Yunanistan küresel koronovirüs salgınını hafifletti, normalleşme sürecini başlattı.
Ancak ekonomik ve politik sistemde zor bir konumdadır.
2010 iflas travmasını hâlen yaşıyor.
Ülke yarı isyancı göçmenlerin işgali altındadır.
İşsizlik yine yükseliyor…
*
Salgının toplum ve ekonomide büyük kırılmalar oluşturduğu şu sırada,
Yunanistan, komşu Türkiye’yi saldırganlık, düşmanlık ve yayılmacılıkla,
Ege ve Trakya sınırında vekalet savaşı vermekle,
Avrupa Birliği’ni (AB) ise geri dönülmez bir şekilde birlik içinde anlaşmazlığa kaymış olmakla itham ediyor…
*
Ancak Yunanistan’ın salgın sonrası küresel ortamda,
“Bağımsız” bir ulusal devlet olarak ayakta kalması için;
Yoğun bir şekilde varoluşsal ve ulusal değerlerini herdem taze tutması gereği,
Uluslararası, siyasi ve stratejik ilişkilerde devrimci bir bakışa yönelmesi,
Yeni yöntemlerle hareket etme cesaretini toplamasının önemi vurgulanıyor…
*
Yunan siyasi elitlerine;
Birçok ülkedeki gibi kendi kendini tebrik eden yönetimlere, yöntemler ve taktiklere son vermesi,
Demokrasinin gerilemesini: İşlevsizliği: Yozlaşmış ve borç üreten bir kamu sektörünün ezici yükünü:
Siyasi partileri çevreleyen genel yetersizliği : Kendine hizmet eden kaos ortamını,
Artık görmeleri gereğinin mesajı veriliyor.
*
Bunu sadece cesur ve vatansever yurttaşların başarabileceğine,
Bir şekilde kararlı, istekli ve yetenekli lider grubunun oluşturulması durumunda;
Yunanistan’ın dar görüşlülüğü ve itaatkâr eğilimi terk edeceğine,
Nihayet radikal değişiklikleri benimseyeceğine işaret ediliyor…
*
Aksi taktirde,
Salgından normalleşmeye dönmeye başlayan Yunanistan’ın;
Avrupa’nın AET/AB deneyiminden kurduğu “federal birlik” düşü hızla çökerken,
Üye devletler kendilerini savunmak için Almanya liderliğinde Brüksel Meclisi’ne karşı alt birlik grupları oluştururken,
Kendini imkânsız bir konumda bulacağı düşünülüyor.
*
Salgının, AB üyesi birçok ülkenin Brüksel Meclisine karşı direnişini hızlandırdığı,
Boğucu koronavirüsten sonra Almanya’nın emperyal davranışları ve baskısının,
Uluslarüstü AB’yi parçalamakla tehdit ettiğine işaret ediliyor.
*
Yıllarca süren entegrasyonun;
AET/ AB yapısından önceki yüzyıllık ülkelerin Ulusal Egemenlik ruhunu bozmayı başaramadığı vurgulanıyor.
Sözde çıkış yolunda teknokratik fanteziler: gelecekte Avrupa Birleşik Devletleri fikrinin,
Asırlık farklılıkları ciddi bir teste dönüştürdüğü;
Ama Ulusal Egemenlik düşüncesinin her zaman önemini koruduğuna dikkat çekiliyor.
*
Yunanistan politik sınıfının yetersizliği ve yolsuzlukları sayesinde 2010’da iflas etmişti.
Almanya’nın acımasızlığıyla daha da derinlere itildi.
Ekonomi iyice çöktü ve vatandaşları kemer sıkma talepleriyle perişan oldu.
O günlerin asla unutulmaması isteniyor.
*
AB’nin Yunanistan’ın kuzey sınırlarını mühürlediği,
Böylece Afro-Asya’lıların göç saldırılarıyla karşı karşıya kalındığı,
Şimdilerde Türkiye’nin Yunanistan’ın egemenliğine karşı,
Sınır ötesi işgalci olarak sınıra ittiği belgesiz göçmenlerin farkına varılması işleniyor.
