varan 4. Ermeni Diasporasi Gonullu usaklari ve PKK sempatizanlari olan Eski Terrorist ve Hapishane kackini Taner AKÇAM, ve Almanyada yerlesmis Kurt kokenli Politikaci Cem ÖZDEMİR’e HUKUK ve DEMOKRASİ dersi.
Ermeni Sorunu.ÇÖZÜM Önerisi.: İngilizce’si. Fransa Cumhurbaşkanı’na açık mektup.Ermeni sorunu. ERMENİ TEHCİRİ VE GERÇEKLER
Değerli dostlar,
Taner Akçam ve Cem Özdemir’i Emperyalist’lerin tescilli çömezleri olarak herkes tanır.
2012 yılında Avrupa’da yolumuza çıktı ama, Avrupa’dan, HUKUK ve DEMOKRASİ açısından boynuzu kırılarak ayrıldı.
Burada anılan 37 ”Aydın’ın adreslerini bularak, HUKUK ve DEMOKRASİ yumruğu atmak için yakalarını bana teslim eden dava arkadaşımız yılmaz savaşcı Lale Gürman hanıma burdan bin selam diyorum.
Yine bu mektubumu o zaman TF’da dünyaya yayan, tabiri caiz ise, Kayı boyu’nun Bamsı’sı diyebileceğimiz, değerli aşkan Kaya Büyükataman’a da tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum.
Almanya’dan İyi ve sağlıklı günler dileklerimle
Refik Mor
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
Prof.Dr. Taner AKÇAM’a ve 37 imza ile alternatif sergi açılmasına karşı çıkan „aydın‘‘lara açık mektubumdur.
Sayın Taner Akçam,
Sayın Cem Özdemir,
Danimarka’nın Kraliyet Kütüphanesi, 07 kasım 2012“de, Ermenistan’ın Kopenhag Büyükelçiliğiyle beraber ’’Ermeni Soykırımı ve İskandinavya Tepkisi’’ (Armenian Genocide and Scandinavian Response) adlı bir sergi açmışlardır.
Türk’lerin bu serğiye demokratik olarak büyük tepki göstermesi üzerine Kraliyet kütüphanesi de, Türkiye tarafına;
’’Alternatif Serği’’
açması teklifinde bulunmuştur.
Sizler ise,
’’1915 yılında yaşananların iki farklı açıdan bakılması görüşünün doğru olmadığı, bir milyon üzerinde Osmanlı vatandaşı Ermeni’nin zorla ülkeden sürüldüğü ve devlet eliyle imha edildi’’
iddiasıyla, alternatif serği açılmasına karşı çıkıyorsunuz.
Sizlerin bir kaçı ile bazı konularda hemfikir olmazsam da, genelde gıpta ile baktığım insanlar olduğunuzu, burada belirtmek isterim.
Mesela, biz Türk’lerin Ermeni sorunu konusunda gerçeklerle yüzleşmekten kaçtığığımız konusundaki iddialarınız, hemfikir olmadığım iddialarınızdan bir tanesidir.
Biz Türk’ler Hele hele tarihi gerçeklerle yüzleşmekten hiç bir zaman kaçmadık.
İlan ediyoruz, biline:
Sizlerin, felsefi olarak doğruları bulmada diyalektiğe ne kadar ilği duyduğunuzu- (Karl marx’ın, Friedrich Engels’in ..v.s.eserlerini Türkce’ye çevirmeye kalkan birisi olarak) az çok biliyorum.
Doğruların bulunması konusunda Karl Marx, içerik olarak;
’’Doğrular, zıtların (evet ve hayır’ın) çatışmasından doyar’’
demiyormuydu.?
Peki o zaman, bizler size, gelin gerçeklerle yüzleşelim deyip, sizin evet“inize biz hayır dediğimizde neden buna müsaade etmiyorsunuz.
Neden sizin tezinizi bize EMRİ VAKİ olarak dikta ettirmeye yelteniyorsunuz.
Doğruların bulunması konusunda Namık kemal;
’’ Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar’’
(fikirlerin tartışılmasından hakikat güneşi doğar)
Demiyormuydu?
Bizim evet veya hayır’ımızı inkar ve yok saymakla, sizler kendilerini aydın olarak adlandıran kişiler olarak doğruları nasıl bulacaksınız.
Yoksa siz kendinizi doğrunun bizzat kendisi olarak mı alğılıyorsunuz.
Bu alğının sahibinin ancak ve ancak Allah, Tanrı veya Firavun olduğundan haberiniz yokmu, yoksa?
Alman’ların ikinci dünya savaşında Yahudi’lere karşı, insanlık ve barış konusunda işledikleri savaş suçları..v.s., Nürnberg’de kurulmuş olan Uluslararası Ceza Mahkemesi kararı ile tescillidir.
Hatta, bu mahkeme kararını inkar edip, yukarıda sözü edilen suçlar işlenmemiştir dendiğinde, Alman kanunlarınca bunun cezai yaptırımları vardır.
Peki, Türk’leri bu konuda hanği Uluslararası Ceza Mahkemesi kararı ile suçluyorsunuz.?
Yoksa siz kendinizi Uluslararası Ceza Mahkemesinin hakimi olarak mı algılıyorsunuz?
Sizleri bu ’ilahi alğı’ da kesmiyor ve’’Ermeni soykırımı’’ önce kabul edilsin ondan sonra tartışalım diyorsunuz.
Hay Maaşallah,
bu nasıl evet-hayır çatışması?
Bu nasıl bir fikir özgürlüğü?
bu nasıl diyalektik mantık ?
bu nasıl kuvvetler ayırımı?
bu nasıl bir doğruyu bulma?
Bu algının, köhnemiş KÜÇÜK BURJUVA ve subjektif düşüncenin ürünü olduğunu bilmiyormusunuz yoksa?
Bildirinizde ayrıca:
’’ Ortadoğu’da barış, demokrasi ve istikrarlı rejimlerin dürüstce tarihle yüzleşmesiyle gerçekleşir. Türkiye inkar politikasıyla bunu engellemektedir. Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren biz aydınlar, ’’alternatif serği’’ teklifinizi gözden geçirmenizi istiyoruz.’’
denilmektedir.
Biz Türk’ler, bu konuda tarihle yüzleşmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak için, sizin gibi ajitasyon çekmek yerine, somut önerimizi burada yine tekrar ediyoruz.
- Taraf ülkeler olarak Türkiye’den ve Ermenistan’dan eşit sayıda tarihci davet edilsin.Amerika, Almanya, Fransa, İnğiltere, Türkiye ve Ermenistan gibi tüm ülkelerin arşivleri bu tarihcilerin emrine verilsin.
• Ve hodri meydan diyoruz.
Buna yanaşmazsınız, çünkü sizler tarihle yüzleşmekten çok korkarsınız.
Sizin doğruları bulma ve tarihle yüzleşmekte kullandığınız mantık, sizin iddia ettiğiniz gibi İYALEKTİK mantık olmayıp, DÜZ mantıktır.
Bunun ötesinde, eğer siz, ’’ Ermeni soykırıımı’’ gerçekten olmuştur ve vardır diyorsanız, sizler bunu ispatlamaya mecbursunuz.
Bunun için de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) gerekli davayı açmanız ve bunu mahkeme önünde ispatlamanız gerekir.
Yine de bu konuda, önce size sevineceğiniz bir haber vereyim:
20 Temmuz 1987’de Avrupa Parlamentosu (27 AB ülkesinin 736 milletvekilleri) C-190 esas nolu bir karar alır ve bu kararda;
’’Türkiye, Ermeni soykırımını kabul etmediği müddetce, AB’ne üye olamaz’’
denmektedir.
Aynı Avrupa Parlamenterleri, 1999’da Helsinki’de, Türkiye’ye AB üyeliğine adaylık statüsü vermiştir.
(Bunun için, rahmetli sayın Bülent Ecevit’in, AB tarafından apar topar Helsinki’ye davet edilişini hatırlayın)
Sevinmeye devam edelim, çünkü;
Ermeni Diasporası AP’sunun C-190 esas nolu kararına atıfta bulunup,
’’Bu perhiz ne, bu lahana turşusu ne’’
deyip, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda
T-346/03 esas nolu dava açmıştır.
Dava, AP’sunun aldığı C-190 sayılı kararın hayata geçirilmesi, yani Türkiye’nin
’’Ermeni soykırımını’’ kabul etmeden AB’ne alınmamasıdır.
Ama şimdi de, size çok üzüleceğiniz bir haber vermek zorundayım.
