Deveye demişler ki “Neden boynun eğri?” Deve yanıt vermiş: “Nerem doğru ki…”
Doğru olan bişey kaldı mı şu ülkede? Nereye baksak içimiz parçalanıyor. Nereye baksak yüreğimiz yanıyor…
Ne yargıya ne eğitime ne yönetime ne iktidara; hiçbir şeye güvenimiz kalmadı.
Bir gün önce “AK” dediklerine, bir gün sonra “KARA” diyorlar.
Sağlık Bakanı çıkıyor “Cumartesi, Pazar yasak yok” diyor, sonra, İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı ve Cumhurbaşkanı arasında yürütülen müzakerenin ardından “Yasak var” deniliyor, sonra Cumhurbaşkanı ani bir kararla “Vatandaşımızdan aldığımız değerlendirmeler, bizi kararı yeniden gözden geçirmeye yöneltti, gönlümüz razı olmadı, sokağa çıkma kısıtlamasını kaldırıyorum…” diyor.
Bu görüntü, bu kararsızlık her alanda kendini gösteriyor. Yanlış kararlar ve politikalar halkı şaşkına çevirdi.
Dünyada uygulanmayan, 65 yaş üstü önlemiyle, yaşlılarımız 3 aydan beri ev hapsindeler…
Yaşlılarımız bunalımda. Sağlıklarını yitirdiler. Soluksuz kaldılar…
Kemik erimeleri gündemde. Artık yürüyemiyorlar. Şeker tavan yaptı. Kas ve eklemler güçsüzleşti.
Hareketsizlikten kilo alan yaşlılarda çeşitli hastalıklar ortaya çıkmaya başladı. Kalp, akciğer, böbrek yetmezlikleri…
Yaşlılara duyulan tarihsel saygı ayaklar altında şimdi.
Geleneklerimiz, göreneklerimiz, kültürümüz, ahlakımız paspas gibi çiğnendi… Çiğnenmeye de devam ediliyor…
Kişisel çıkarlar, para, servet, akrabalık ilişkileri, particilik her çeşit değerin, ahlakın, insan onurunun önüne geçti.
Üstüne çıktı.
Adalet, hukuk güçlünün, varlıklının yanında…
Yargıçların, savcıların, resmi kurum yöneticilerinin büyük bir çoğunluğu, ülke yönetimini elinde tutanların koltuk değneği, kurşun askeri gibi hareket ediyorlar.
Politikacıların ağzına bakıyorlar. Efendilerinin iki dudağının arasından çıkacak her söz, onlar için emir…
Benim anlayamadığım, aklımın, beynimin kabullenemediği bir şey var:
Bunlar gelecekte, emekli olunca ya da işi bırakınca çocuklarının, yakınlarının, arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacaklar? İnsan içine nasıl çıkacaklar? İnsanlarla nasıl konuşacaklar?
Bu ülke çok onursuz, kişiliksiz yargıçlar, savcılar gördü. Zekeriya Öz gibileri kurtuluşu yurt dışına kaçmakta buldu.
Bu ülke neler yaşadı, neler…
Deniz Fenerleri, 17 – 25 ayakkabı kutuları, Rıza Zerrablar… Ergenekon, Balyoz davaları…
Bu yargılama sırasında ölenler, sakat kalanlar ve yıllarca hapis yatanlar oldu.
Peki, onları bu durumlara düşürenler ceza aldı mı? Hayır…
Ailelerin ve çocukların çektikleri sıkıntılar, çileler yanlarına kâr kaldı.
Tüm dosyalar rafa kaldırıldı. Çoğunun üstü örtüldü…
Ülkemizde yargıya güven üçte birlere, dörtte birlere düştü. Halk, adalete olan inancını yitirdi.
Çünkü her gün, her an hukuksuzluklarla karşılaşıyor. Başına gelmeyen kalmıyor.
Üç milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Hapishaneye atıldı. Bu karar verilecekti de peki, neden iki yıl beklendi?
Üstelik dava hâlâ Anayasa mahkemesinde… Dava oradan dönerse, bu çektirilen acılar, uygulamalar nasıl, neyle açıklanacak?
Bu ortamda biz kime, kimlere, neye, nasıl güveneceğiz?
Kimse sözünde durmuyor. Kimse halkın çıkarı için çalışmıyor.
Bizi yönetenler, yüksek mevkilerde oturanlar, sadece kendi çıkarlarını, yakınlarını, akrabalarını, çoluğunu çocuğunu düşünüyorlar… Durmadan “Hep bana, Rap bana” diyorlar.
Ama bir umut doğdu yüreklerimize şimdi… Bir kıvılcım çaktı. Artık halkımız her şeyi, pislikleri, yolsuzlukları görmeye başladı.
Anketler şafağı müjdeliyor…
Rüzgâr yön değiştiriyor. Bir şehit cenazesinde Kılıçdaroğlu’na yumruk atılmıştı. O şehidin babası, AKP’yi değil CEHAPE’yi (!) ziyarete gidiyor. CHP Başkanı ile oturup karşılıklı sohbet ediyorlar…
Halk artık AKP’DEN DESTEĞİNİ ÇEKİYOR…
AKP’nin eski gücü kalmadı. Seçmen sayısı yüzde 45’lerden yüzde 30’lara düştü. Bu rakamları en güvenilir anket şirketleri açıklıyor…
AKP, uçurumdan aşağılara doğru tepetaklak yuvarlanıyor. Parçalanıyor…
BUNDAN SONRA ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK…