‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözüne asla inanmam. Daha doğrusu mantıklı bulmam. Bu sözü söyleyenler veya kabul edenler geçmişten ders almamış, ya da başına gelen kötü olayın dersini iyi çalışmamış, tekrar edince de bu söze sığınmıştır.
Hülasa tarih tekerrürden ibaret değildir.
Geçmişten ders almak bana göre daha mantıklı bir sözdür diye düşünüyorum. Ders almışsanız, tedbir almışsanız zaten tarih tekerrür etmez…
***
Şimdi soranlarınız olacak, sözün sonu nereye varacak diye merak edenleriniz…
Bayram Gazetesi’nde yazdığımıza göre konumuz basın, basının içinde bulunduğu sıkıntılar, çözüm üretmek istemeyen, basını sadece yanında görmek isteyen, yeni tabiri ile havuz medyası oluşturan bir iktidar.
Bu yaklaşım belki yaygın basına daha uygun. Bizim konumuz ise yerel basın… İktidar bu anlamda yerel basını görmüyor bile… Çünkü yerel basının bulunduğu bölgede etkin, yürekli, doğruları anlatan, tarafsız, bağımsız bir yayıncılık yapmadığına inanıyor. Daha doğrusu gücünün olmadığına… Onlar açısından olsa da olur, olmasa da…
Sözün başında ‘’tarih tekerrürden ibaret midir’’ dedik ya… Bu konuda yakın tarihimizden bir örnek iktidarla mukayese yapmak isteriz. Çok partili hayata geçişin ilk yıllarında iktidarın uygulamaları bugünlere o kadar benzeşiyor ki;
Türkiye yakın tarihi açısından Demokrat Parti dönemi oldukça önemlidir. 1950-1960 yılları arasında Demokrat Partiyle birlikte Türkiye’de oldukça önemli siyasal ve kültürel değişimler yaşanmıştır. Özellikle, Cumhuriyet dönemi basına uygulanan sansür ve baskılar demokrasiye geçilmesiyle birlikte yerini basın özgürlüğüne bırakacağı düşünülmüştür. Demokrat Parti ilk dönemlerinde basın özgürlüğü vaatleri ile iktidara gelmiştir. (Rahmetli Özal’da tek başına iktidar başarısını böyle elde etmişti)
İlk yıllarda basına özgürlük sağlanmış fakat ilerleyen yıllarda Demokrat Parti basını kontrol altına almaya çalışmıştır. Özellikle muhalif gazetelere sert tutumlar sergileyen Demokrat Parti, yandaş basına avantajlar sağlamıştır. Bu amaçla o yıllarda yayınlanan Ulus, Cumhuriyet, Vatan, Zafer, Milliyet gibi önemli gazeteler ve köşe yazarları incelenmiştir. Yapılan bu incelemeler ve değerlendirmeler sonucunda Demokrat Parti döneminde basın özgürlüğü sağlanamadığı görülmüştür.
Tek Parti dönemi baskıcı ve otoriter yönetimden dolayı zor günler geçilen gazeteler ve yazarlar Demokrat Parti’yle birlikte düşündükleri basın özgürlüğüne yine kavuşamamışlardır. İç ve dış politikada yaşanan karışıklıklar Demokrat Parti’nin basına karşı tutumunu değiştirmiştir. Demokrat Parti daha otoriter ve baskıcı bir uygulama ile basını kontrol altına almaya çalışmıştır. Demokrat Parti tarafından çıkarılan yasa ve uygulamalarla birlikte birçok gazete kapatılmış, birçok gazeteci yargılanmış ve hapse atılmıştır.
Aynı dönemde yerel gazeteler durumu da farklı değildir. İllerde Valiler, tamamen kendi inisiyatifleri ve parti başkanının raporları doğrultusunda istediği gazeteye resmi ilan veriyor, maddi destek sağlıyor, iktidara karşı olanları ise görmezden geliyordu.
Şimdilerde Allahtan henüz o hale gelmedik, ama yerel basının sorunları, çözüm yerine giderek çözümsüzlüğe doğru gidiyor.
***
Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, 1950-60 arası basın&iktidar ilişkilerinde bir değişiklik var mı? Belki daha az, ya da daha fazla diyebilirsiniz ama görünen o ki, birileri aynı dönemi taklit ediyor gibi. Başka bir ifade ile tarih tekerrür ediyor.
***
Gelelim günümüze; Tarihimizde yaşamadığımız çok kötü bir süreç yaşıyoruz. Dünyadaki diğer ülkeler kadar olmasa da hükümetler bazı sektörlere yardım ediyor. Bizde havacılık sektörü ve Seyahat Acenteleri, Turizmci yatırımcıları ve işletmeleri, sanayici, KOBİ’ler, küçük esnaf aklınıza gelebilecek diğer sektörlere, hatta sade vatandaşa bile bir süre ödemesiz düşük faizle krediler verilirken, bütün çığlıklarına rağmen akıllarına getirmedikleri bir tek sektör var ki; o da yerel basın. Yaygın basını söylemiyorum, yüzde 90’ının üzeri Havuz Medyası operasyonları ile tuzları kuru… Koca Hürriyet’in milyonluk trajı 50 binlere düşmüş, ne gam…
Ancak yerel basın öyle değil, Kamu ilanlarını yerel basına dağıtan basın İlan Kurumu’ndan para gelmezse işi bitik. Bırakın personel ücretlerini gazeteyi bastıracak matbaa bulamayacaklar yakın bir gelecekte.
Basına kulaklarını tıkayan iktidarın da istediği bu olsa gerek…
Kaynak; Öngel, Alpaslan. (2017). Demokrat Parti dönemi basın ve iktidar ilişkileri (1950-1960).
NOT: Bu yazı 11 Mayıs 2020 günü TGF tarafından yayınlanan Bayram Gazetesi’nde de çıkmıştır