*
Bütün bu arka plana karşı Yunan liderlerinin oyalanmaya daha fazla yer olmadığını anlamaları,
Çünkü AET / AB / Trans Atlantik/ NATO modelinin çatlamakta olduğu,
Ulusal hedefleri yeniden tanımlamak ve ulusal dengeleri yeniden sağlamak,
Politik ve stratejik kaymaları uygulanabilir sağlam ittifaklara dönüştürmeye öncelik vermeleri isteniyor.
*
Son yıllarda Yunanistan, Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurdu.
İsrail ise Doğu Akdeniz bölgesinde stratejik çıkarları olan tek ülkedir.
İsrail ve Türkiye arasındaki bu fark, Yunanistan’ın politika değişikliği umuduyla örtüştü.
*
İsrail’in yahudi devleti, bir çok ülke tarafından engellenmek isteniyor.
Bazı Arap ülkeleri, İran ve Müslüman Kardeşler İslamcıları,
Köktenci nefretleriyle İsrail’e saldırmak ve yok etmek için fırsat aramaktadır.
*
Bu noktada Yunanistan ve İsrail, yoğun güvenlik zorluklarıyla karşı karşıyadır.
Bölgesel güvenliği artırmada ortak hedefler paylaşılıyor.
Doğu Akdeniz’de düşman güç planlarını yenmek için kapsamlı bir ittifaka yürünüyor…
*
Doğu Akdeniz’de İslamcı Türkiye’nin korsan faaliyetlerle bölgede sualtı doğal gaz keşiflerinde bulunması,
Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ nin Türk korsanlığıyla mücadele etmeye dayanan,
Metodik bir İtilaf ekseni oluşturmalarına yol açmıştır.
Doğu Akdeniz Ortaklığı, yeni tehditlere karşı “istikrar ve güvenlik girişimi” olarak ABD’nin güçlü ilgisini çekmiş,
Bölgede İslamcı aşırıcılığı tehdit olarak gören Rusya, Çin de bu girişimi desteklemektedir.
*
Yunanistan ve İsrail arasında yakın ittifak,
Hem Yunan siyasi lobilerini güçlendiriyor,
Hem de iki ülkenin ekonomik ve savunma bağlarını önemli ölçüde genişletiyor.
*
Yunanistan’ın AB tarafından getirilen borcu yönetmesi ve en aza indirmesi için,
İsrail’ den gelecek yeni ekonomik yöntemlere ve fikirlere,
Keza Türkiye’nin düşmanlığı ve savaş tehditleriyle mücadele için savunma tekniklerine ihtiyacı bulunuyor.
*
Böylece İsraii savunmasını Yunan egemen alanında genişletirken,
İki ülke aynı zamanda teknik ve kültürel işbirliği alanlarını da birbirlerine açacaktır.
Böylece farklı ittifaklar yoluyla “Önce Yunanistan”; tek geçerli seçenek olarak ele alınacaktır…
*
Bu sırada Erdoğan’ın Libya Sarraj hükümeti ile,
Yunanistan’ın kıta sahanlığıyla örtüşen alanlarda hidrokarbon arama hakkı verdiğini iddia ettiği,
Bir deniz sınırı anlaşması imzalamasının ardından,
Atina’nın anlaşmanın “hükümsüz ve geçersiz” olduğunu açıklamasıyla Doğu Akdeniz gerginliği sürüyor.
*
Dün Türkiye, Doğu Akdeniz’de petrol aramak için yaptığı ruhsat başvurularını ilan etti.
Yunanistan Türkiye’yi derhal sorunlu gördüğü AB’ye şikayet etti.
Aynı gün Erdoğan Ankara’da Fayez al-Sarraj ile görüştü.
Yapılan açıklamada, Türkiye ve Libya’nın Doğu Akdeniz’deki ikili ilişkileri “iyileştirmeyi” planladıkları söylendi…
*
“Sağlam duvarlar sağlam komşu yaratır” herkese rehber bir kıssadır….
5. 6. 2020
Yazıları posta kutunda oku