YAŞANANLAR KIRILMA NOKTASI MI? / 1 mayıs 2020 / Oguz SOLAK
İnsanlık tarihi çizgisinde; ortaya çıkan büyük felaketler neticesinde, yaşam tarzı, düşünce, eylem ve toplumsal ilişkilerin kökten değişime uğraması bağlamında, önemli kırılma noktaları vardır… Kara veba (1346-1350) 25 ila 50 milyon, HIV ( 1960…) şimdiye kadar 32 milyon, İspanyol gribi (1918-1920) o zamanki dünya nüfusunun %5 i ve bugünkü nüfusa oranlarsan 350 milyon kişi, yine Çinin Yunnan bölgesinde ortaya çıkan ve 1894 yılında Hong Kong dan dünyaya yayılan Vebada 10 milyon, Asya gribi, Rus gribi, Hong Kong gribi ve birçok kolera pandemilerinde milyonlarca insan hayatını kaybetti… Şimdiye kadar (mayıs) 234bin kişinin yaşamını yitirdiği, 2020 yılının başlarında ilan edilen Koronavirüs pandemisi, bir kırılma noktası mı? Yoksa panik veya algı yönlendirmesi mi? Bilim merkezi kazası veya ihmali mi? Geleceği şekillendirme tatbikatı mı?.. Kesin yargılar için çok erken. Kriz sonrası olası yaşam tarzı ile ilgili çok değerli bilim temelli görüşlerin yanında komplo teorilerinin de yayımlandığı bir süreçten geçiyoruz. Kimisi karamsar kimisi beklentili kimisi de iyimser görüşler. Şunu söylemek isterim ki bu gelişmeler, tarihteki kırılma noktalarından çok farklı!.. Çünkü: Siber dünyada sınırların yok olduğu, elektronik biliminin dikey yükseldiği, ulaşımın ve iletişimin aşırı geliştiği, sayısallaşan, yapay zekanın uygulamaya girdiği, güneş sistemine sondaların gönderildiği bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar kalabalıklardan hoşlanıyorlar ve sömürü düzeni de, kapitalizmde bir arada olmaktan hoşlanan insanlığa kene gibi yapışarak işlerini yürütüyor… İnsanların, yüzbinlercesinin birarada futbol maçları, festivaller, konserler, olimpiyatlar, ibadetler, kutlamalar da bulunması hoşuna gidiyor. Hava atmaya, kendini göstermeye, sürünün bir parçası olmaya hevesli bir tür. İnsanlığın bunlardan vazgeçmesini bekler misiniz? Beklemek doğru mu? Ya da gerçekçi mi? Çok değerli sosyal bilimci insanlarımızın bazı açıklamaları bilime uygun ama yeni dünya düzeninin yönlendirici gücü hesaba katılmamış, insanlar eski veritabanlarına göre değerlendirilmiş… Bana göre, gelecekte kimseyi kendi kabuğuna çekilir göremeyeceksiniz. İnsanlık, binlerce yıldır zaten bir sömürünün parçası! ve hala devam ediyor. Önce DİNLER, sonra POLİTİKA, sonra tüketim müptelalığı, şimdide art niyetle kullanılan bilim ile köleleştirilen, kapitalist dünyanın İnsanları!. Timsah gözyaşlarına ve riyakarlık kokan pişmanlıklara inanmıyorum. Tahminim o ki aşılanma başladığı anda sömürü düzeni kaldığı yerden devam edecek ne yazık ki!..