Ermeni Diasporası T-346/03 esas nolu bu davayı maalesef kaybetmiştir.
Ermeni Diasporası bunun üzerine temyize gider. (karara itiraz eder).
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) dördüncü dairesinde görülen temyiz davası,
17.04.2004’de, C-18/04 P esas nolu nihai kararı ile yeniden reddedilir.
Avrupa Adalet Divanı bu nihai kararında Ermeni Diasporasına:
- ’’ Ermeni soykırımını önce ispat edin, ondan sonra gelin’’
- AAD olarak C-18/04 P nolu verdiğim HUKUKİ mahkeme KARARININ, 736 milletvekili ile alınan AP’sunun verdiği C-190 nolu SİYASİ KARARINDAN üstündür demiştir.
Anlaşılan o ki, siz 37 ‘‘aydın‘‘, kendinizi Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan (ABAD) da üstün görmektesiniz.
Breh,
breh,
breh,
Meğer nelere kadirmişsiniz de haberimiz yokmuş.!!!
Veyahut da bu karardan haberiniz yok.
O zaman da, bunun üzerine sizlerden kamu oyu önünde birer ÖZELEŞTİRİ beklememiz, en doğal hakkımız olacaktır.
Bekliyoruz.
Bu yukarıda anılan nihai kararla da, Ermeni Diasporası ayrıca 30 bin Avro’luk mahkeme masraflarını da ödemeye mahkum edilirler.
Sonuç olarak::
Avrupa Birliği Adalet Divanının (ABAD) bu kararı, AB-ülkelerinin, ’’Ermeni soykırımı’’ hakkında, Türk’ler aleyhine aldıkları tüm siyasi kararlarını geçersiz ve hükümsüz kılmıştır.
Yoksa birer aydın olarak, siyasi kararların hukuki karardan daha bağlayıcı olduğunu mu düşünüyorsunuz.
O zaman, mahkeme kararı ile 15 yıla mahküm olan bir katili, parlamento kararı ile affedip, evine çocuklarının yanına gönderebilirsiniz.
Mesela Serebrenika ’’kahramanı’’ Slobodan Miloşeviç’in ruhu bu duruma çok sevinecektir.
Biz Türk’lerin, olmayan dava konusunda mahkemeye dava açmamızı gerektirecek bir sorununuz yoktur.
Zira yok olan bir konunun ispatı mahkeme tarafından da zaten istenmez.
Ama bu konuda bize karşı dava açarsanız, biz de belğelerimizi sunarak yine savunmamızı yaparız elbette.
Biz Türk’ler kavğayı döğüşü sevmeyiz, lakin sözü edilen 1915 yıllarında, yani birinci dünya savaşı sırasında, ülkemiz emperyalist güçler tarafından işgal edildiğinde, Ermeni vatandaşlarımızın bir çoğu da bu işğalci güçlerle işbirliği yaptığından, onlarla da istemiyerek savaştık.
Hiç abartmayalım. Emeryalist‘ler ve işbirlikcileri (Ermeni’ler) bu savaşla Türk’leri orta Asya’ya tekrar geri göndermek istemişlerdir. Türk’ler nefsi müdafa yapmışlardır. Ve haliyle savaşın tüm tarafları, meselenin tabiatı gereği yara almıştır.
Şimdi ise Türk’ler ve Ermeni’ler medeni ve demokrat insanlar olarak biraraya gelip, kavğa ve savaş yaptıklarından dolayı, tek taraflı olmadan, karşılıklı olarak birbirinden özür dileyip, yollarına devam etmeleri gerekir.
Bu savaşta Ermeni vatndaşlarımız da ’’haklı’’ idiler.
Zira, ne de olsa, bu savaşla Türk’ler orta Asya’ya sürüldükten sonra, kendilerine işğalci efendileri tarafından, Anadolu’da kuracakları koskoca bir Ermenistan vaadedilmişti.
Türk’ler bu savaştan işğalcileri ve işbirlikcilerini yenerek çıkmışlardır.
İşbirlikciler (Ermeni’ler) ise efendileri ile beraber vatanlarını terkedip onlarla beraber gitmişlerdir.
Şimdi ise yavuz hırsızı oynamaya kalkmaktadırlar.
Adaletli ve demokrat insanlar olan biz Türk’lerin Anadolu’da:
’’Adaletin kestiği parmak acımaz’’
diye bir atasözleri vardır.
Bizler Birliği Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği C-18/04 P nihai karara sayğı duyup, mahkeme çağrısını yineleyipÖ
‘‘Ermeni’ler soykırım iddialarını önce mahkeme önünde ispatlasınlar‘‘
diyoruz.
Mahkeme kararınız olmadan biz Türk’leri hâla suçlamaya kalktığınız takdirde, bundan sonra sizleri, kendisini hakim yerine koyan, demokrasiyi sözde tanıyan iftiracı ve SAHTE demoktat aydınlar olarak adlandıracağız.
28 Aralık 2012
Refik Mor
Geibelstr. 13,
24536 Neumünster-Almanya.
Ek not:
- Refik Mor Almanya’da 2003 yılından beri CDU partisinden Neumünster meclis üyesidir..(CDU=Christlich Demokratische Union = Hiristiyan Demokratlar Birliği)
- Mektup Akçam’a Amerika’daki, Cem Özdemir’e Almanya’daki adresine iadeli taahütlü mektup ile, diğer ‘’Aydın’’lara da e-posta yolu ile yollanmıştır. Bu adreslerin hepsini bana bulup temin eden,dava arkadaşımız sayın Lale GÜRMAN’a sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
- Bu ‘’Aydınlardan (İsmi bende saklı olan) bir tanesi,hayatının hatasını yapıp bana cevap vermeye kalktı ve haftalar süren yazışmalarımız sonunda, en sonunda havlu atıp TARAFSIZ hale gelmiştir
- Yukarıda özü edilen ABAD’nın kararlarının Fransızca aslı, İngilizce ve Almanca resmi çevirileri ve tarafımca yapılan Türkce çevirisi bende olup, istediğinizde gönderebilirim. Veya sayın Şükrü Server Aya’nın ‘’Soykırım Tacirleri ve Gerçekler’’ kitabının 445.ci sayfasında, anılan Türkçe çevirisini bulabilirsiniz.
- Bildiriye imza veren 37 ‘‘Aydın‘‘:
Prof. Dr. Taner Akçam, Prof. Dr. Fikret Adanır, Prof. Dr. Ayhan Aktar, Prof. Dr. Cengiz Aktar, Ahmet Altan, Prof. Dr. Maya Arakon, Oya Baydar, Yavuz Baydar, Osman Baydemir (Diyarbakır Belediye Başkanı), Murat Belge, Prof. Dr. Halil Berktay, Prof. Dr. İsmail Beşikçi, Prof. Dr. Hamit Bozaslan, İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, Aydın Engin (T24 sitesi kurucusu), Prof. Fatma Müge Göçek, Prof. Dr. Nilüfer Göle, Prof. Dr. İştar Gözaydın, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Ayşe Hür, Prof. Dr. Ahmet İnsel, Prof. Ayşe Kadýoðlu, Gülten Kaya, Ümit Kývanç, Ömer Laçiner (Editör Birikim Dergisi), Roni Margulies, Prof. Dr. Baskın Oran, Cem Özdemir, Prof. Dr. Esra Mungan, BDP Milletvekili Sırrı Sakık, Prof. Dr. Betül Tanbay, Zeynep Tanbay, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Ufuk Uras, Şanar Yurdatapan.
………………………………………………………………….
Gesendet: Freitag, 01. Mai 2020 um 17:37 Uhr
Von: “Refik Mor”
Betreff: Re: varan 3.İngiltere’nin Geri adım atması.Ermeni sorunu.Baron Flather : ÇÖZÜM Önerisi.: İngilizce’si. Fransa Cumhurbaşkanı’na açık mektup.Ermeni sorunu. ERMENİ TEHCİRİ VE GERÇEKLER
Değerli Burhan bey,
- Nazik iltifatınız için çok çok teşekkürler ediyorum.
- Kendinize has, özğün anlatımlarınızı ben de TF vasıtası ile keyifle okuyor ve ders çıkarmaya çalışıyorum.
- Sizin de, başkan Kaya bey gibi köklü bir aile geçmişinizin olması her babayiğide nasip olacak bir durum değildir. Ne mutlu sizlere.
- Almanya’daki Türk Diasporası da, dediğiniz gibi, Prof. Dr. Hakkı Keskin bey gibi bir politikacıya sahip olması açısından çok şanslıdır diyorum.
- Gün, dayanışma içinde olma günüdür, derim.
Almanya’dan, her şeyin gönlünüzce olması dileklerimle.
İyi ve sağlıklı günler diliyorum.
Refik Mor
……………………………………………………………………………………….
Gesendet: Donnerstag, 30. April 2020 um 16:00 Uhr
Von: “Kayaalp Buyukataman”
REFIK BEY
SAYIN BARONESI COK GUZEL YAKALAMISSINIZ VE HAKIKATLERI GOSTEREREK, ANLADIGI BIR DILDE, ATTIGI ADIMIN SONUNDA BIR SAMAR YIYECEGININ MUTLAK OLDUGUNU , COK UYGUN BIR DILLE BELIRTMISSINIZ… BAKALIM SIMDI OLMIYAN DELILLERIN PESINDENMI KOSACAK, YOKSA HAKIKATDEN YOLUN SONUNDAKI ISIGI GORDUMU .. YAKINDA ANLARIZ FAKAT NE OLURSA OLSUN BIR DAHA IYICE ANLAMADAN BU GIBI BIR ISE KALKISACAGINI HELE ERMENI KONUSUNDA ZANNETMIYORUM.. BURADA HITLERE INANIP BIZI SUCLAYAN BIR INGILIZ BARONESI VAR .. ONA SADECE HITLERIN ERMENI ASKERLERINI MISAL GOSTERMEKDE YETEBILIR , CEKILMESI ICIN, SAYET TEKRAR GELIRSE BIR SEKILDE KANDIRILMIS OLARAK.
BETULA HANIM :
HERHALDE SAYIN BARONES’E HAKIM SAM WEEMS IN OLUMSUZ KITABINDAN BIR NUSHA GONDERMEK GEREKECEK GIBI , REFIK BEYIN DEGERLI CALISMALARINA DESTEK ICIN, “ARMENIA THE TERRORIST STATE” MALUM DEMIR TASINDA DOVULUR , BU KONUDA SIZDEN MUSAIT BIR VAKTINIZDE, SAYIN BARONESIN ADRESINI ILETMENIZI RICA EDECEGIM
BASARILARINIZIN DEVAMI DILEKLERIMLE
DR. KAYAALP BUYUKATAMAN
On Thu, Apr 30, 2020 at 11:48 AM Refik Mor wrote:
Esasında bu haberi sizlere yollamaya dün söz vermiştim, lakin bazen el baştan yüce gelmekte.
Varan 3,
Değerli dostlar,
Ermeni ‘‘Soykırımı’nı‘‘ Lordlar kamarasına getirmek isteyen Baron Flather’in ve İngiltere’nin HUKUK karşısındaki diz çöküşü ve önerge’den vazgeçilmesi
Baron Flather Ermenistan’a gider ve sözde soykırım müzesi gezdirilir ve epeyce ‘‘acıklı‘‘ sahnelerle pompalanır.
İngiltere’ye döndüğünde, o artık, Ermeni ‘‘Soykırımı’nı‘‘ Lordlar kamarasına-Meclise getirmeye kararlıdır.
Baron Flather’in Lordlar kamarası’na verdiği soru önergesini Ermeni İnternet Sitesi panArmenian haber yapar.
(Anılan haber altta, mektuplaşmaların sonundadır)
Lakin Baron Flather’in hesaplamadığı bir şey vardır.
Bu da Refik Mor’un buna itiraz edeceğidir.
İşte, Baron Flather’in anılan niyetinden vageçmesine yolaçan, o mektuplaşma..!
………………………………………………………………………………
Refik Mor Neumünster, den 07.08.2011
Geibelstr.13
24536 Neumünster
Bayan Baron Flather,
Westminster
House of Lords, London, SW1A 0PW
Tel: 020 7219 5353
Fax: 020 7219 5979Sayın Baron Flather,
İzinde olduğumdan, mektubunuza biraz geç cevap verdiğimden dolayı özür dilerim.
İzninizle, birbirimizi daha iyi anlamak için de, mektubunuzu satır satır cevaplamaya çalışacağım.
