Ülkeyi Babalarının Çiftliği Gibi Yönettiler…

Türkiye, 1923’lerden bu yana, hiçbir dönemde, bu kadar ağır bir kriz yaşamadı.

Bu kadar çok yoksullaşmadı. Bu kadar çok borçlanmadı.

Şu anda 457 milyar dolar kamu ve özel sektör borcumuz var…

Hazine tamtakır. Sıçan düşse içine başı yarılır…

Yıllar öncesinden ülkemizin buralara geleceği belliydi zaten…

Ne demiş atalarımız? “Rüzgâr eken, fırtına biçer…”

Biz şimdi Tsunami biçiyoruz.

Çünkü ülkeyi yıllarca babalarının çiftliği gibi yönettiler…

AKP, 2002 yılında tek başına iktidar olunca bir tek hedefe kilitlendi:

Siyasal İslamcı bir düzen kurmak. Cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, Türk’ü, Atatürk’ü, milliyetçiliği yok etmek.

Vatandaşlıktan kulluğa, millet yapılanmasından ümmet toplumuna geçmek… Ortaçağa yeniden dönmek… Atatürk’ün getirdiği tüm çağdaş yapıları silip süpürmek; yok etmek…

Parlamenter düzene son verip, tek adam rejimi kurmak… Babadan oğula hanedan, saltanat geleneğini sürdürmek…

Bütün bu amaçlara ulaşabilmek için de çağdaş, modern okulları azaltmak. Hatta yok etmek… Onların yerine imam hatipler, Kuran kursları açmak…

Bu yüzden tarikatlar, tekkeler, şeyhler, şıhlar yerden biter gibi çoğaldılar.

Yer – gök, imam hatip, Kuran kursu doldu.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 3 bin 699 olan kuran kurslarının sayısı, aradan geçen 18 senede, 18 bin 675’e ulaştı. Tam yüzde 400 arttı.

İmam hatip sayısı da 5’e katlandı. Üniversiteye giren her öğrenci artık imam hatipten geçiyor.

Stadyumlardan, devlet kuruluşlarından Atatürk, İnönü isimleri silinerek, yerlerine yandaşların adlarını veriyorlar.

AKP ile birlikte din sömürüsü, din istismarı da zirveye ulaştı. O kadar çok propaganda, o kadar çok beyin yıkama çalışmaları yaptılar ki dille anlatılmaz.

Birkaç gün önce, bir makalesinde sevgili Emin Çölaşan şunları anlatıyordu, aşağıya aldım:

Geçenlerde orta yaşlı birkaç kişinin konuşmasına kulak misafiri oldum. Gariban kesiminden oldukları belliydi ve içlerinden biri açıktan AKP’yi savunuyordu.  Kendisine sordum:

“Abicim kusura bakma ama sen seçimde hangi partiye oy veriyorsun?”

 “Ak Parti” dedi, yine sordum:

“İyi de, sen bu memlekette olanları hiç görmüyor musun, rahatsızlık duymuyor musun? Durumunun iyi olmadığı belli. İstediğine oy ver ama şu olanları da biraz görmeye çalış…”

İnşaatlarda çalışıyormuş, iki çocuğu işsizmiş… Verdiği yanıt ilginçti:

“Ama beyefendi onlar Müslüman!”

Sanki ötekiler Müslüman değil…

İşte bu ortamı ve düşünce biçimini yaratabilmek için AKP sanayii, tarımı, üretimi, köylüyü, işçiyi, yani kısaca uygarlığı bir kenara attı… Hayvancılık bitirildi.

“Kenara atma”nın da ötesinde şimdiye dek yapılan tüm fabrikaları sattı. Şeker fabrikasının yerine havuzlu villa yapıldı.

Bu arada beyinlerden düşünceyi, düşünmeyi de kaldırdılar…

Tek destek, yandaş inşaat sektörüne verildi.

Üstüne üstlük, bir de insanımız açken, sefilken 5 -6 milyon sığınmacı getirdiler ülkemize. Tamı tamamına onlara 40 milyar dolar harcadılar. Bu parayla yüzlerce fabrika yapılır, işyeri açılırdı.

Bu harcanan para, krizi tetikleyen en büyük neden oldu. Bu yüzden bütçe açık verdi.

Ayrıca insanlarımız işsiz güçsüz gezerken, durmadan görkemli yazlık, kışlık saraylar yaptılar.

Her yere beton ve asfalt döktüler. Köprüler, hastaneler yaptılar. Yetmedi, ardından, inşaat şirketlerine “Köprü geçiş ve hasta garantisi” verdiler.

Planlanan geçiş ve hasta sayısı gerçekleşmediği için şimdi onlara devlet ve halkın kesesinden para ödüyorlar. 

Türk sanayisi ve tarımı üretim yapmıyor, yapamıyor artık… Köylü perişan. Çiftçi perişan. Borç batağında…

Üretim yok. Mültecilerden vergi almıyorlar ama halktan 10 TL yardım istiyorlar… Yazıklar olsun!

Marketlerdeki gıda ambalajları üzerindeki markalar incelendiğinde görülecek ki, raflardaki malların çoğu ithal. Yabancı etiketli. Yabancı kökenli…

Türkiye saman dâhil, iğneden ipliğe her şeyi dışarıdan almaktadır bugün…

DENİZ BİTTİ… ÜLKE BİTTİ.

Beton, gökdelenler ve asfaltın karın doyurmadığını anladılar, ama artık çok geç…

Bir zamanlar bakliyat üretiminde ve satışında öncü olan vatanımız, şimdi adını sanını bilmediğimiz ülkelerden nohut, mercimek, pirinç, börülce, kabuklu badem ve onlarca ürün ithal etmektedir.

Yazıklar olsun! Yazıklar olsun ülkeyi bu hale getirenlere… Yazıklar olsun…

([email protected])

Türkiye, 1923’lerden bu yana, hiçbir dönemde, bu kadar ağır bir kriz yaşamadı. - IMG 20170622 111622
Türkiye, 1923’lerden bu yana, hiçbir dönemde, bu kadar ağır bir kriz yaşamadı. - IMG 20170622 111622 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir