerek yangına yakıt katılmıştır.
Şimdi “Arap Baharı” ndan kaynaklanan çatışmalar genişleme potansiyeli gösteriyor.
*
Libya’daki iç rekabet, dış müdahalenin şiddetiyle desteklendiği sürece,
Petrol üreten ülke harap olmaya devam edecektir.
Yeni Türkiye’nin Libya ve Suriye’ye katılımı, iki ülke halkının acılarını uzatıyor.
Avrupa’ya daha fazla mülteci getiriyor.
*
Kesin olan Erdoğan’ın Kardeşler ideolojisi;
Suçlu paramiliterleri yardımıyla Müslümanlığa meydan okumadadır.
Bu tutum Erdoğan’ ı da “Vicdansız” kılıyor!
*
Elbette Türk muhalefetinin beklediği gibi hesaplaşma saatiyle karşı karşıya kaldığı bir gün gelecektir…
Hiçbir gelecek iç ekonomik baskılarla karşı karşıya kalan Erdoğan’ın yararına olmayacaktır.
11 .6. 2020
Yazıları posta kutunda oku