Ama önce, sizlere kısa da olsa bir bilği sunmak istiyorum:
1915 yılında Osamanlı İmparatorluğu (Türkiye değil) Fransa, İngiltere ve Rus Emperyalist güçler tarafından, şimdiki İrak gibi, işğal edilmişti
Emperyalist’ler Osmanlı vatandaşı olan Ermeni’lere de, bu arada ‘‘Bağımsız Ermenistan‘‘ söz vermişlerdi. Bundan dolayıdır ki, Ermeni’ler de işğal boyunca ‘‘Haklı‘‘ olarak Emperyalist‘lerle dayanışma içine girip, Osmanlı’yı arkadan hançerlemiştir. Osmanlı ise bu arkadan vurulmayı en aza indirğemek için, Ermeni’leri yine Osmanlı toprağı olan Suriye’ye şartlı olarak göç ettirmişlerdir. Bu göç sırasında da, savaş ortamından dolayı haliyle, kaçınılmaz olarak bazı trajik olaylar yaşanmıştır.
Şimdi gelelim sizin mektubunuza:
”Avrupa Birliği Adalet Divanı kararı beni ilğilendirmez.”
diyorsunuz.
Aılntının sonu.
Cevap:
Herhanği bir muz cumhuriyeti‘nin politikacısı dahi, kamu oyu önünde sizler gibi böyle ‘‘cüretkar‘‘sözler sarfetmeye cesaret edemezdi doğrusu.
Sözüm camaatten dışarı ama, sizin demokrasi konusunda epey bir bilği eksikliğinizin olduğunu belirtmek isterim.
Bir politikacı olarak, yani İngiliz Hükumetinin ve yasama organının(Parlamento’nun) bir üyesi olarak, üyesi olduğunuz Avrupa Birliği Mahkemesi olan Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarını tanımakla mükellefsiniz. Bu hukuki kararı tanımamakla siz sizi inkar etmiş oluyorsunuz, bilesiniz.
Ayrıca, Mahkeme kararını siz tanımazsanız, tutuklamak isteyeceğimiz kriminel ağır suçlulara nasıl haber anlatacağız, bilemiyorum.
‘‘Ben şahsım olarak, soykırımın nasıl yapıldığına dair yeterli belğeleri görmüş durumdayım‘‘
diyorsunuz.
Alıntının sonu.
Cevap:
Hukuk’a değil de, kendini hukuk’un üstünde gören tipik bir insan görüntüsü veriyorsunuz.
Bence, bu konuda karar vermeden önce her iki tarafı da dinleseydiniz, çok daha iyi yapardınız.
‘‘Eğer siz ve Ülkeniz, insanlığa karşı yapılan bu suçu kabul etseydiniz, inanın ki, Türkiye’ni imajı daha da güzel olacaktı‘‘
diyorsunuz.
Alıntının sonu.
Cevap:
Demokrati ve ceza hukuku konusundaki bilği eksikliğiniz maalesef tekrardan su yüzüne çıkmış durumda..
- Amerika Pearl Harbor saldırısından sonra, yarım milyon Japon kökenli Amerikan vatandaşını, saldırgan Japon‘larla işbirliği yapmasın diye, Amerika’nın iç tarafına zoraki göç ettirmiştir . Amerika bununla soykırım mı yapmıştır.?
- Çek Cumhuriyeti, İkinci dünya savaşı sırasında Sudeten‘de yaşayan iki milyon Alman’ı (Trenin birinci mevkiinde değil ama) Almanya’ya sürgün etmiştir. Sürgün sırasında Alman’ların nerede ise yarısı yollarda öldürülmüştür.(Sudeten Deutschen) Çek Cumhuriyeti bununla soykırım mı yapmıştır.?
- Amerika, atom bombası ile Hiroşima’da 750 bin sivil insanları öldürmüştür. Amerika bununla soykırım mı yapmıştır.?
- Hristian ‘‘medeni‘‘ batılı ülkeler, uyduruk gerekçelerle İrak’ı işğal edip bir milyondan fazla sivil insan öldürmüşlerdir.Ve Afganistan ve Pakistan’da da hâla öldürmeye devam ediyorlar.Bunlar sizi ilğilendirmiyor değil mi?
- Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş ortamında, yukarıda saydıklarımız ülkeler ile aynı eşit hakka sahip değiller mi sizce.?
Hukuk’un (Mahkeme’nin) verdiği kararın biz Türk’ler ve Alman’lar için bir bağlayıcılığı vardır, Anlaşılan hukuk sizin gibi politikacıları bağlamamaktadır.
Bu anlamda, hukuk’a inanan ve anlaşmalara sadık kalan bir ülkenin imajı, hukuk’a inanmayan polikacılardan daha yüksektir, derim.
İşte aramızdaki hukuki yorum konusundaki fark, tam da burada ortaya çıkmaktadır.
‘‘Yalnız bununla da kalmayıp, (Eğer soykırımı tanırsanız, çevirmenin notu) bu, Türkiye’yi Avrupa Birliği üyeliğine daha da yaklaştıracaktır.‘‘
diyorsunuz
Alıntının sonu.
Cevap:
Biz demokratik hukuk devleti prensiplerine bağlı insanlarız. Bu demokratik kurallara uymayanlarla, santajcılara ise, anca gidersiniz, diyoruz.
Mektubunuzdan alıntı:
‘‘Almanya eğer soykırımı kabul etmeseydi, buğün Almanya hakkında neler düşünülürdü bir düşünsenize.
Hitler ne diyordu: ‘‘Ermeni soykırımını kim hatırlıyor ki?‘‘
Soykırımı inkar ederseniz,inanın, siz de aynı onların posizyonuna düşerek, Ermeni meselesi konusunda batılı medyanın manşetlerine çıkarsınız‘‘.
Diyorsunuz.
Alıntının sonu.
Cevap:
Holocaust, kararı Nürnberg’de kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi kararı ile kesinleşmiştir. Mahkeme kararını kabul etmeyenin, kamu oyu önünde gülünç duruma düşeceği ve hatta Almanya’da suç işlemiş olacağı konusunda hemfikiriz zannediyorum..
O halde, sizlere, Osmanlı’nın Ermeni’lere soykırım uyğuladığına dair, ulusal veya uluslararası mahkemelerce verilen bir kararının olup olmadığını sormak isterim..
Lakin, Ermeni’lerin soykırıma UĞRAMADIKLARI hakkında Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın
T-346/03 esas sayılı bir kararı var.
Ama, gel gör ki, bu kararı ben tanımam diyorsunuz sayın Baron Flather.
Neden,?
Çünkü bu karar sizin düşüncenize ters de ondan.
Çok garip değil mi?
İşin asıl garip olanının da, sizin Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararına değil de, Hitler gibi bir diktatörün sözüne daha çok itibar etmenizdir.
Bu gidişle, hukuken kendi kendimden de şüphe etmeye başlayacağım.
Mektubunuzdan alıntı:
”Ayakta dikilecek yerleri dahi olmayan, tıklım tıkllım doldurulmuş, büyük baş hayvanların nakliyatı için tasarlanmış vağonlarda taşınan insanlar gördüm. Direklere asılmış doktorlar gördüm. Bunlara nasıl tahammül ediyordunuz anlayamıyorum. Ben şahsen tahammül edemiyorum.”
diyorsunuz.
Alıntının sonu.
Cevap:
Savaşın çok iğrenç bir şey olduğu konusunda ve her iki tarafın da birbirini öldürdüğü konusunda hemfikiriz.
Yalnız soykırım‘ın tarifi konusunda hem fikir değiliz.
Eğer birileri diğer insanları, aynı, Alman’ların Yahudi’lere yaptığı gibi, SADECE BAŞKA BİR IRKA MENSUP OLDUKLARINDAN DOLAYI öldürmeye KAST ediyorsa soykırım yapmış olur.
Aksi takdirde, savaşta olan her çatışmayı soykırım olarak algılarız.
Osmanlı İmparatorluğu bu savaşta Emperyalist’lere Karşı savaşmış ve onların işbirlikçilerine (Ermeni’lere) karşı da şartlı göç uyğulaması ile önleyici tedbir almıştır.
Bu savaş sırasında ise kontrol dışı bir çok trajik olaylar yaşanmıştır.
Doğrusunuz, ben de bu haksızlıklarla yaşayamam.
Ve en sonunda da ortak paydada buluştuk galiba.
Mektubunuzdan alıntı:
”Benim aslen Hindistan asıllı olduğumu ve bu konuda herhanği başka bir çıkarımın olmadığını, lütfen belirtmek isterim. Lakin, insanlığa Karşı işlenmiş böyle bir suçu, her medeni bir ülke gibi,İngiltere‘nin de tanıması gerekir.”
Diyorsunuz.
Alıntının sonu.
