Dr. Mustafa Ataç
ABD Bölgesi Başkan Vekili, Turkish Forum Ethic Kurulu
Türk tarafının ısrarla görmezden geldiği, Ermeni tarafının ise her
fırsatı ve imkanı değerlendirerek, tarihi tahrif etmekten kaçınmadığı,
“1915 Olayları” üzerine ortak akıl oluşturulması ve savaşın doğurmuş olduğu kaçınılmaz sonuçlar üzerine çözüm üreten bir yaklaşım tablosu oluşturulması sağ duyulu ve aynı zamanda insancıl bir çözüm önerisidir.
Uygar, yapıcı, kin ve düşmanlıkları ortadan kaldırıcı, ortak aklın
egemen olduğu yaklaşım, Türk tarifi olarak, konunun başından bu yana kullanılagelmiştir.
Burada, “ortak akıl” oluşturulamaması büyük bir eksik olarak durmaktadır.
Ancak bu ortak akıl önce Türkiye tarafında içimizde oluşturulmalı ve sonrada Ulusal Politikamız olarak Uluslararası Platforma taşınmalıdır.
Bugüne değin, Türk tarafının haklılığı, sınırlı sayıdaki araştırmacı,
akademisyen ve tarihçi tarafından yürütülmekte olup, bütün iyi
niyetlere rağmen organize alms ve Devlet tarafından desteklenen,
süreklilik arz eden bir yapıya dönüştürülememiştir.
Ermeni tarafı ise, söyleşi, masal ve aşırı derecede tahrif edilmiş,
tarihi ve document belgelerden yoksun iddialarını Devlet Politikası
haline getirmiş, bunu her fırsatta kullanmış ve Uluslararası
Diplomaside Türkiye aleyhine kullanmıştır.
Türk tarafının ortak akıl cephesinde temel direğin, Dış İşleri bünyesi
içinde ve Devlet Politikası olarak yapılanması ve bu çatı altında,
halka halka genişleyen bir yaygınlaşmanın en sağlıklı yol olacağına
inancımı yinelemek istiyorum.
Ülke politikası haline getirilmeyen bu önemli konu, “Vatansever bir
gurubun” ilgi alanı olarak kalmamalı diye düşünüyorum.
Bu mücadelenin, eden böyle olması gereğini, Ermeni, Yunan ve İsrail yapılanmalarında ve oluşturmuş oldukları Devlet Politikaları ve bunion desteklenme şeklinde bulabiliriz.
Oyunu, kurallarına göre, ve karşı tarafın zayıf olan kozlarını çürütme
düşüncesi ile oynamazsanız kazanma şansınız olmayacaktır.
Son derece insancıl, uygar bir yaklaşım olan “ortak akıl”
oluşturularak bir noktaya ulaşılabilmesi için, karşı tarafında aynı
inanç ve düşüncede olması gerekir ki, Ermeni tarafında bunu aramak
bence hayal kırıklığı nedeni olacaktır!
Soykırım iddiaları üzerinden Ermenistan sürekli gündemde tutulmakta, çok değişik yardımlar alabilmekte ve politik alanda da adı geçen bir Ülke konumuna gelmektedir!
Burada Ermenistan’ın yapması gereken tek şey, eline geçen her fırsatta Soykırım İddialarını gündemde sıcak olarak tutmak olacaktır.
Arkadan, zayıf ve diplomasiden arındırılmış, kolu kanadı kırılmış
Türkiye’den para ve toprak tavizi alma gelecektir!
Siz, Ermenistan yetkilisi olsanız bu imkanı ve ortamı bırakır mısınız?
Hele karşınızda şu andaki, “Dünyanın kıskandığı” yada “Dünyanın talan etmek için sıraya girdiği” bir Türkiye bulmuşken?
İşin AB+D tarafına bakacak olursak, sayılabilecek çok daha fazla neden bulabiliriz.
ABD de 19.yüzyıldan başlayan ve hız kesmeden devam eden bir Ermeni destekçiliği, bunun yarattığı inanılmaz maddi avantalar, para
muslukları, güç kaynakları, oy vaatleri ve bu gibi konular yanında,
her 24 Nisan’da Türkiyeye karşı aşağılayıcı “acaba Başkan ne diyecek” korkusu konularında hangi Ermeni ile uzlaşma sağlanabilinir?
Buna cesaret edecek, Türk tarafı ile ortak akıl ortamında çalışmayı
kabul edecek bir Ermeni’nin yaşamının ancak saatler ile
ölçülebileceğini düşünüyorum!
130 yıl öncesinden başlayarak, ABD’li misyonerlerin Anadolu’daki
çalışmalarını incelediğimizde, açılan 600 den fazla Misyoner okullarda Ermenilerin çok iyi eğitim almaları, başta ABD olmak üzere tüm Dünyaya yayılmaları ve azınlık oldukları, hiçbir ayrıma uğramadıkları Türkiye’den büyük toprak talebinde bulunmalarının alt yapısını oluşturduğunu görürüz.
Bu arada, ABD de Ermeni Lobisi, mali tabloları karanlık ve kuşkulu,
inanılmaz yardım ve destek sağlamakta olup, burada çok güçlü bir
menfaat grubu oluşturmuşlardır. Her yıl giderek büyüyen bir bütçeye
sahip bu servetten vaz geçmek Ermeni Lobisi için düşünülemez. Ne yazık ki, bu toplanan dev meblağların 8% den fazlası Ermenistan’a ulaşmaz bile!
AB için de durum farklı değildir.
Ermeni sorununu, Osmanlı İmparatorluğunu bölmek için kullanan
İngiltere ve Fransa l. Dünya savaşının bitmesi ile birlikte
Ermenistan’a sırtını dönmüş ve aynı taktikler ve vaatler ile
Yunanistan’ı Anadolu macerasına sürüklemiştir.
Ermenistan’ın basın gelenleri ve Batı Politikası için bir “kullanım
malzemesi” öldüğünü göremeye Yunanistan ise, çöken ilişkilerini
Atatürk ve Venizelos gibi iki büyük Devlet adamı ile ancak
giderebilmişlerdir.
Tarih, Batı tarafından iğfal edilen ancak bunun hesabını yine Batıya
sorması gerekirken Türk düşmanlığına çeviren Ermenistan ve
Yunanistan’ı mutlaka değerlendirecektir.
Bu gerçekleri kullanarak, Ermeni tezlerini destekleyen AB+D ye 1915 olaylarının birincil sorumluları olduklarını hatırlatmayı düşünecek, bunu Devlet Politikası haline getirdikten sonra yine bu Ülkelerdeki değerli Türk Vatandaşları ile bir “Türk Diasporası” oluşturacak adımları atmamız gerekmektedir.
Aksi takdirde hayal kırıklığı yaşamaya ve ümitsizliğe kapılmaya devam ederiz.
Ermeniler, kaynakları ve Uluslararası destek ile para, menfaat ve
ödüller karşılığında, Türkleri dahi kendi taraflarına çekme başarısı
gösterirken, Ulusal Politikamız olmamasının caydırıcılığından
yararlanamayan bir Türkiye tarafında yer almaktayız.
Basit birkaç örnek vermek gerekirse, çapsız Orhan Yamuk’un anlamadığı halde Ermeniler katledilmiştir demesi kendisine Nobel ödülü getirdi!
Taner Akçam gibi bir fırıldak el üstünde tutulmaktadır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Daha kötüsü, AB+D ve Ermeniler, kendi tezlerini desteklemek üzere Türk öğrencilere burslar verirken, Türkiye Cumhuriyeti, bu konuyu işlemek, burs vermek ve ilgili Bakanlıklarda birimler kurmak gibi bir ortak akıl temeli dahi oluşturamamıştır!
Sakın Meclis demeyin!
Ermeni sorunu üzerine,10 basit sorudan oluşan bir anket düzenlesek,
bilgi seviyesini görürüz Meclisteki Vekillerin!
Dr. Mustafa Ataç
Yazıları posta kutunda oku