Atalarımız “Her şeyde bir hayır vardır” derler.
Koronavirüs insanlık için bütünüyle zararlı da olsa, ülkemize ve halkımıza onun ufak bi faydası dokundu:
Muskacılık, büyücülük, üfürükçülük değer yitirdi.
Din sömürüsü değer yitirdi.
Yüzyıllardan bu yana üretmeden, çalışmadan yaşayan, elini sıcak sudan soğuk suya vurmayan; hatta okuması, yazması bile olmayan, ama prensler, sultanlar gibi yaşayan bir dinci güruh vardı.
Tek işleri ve işlevleri din alıp, din satmak, garibanların beyinlerini uyuşturmak, kendileri lüks içinde yalılarda, köşklerde yaşayıp, jiplerle gezerken aç, sefil insanları şükretmeye alıştırmaktı.
Onları, politikacıların soygun, sömürü düzenini kabullenmeye zorlamaktı.
İsyanı, başkaldırmayı, hak – hukuk aramayı çeşitli vaatlerle kökeninde, kaynağında önlemekti.
Ama amansız virüsün gelmesiyle tarikatlar, tekkeler kapandı. Camiler kapandı. Kâbe bile kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Artık insanlar oralara gidemiyor. Gitmiyor.
Çünkü can korkusu var.
Bu durumda şeyhler, sıhlar, insan kaynaklarına ulaşamıyorlar. Yol yordam öğretemiyorlar. Öğütler, vaazlar veremiyorlar.
Salgın karşısında meslek erbabı işlevsizleşti. Köşesine çekildi. Eskisi gibi bağırıp, çağıramıyor… Okuyup, üfleyerek koronayı yok edemiyor.
Çevresinde can alan virüsten şimdi onun da ödü, yüreği kopuyor… O da birilerinden yardım bekliyor…
Bütün bunların üstüne üstlük bir de ekonomi belası çıktı ülkenin başına…
Koronavirüs, Türkiye’deki ekonominin güçsüzlüğünü gözler önüne serdi. Gerçekler, gün gibi, güneş gibi kendini gösterdi. Muskalarla, üfürüklerle engellenemedi.
Üretimsizlik, sanayinin ve tarımın yoksullaşması, zayıflaması işsizliği, açlığı, yoksulluğu da beraberinde getirdi.
“Berat Albayrak 2018’de Hazine ve Maliyet Bakanı olduğunda dolar 4 lira 53 kuruştu. Bugün 6 lira 80 kuruş. Yüzde 50 arttı.
Paramız değer kaybetti. Her geçen gün değer kaybetmeye de devam ediyor.
Bu durum, iktidara karşı kitlelerde tepki, öfke doğmasına sebep oldu. Zaten bu tepki, öfke ve çaresizlik belediye seçimlerinde kendini göstermişti…
Muhalefet lehine oy patlaması olmuştu.
Şimdi de salgın hastalığın ülkemizi teslim almasıyla AKP’nin sahte, yalancı yüzünü daha iyi anladılar. Yıllardan beri aldatıldıklarının, sömürüldüklerinin farkına yeni yeni varmaya başladılar.
Bu gelişim, anketlerde AKP’nin oy kaybetmesiyle kendini ortaya koydu. AKP oyları hızla düşüyor şimdi. Güven sarsılıyor.
AKP içinde de bu gidişattan rahatsız olanlar var. Ama tek adam düzeni onları engelliyor. Korkutuyor. Düşüncelerini, görüşlerini saklamalarına neden oluyor.
Ama az da olsa, “Çocuklarının yüzüne bakabilmek için AKP’den ayrıldığını” söyleyenler de çıkıyor.
Eski bakan Yaşar Okuyan’ın belirttiğine göre, “63 AKP milletvekili, Ali Babacan’ın partisine her an geçme noktasında bulunmaktadır” ve o, bu bilgiyi çok önemli, güvenilir bir kaynaktan aldığını vurgulamıştır.
Bu arada yeni yeni siyasal partilerin ortaya çıkması ve bu partilerin liderlerinin bir zamanlar AKP’de söz sahibi olması parti yönetiminde şaşkınlık yaratmıştır.
Partide ve iktidarda çöküş hızlandıkça AKP’de telaş ve korku da doruğa çıkmaktadır…
İktidarda ilelebet kalma planları yapmaya, rakiplerine tertipler, oyunlar kurmaya başladılar şimdi. Kamu yararından çok kişisel, siyasal çıkarlarını öne çıkardılar.
Tek kişilik baskı rejimi, parlamentonun ve demokrasinin yerini aldı.
Yargı, emniyet, resmi kurumlar siyasallaştı. Şiddet arttı. Dövülen, sövülen vatandaşların ah ve feryadı göklere yükseliyor, yürekleri yaralıyor…
Bu arada minarelerden “Çav Bella’lar, “Yuh yuuhh” şarkıları okunmaya başlandı.
Ve yetkili AKP’li ağızlar, bütün bu yapılanların müsebbibi olarak da CHP’yi gösteriyorlar.
Ama şu ana değin, olayın suçluları bulunamadı.
CHP’nin eski İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir, tweetleri nedeniyle tutuklandı.
“Yuh Yuh” şarkısının ses sanatçısı Selda Bağcan, “Cami hoparlöründen benim şarkımı dinletmişler. Ülkeyi bir yere çekmeye çalışıyorlar. Şiddetle kınıyorum” dedi.
Biz de “Şiddetle kınıyoruz.” Ve diyoruz ki: Her çıkışın bir inişi, her yükselişin bir düşüşü vardır… Hiçbir diktatör dünyaya direk kalmadı, kalamaz…
Ne kadar çok din sömürüsü yaparsan yap, ne kadar yalan söylersen söyle, ne kadar tertip, ayak oyunu düzenlersen düzenle, bir zaman sonra bütün bu aldatma, sömürme yöntemleri geçerliliğini yitirir. Pislikler açığa çıkar…
Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz. Ve bir gün karanlıklar şafağa dönüşür…
Bir yanıt yazın