Cevap:
Yabancı kökenli biri olarak böyle yüksek bir mevkiye geldiğinizden dolayı sizleri tebrik ediyorum ve gerçekten de bu konuda herhanği bir çıkarınızın olmadığına inanıyorum.
Ama, siz, bir kuruluşu ve hatta başka bir ülkeyi, Avrupa Birliği Adalet Divanı kararına rağmen, soykırım ile suçluyorsanız, o zaman bu antidemokratik davranışınız, tüm medeni ülkeler gibi İngiltere tarafından da reddedilmesi gerekir.
Dostça selamlarımla
Refik Mor
Ek Not 1:
Refik Mor, Neumünster Meclis Üyesi-CDU /Almanya
Ek nor 2:
Yarın, varan 4 olarak, hepinizin yakından tanıdığı, Emperial güçlerin bu konuda azılı çömezi, Prof. Dr. Taner Akçam ile hesaplaşacağız.
…………………………………………………………………………………………………..
İngiltere Lordlar Kamarası üyesi Baron Shreela Flather’in, kendisine yazdığım mektuba istinaden bana yazdığı ingilizce mektubu.
The Baroness Flather JP DL FRSA
8th July 2011
Dear Refik Mor
I´m not interested in what the European court decision was.
I have personelly seen sufficient horrifying evidence of the genoside
If you and your country accepted this crime against humanity it would only serve to enthance Turkey`s reputation in the world
Not only that but it will aslo bring Turkey closer to the EU membership
I want you to think how we would feel about Germany today if they denied the Holocaust and we all remember very well what Hitler said, „Who remembers the Armenians now?“ Your are in exackly the same position by denying the genocide. Every newspaper in the Western world at the time had headlines about the treatment of the Armenians.
I have seen the pictures of cattle trucks with peaple packed in them where they hardly have space to stand. I have seen pictures of doctors hanging from wooden post. How you can live with that is beyond me, I certainly cannot.
Please remember that I am an Indian and have no personal axe to grind but any crime like that needs to be acknowledged by any civilised country and that includes Britain.
Shreela Flather
…………………………………………………………………………………
İngiltere’nin, Ermeni ‘‘soykırımını‘nı‘‘ Lordlar Kamarası’na ne zaman getireceğine dair, Baron Flather’inbu konudaki soru önergesini haber veren Ermeni Sitesi-PanArmenian.net .
UK House of Lords holds debate on Armenian Genocide
June 18, 2011 – 12:07 AMT
PanARMENIAN.Net – On June 16, a debate entitled “what is the timetable for the (British) Government for recognizing the Armenian Genocide” presented by Baroness Shreela Flather took place in the UK House of Lords.
As Mrs. Odette Bazil, the co-founder and Executive Secretary of British-Armenian All Party Parliamentary Group, Chair of the Anahit Association and the Chiltern Armenian Society, told PanARMENIAN.Net the Chamber was at full capacity and, responding on behalf of the British Government was Lord Howell of Guilford, Minister of State at Foreign and Commonwealth Office.
Baroness Flather said: “I have just returned from Armenia where I have visited the Armenian Genocide museum which, compared to the Holocaust Museum, was no less upsetting, shocking and dreadful… The time is now for us to recognize this crime against humanity.”
Supporting Baroness Flather’s Question were: Lord Avebury, who said: “would it not help Turkey’s bid to join the European Union if Turkish politicians acknowledged the crimes of their ancestors?” and Baroness Cox: “… there is a serious risk in Turkey of prosecution for journalists and writers who use the term Armenian Genocide .. much educational material for schools has been produced by Turkey denying the Armenian Genocide .. is such censorship acceptable for a nation that hopes to join the European Union.”
As expected, Lord Howell’s answer was a slightly modified replica of all the misleading, denialistic, unacceptable and biased responses to the same question that have been given by all consecutive FCO Ministers during the past 20 years: initially they said “there was NO genocide” , then the wording was changed to : “these were deplorable massacres and Armenians have our sympathy”, a year later their response was: “we cannot find the unequivocal proof of that genocide – in one word – show us the smoking gun”, soon this was followed by: “our advise is that two neighbor countries must find ways to come to terms with their past and communicate with each other” and now: ” we must not intervene in the affairs of two neighbor countries and must not comment on the detailed internal affairs between them . The best way forward is for Turkey and Armenia, which have initialed detailed protocols, to work to sort this out.”