Ancak başka bir önemli sorun daha var.
Milyonlarca insan işini ve yaşamsal tasarruflarını kaybetti.
Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk ve umutsuzluk hüküm sürüyor…
*
Herhangi bir ülkenin COVID-19 etkilerinden ekonomiye dönme yeteneğini,
1- Alınan tıbbî ve Halk Sağlığı önlemlerinin etkinliği,
2- Hükümetin ekonomik müdahalesinin doğası,
3- Hükümetin yukarıdaki eylemleri için kamu desteğini sürdürme becerisinin belirleyeceği bir dönem başlıyor.
*
“Eve Kapanma” hükümetlere, küresel halk sağlığı krizini çözmenin tek yolu olarak sunuldu.
Hükümetler salgının yıkıcı ekonomik ve sosyal etkilerine kayıtsız kaldı.
Koronavirüs güçlü mali çıkarlara ve yozlaşmış politikacılara;
Dünyayı kitlesel işsizlik, iflas ve aşırı yoksulluk sarmalına dönüştürmek için mükemmel bir bahane sundu!
*
Gerçek resim budur.
Dünya çapında evlere kapanıldı.
Zengin ülkelerde kıtlıklar oluştu, diğerlerinde yoksulluk patladı.
Her yerde milyonlarca insan umutsuzca aş ve iş bekliyor.
*
Mumbai’den İstanbul’a ya da New York’tan Milano’ya “Yoksulluk küreselleşti.”
Üretimler durdu.
Asya ve Afrika’da açlık, ABD ve Avrupa’da kıtlık yaşanıyor.
*
COVID-19 salgını, korkuyu ve paniği;
Sofistike bir ekonomik manipülasyon süreci ile birleştiriyor…
Salgınla birlikte yoksulluk küreselleşirken,
IMF ve Dünya Bankası giderek daha geniş bir makro ekonomik gündemin parçası oluyor!
*
1970′ lerde petrol şokları yaşanırken ekonomilerin istikrarsızlığa düşmesini engellemek üzere,
1980 sonlarında “Washington Uzlaşması” yapıldı.
IMF ve Dünya Bankası; ön şart olarak yoksulluğun azaltılması için tasarladığı “Yapısal Uyum Programı”nı,
Afrika, Asya, Latin Amerika, Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinde uyguladı.
Bu ülkelerde ithalat serbestleşti: Finansal serbestlik sağlandı: Özelleştirmeler yapıldı: Kamu yatırımlarının azaltıldı.
*
Durmaksızın yapısal uyumun yoksulluğu azaltmada gerekli olduğu savunuldu.
1- Piyasa çarpıklıklarının azaltılması: Zenginlerin gelirlerinin düşmeye yoksulların gelirlerinin artmaya başlayacağı:
Sosyal yapıda uyum ve eşitliğin artacağı,
2- Yapısal uyumun ekonomik büyümeyi arttırması halinde yoksullukla mücadelenin kolaylaşacağı savunuldu.
*
Yapısal uyum programları uygulanan her ülkede sosyo-ekonomik yapıyı etkiledi.
Dünya Bankası bir raporunda,
Mesela, Afrika ülkelerinin büyük bir kısmının, 40 yıl öncesine göre çok daha geride olduğu açıkladı.
Kıtadaki 48 ülkenin toplam yıllık geliri, bugün Belçika’nın yıllık gelirini ancak geçebiliyor!
*
Fakat yapısal uyum programları Dolar’ın hegemonyasını empoze etti.
Dolar cinsinden borcların artmasıyla birlikte, çoğu gelişmekte olan ülkede tüm ulusal para sistemi dolarlaştı.
Ağır kemer sıkma önlemleri gerçek ücretlerde çöküşe yol açtı.
Süpürücü özelleştirme programları uygulandı.
Alacaklılar adına uygulanan bu ölümcül ekonomik reformlar;
Ekonomik çöküşü, yoksulluk ve kitlesel işsizliği tetikledi…
*
Bugün yoksulluğu ve ekonomik çöküşü tetikleme mekanizması;
Farklıdır ve gittikçe karmaşıklaşıyor.
Şu anın Ekonomik Krizi, COVID-19 salgınının mantığına bağlıdır:
IMF ve Dünya Bankası’nın ulusal hükümetlerle yapısal bir uyum kredisi üzerinde pazarlık yapmasının gereği dahi yoktur!
*
Çünkü COVID-19 salgınının yol açtığı şey;
Dünya ekonomisi yapısında “Küresel Uyum”u sarsmış olmasıdır.
Küresel Uyum bir anda düşmüş: Küresel çapta iflas: İşsizlik: Yoksulluk: Toplam umutsuzluk süreci tetiklenmiştir.
*
Ulusal hükümetlere COVID-19 salgınından korunmanın tek çözümü olarak eve kapanma sunulmuş,
Kapanmanın yıkıcı ekonomik ve sosyal sonuçlarına bakılmaksızın politik bir fikir birliği haline gelmiştir.
Normalleşme sırasında da ulusal hükümetlere uyum için,
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yönergelerinin uygulanmasıyla yine baskı yapılacaktır.
Şimdi küresel çapta halkların çöküşten kurtarılması söz konusudur.
Kapanmanın olası etkilerini yansıtmaya ya da analiz etmeye gerek yoktur.
*
ABD’de Wall Street, Big Pharma, Dünya Ekonomik Forumu ve Bill Gates Vakfı gibi,
Güçlü finansal kurumlar ve lobi grupları,
DSÖ’nün COVID-19 salgını ile ilgili ekonomik eylemlerini şekillendirmede yer alıyor!
*
Çünkü küresel anlamda mal ve hizmetlerin üretim ve tedarik hatları:
Yatırım faaliyetleri: ihracat ve ithalat: toptan ve perakende ticaret: tüketici harcamaları etkilenmiştir..
Buna karşılık, derhal toplu işsizlik küçük ve orta ölçekli işletmelerin iflası:
Satın alma gücünde çöküş: Yaygın yoksulluk ve kıtlık oluşmuştur.
*
Böylece ekonomi, tarım ve imalat hizmetleri gibi tüm ekonomik faaliyet alanlarında,
Küçük ve orta ölçekli işletmeler istikrarsızlaşmış,
İşçilerin hakları ve işgücü piyasaları bozulmuş,
Dış borclar artmış,
AMA SONRAKİ ÖZELLEŞTİRMELER KOLAYLAŞMIŞTIR…
*
Yoksa, bu bir “Küresel Ayarlama” operasyonu muydu?
Ya da bütün bu sonuçlar bir “Küresel Ayarlama” operasyonuna mı dönüşecek?
*
Bu noktada “Küresel Ayarlama” nın ülkeler düzeyinde;
IMF ve Dünya Bankası’nın Yapısal Uyum programlarından,
Çok daha zararlı olduğunu söylemeye gerek yoktur…
*
Nitekim ülkeleri kurtarmak için IMF ve Dünya Bankası hazırdır.
IMF Başkanı K.Georgieva, ekonomik çöküşün nedenlerini ele almadan,
Dünya ekonomisinin durma noktasına geldiğini kabul ediyor!
“Halk Sağlığını korumak için DSÖ orada, Dünya ekonomisinin sağlığını korumak için IMF buradadır ” diyor…
*
Peki ama K.Georgieva, dünya ekonomisini korumayı nasıl talep ediyor?
Ulusal ekonomiler pahasına mı?
Sihirli çözümü nedir?
*
Georgieva , “Genel kredi verme kapasitesini 1 trilyon dolara çıkarıyoruz”diyor.
İlk bakışta bu büyük cömertlik gibidir.
Ama hayali para denilen şey tam da budur.
Ve bu “Size ödünç para vereceğiz ve ödünç verdiğimiz parayı bize geri ödeyeceksiniz” anlamına geliyor…
*
Sonra dolar cinsinden borc faiziyle birlikte kapitalizmin kasasına uçacaktır!
IMF açıktır; en fakir ve en savunmasız üyelerine borçlarını ödemesi için cömertçe borç sağlar.
“Düşük gelirli ülkeler ve gelişmekte olan orta gelirli ülkeler için,
Tam teşekküllü bir IMF programı gerektirmeyen,
Beherine 50 milyar dolara kadar borç verir.”
Paranın nasıl harcandığına dair bir koşul yoktur.
Ancak bu para borç stokunu arttırır ve geri ödeme gerektirir
Ülkeler zaten cendere altındadır ve amaç alacaklıların taleplerine uymalarıdır…
*
Kapanma hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri yoksullaştırıyor,
Ulusal ekonomileri tam anlamıyla yok ediyor.
Gelişmekte olan ülke hükümetlerinin IMF ve Dünya Bankası kurtarma operasyonuna karşı,
Sağlam bir duruş sergilemesi gerekiyor…
*
Peki bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Şeytani bir “Yeni Dünya Düzeni” mi?
*
Zaten 2020’de yaşanan ekonomik krize ilave olarak,
Eşi benzeri görülmemiş bir mali kriz tüm seviyelerde ortaya çıkıyor.
Yüksek düzeyde işsizlik, gelişmiş ülkelerde vergi gelirlerinin durma noktasına gelmesi,
Son 2 ay boyunca, ulusal hükümetler giderek borçlanması…
Tüm hükümetler geri ödenemez borç altındadır.
*
Bu kriz sonunda devletlerin özelleştirilmesi hızlandıracaktır.
Giderek ulusal hükümetler “Büyük Paranın” kontrolü altında olacaktır.
Güçlü mali çıkarların gözetimi altında borçların toparlanması için,
Farklı ülkelerde hükümet düzeyinde tüm devlet yapısı fiili olarak özelleştirilecektir.
Sadece seçmenlerin çıkarlarına hizmet eden egemen hükümetler kurgusu korunacaktır.
*
İnsanlar vergilerini ödeyemiyor.
Kişisel borçlar çok yükselmiştir.
Birçok büyük şehir zaten iflasın eşiğindedir.
Bu yüzden özelleştirme için ilk aday belediyeler olacak,
Milyarderler belediye iştiraklerinden başlayarak bütün bir şehri satın almaya ikna edilecektir.
*
Zaten bir süredir ABD, önceliğini korumak,
Bir ülke veya ülke grubunun meydan okuyabileceği fikrinin aldatıcılığını göstermek durumundaydı.
*
Bu yüzden Ticaret Savaşları ile küresel liberal ekonomiye yeni bir yön vermenin çabasını sürdürüyordu.
Ekonomik, politik, teknolojik ve askeri alan eğilimleriyle insani çabanın büyük ölçüde arttığı, mekanın devrildiği şu süreçte;
Kıyamet gibi dünya silah gücü karşısında “Güvenlik” konusunda yaşanan sorunları aşmak için;
Stratejik karar vermeyi “Uzay’dan Alan Kontrolüne ” taşıyordu.
*
Şimdi küresel neoliberal düzen küresel enformasyonel düzene çok daha kolayca dönüştürülecektir.
11. 5. 2020
Yazıları posta kutunda oku