Kovid-19 un bize gösterdiği pozitif izleri almak zeka değil iyi niyet gerektiriyor. Yediğimiz haltları yüzümüze vuruyor. ” Harvard Üniversitesi, hava kirliliğinin korona virüs ölümlerini tetiklediğini ortaya çıkarırken, Bologna Üniversitesi korona virüsün hava kirliliğine sebep olan katı parçacıklara tutunabildiğini böylece havada uzun süre asılı kalabildiğini ortaya koydu”… İnsanların bitmez tükenmez bencillikleri yüzünden, yaban hayatın bozulan dengeleri insanlığın bitmez kabusu olacağına benziyor ve yeni başlıyor. Çünkü aç gözlü insanlar, yaban hayata ve onların yaşam alanlarına öyle saldırdılar ki bunun karşılığının korkunç bir şekilde döneceğini görmeye başladık. Bazı bilim insanlarına göre, hayvan topluluklarında henüz keşfedilmemiş 1,6 milyon virüs türü bulunmaktadır ve bunların 650 bin – 840 bin tanesinin insanlarda hastalık yapabilme yeteneği olduğu iddia edilmektedir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü: “Giderek yaşam alanlarına müdahale edilen ve temasın arttığı yaban hayvanlarından bulaşan hastalıkları gündeme getirdiğine işaret ederek, dünyanın herhangi bir yerinde ölümcül bir salgınla yeni bir virüsün ortaya çıkma olasılığının her zaman mevcut olduğunu, bu enfeksiyon hastalıklarına yol açan etkenler (mikroorganizmalar) yeni ortamlara adapte olmakta ve gelişmektedir.” diye konuştu…
Tüketim çılgınlığının getirdiği noktada 2018 de 36 milyar ton karbondioksit atmosfere bırakıldı. ÇİN 11 milyar ton, ABD 5 milyar ton, AB 3.5 milyar ton…Buzul mu kalır iklim mi kalır bu açgözlü üretim ve tüketime. Salgından sonra sadece bu kısa sürede bile Çin ve ABD de CO2 emisyonu %25 düştü…
MİKRO alemdekiler din , iman, vatan, parti, şeyh, şıh, hocaefendi, aziz, ulema, yüzyılın lideri, …..çü, seyyid, ……İst, reis, gerilla, terör, PR, kurgulanmış medya, filmler, para, şan, reklam, şöhret, filan falan diye beynini yıkayarak modern köle yaptığın insanlar gibi kolay lokma değil. NANO dünyada bunların hiçbiri BEŞ PARA ETMİYOR! Bunu, kendini akıllı sandığınız fırsatçı, adaletten yoksun, et kafalarınıza soksanız iyi olur, yoksa sonumuz bilim-kurgu öngörüleri gibi olacak GÜÇ ZADELER!.
Ancak gönlümün diğer ucunda umutlu olmak isteği de var. Dileğim o ki Kovid-19 gözleri, gönülleri ve zihinleri açar, politikacının ayakçısı, şakşakçısı olmaktan kurtarır, özgüvenli insanlarımız olur!.
Toplum bireyleri, ülkeyi yönetenlerin çevre konusunda tam duyarlı olmaları, bilime, bilgiye, yetişmiş insana yatırım yapmaları için oy vereceklerini açıkça ikaz etmeliler. Bir yerdeki ekosistemi talan ederek ben 1 yerine 100 ağaç dikiyorum demek yalanın dibidir. Çünkü ekosistemin var olması, binlerce yıl sonra oluşan karmaşık bir denge… Bu şımarık paragözlere ancak siz dur diyebilirsiniz!
Bir diğer önemli konu: Üretilen teknoloji ile insanların zihniyeti ters orantılı.. Yani teknoloji ve bilim yeni ufuklara ulaşırken, insanoğlu binlerce yıl öncesi kafa yapısında yaşayarak, kendi türünü kandırmak, kullanmak, ırzına geçmek, kölesi yapmak ve geçmişin mirasını yemekle meşgul. Mental yapısı gelişmemiş, ufkunu açmamış, resmi ideolojilerin ya da derin yapıların dolgu malzemesi olan ya da yeterli eğitim almamış insanlar, uzmanlık gerektirmeden ileri teknoloji ürünleri ile her bilgiye ulaşıyorlar ve onu kullanıyorlar! Bu ne demek? 1 watlık insana 100 watlık güç yüklemek gibi, yani sınırlarını aşıyor, psikolojik dengesini yitiriyor, uçuyor! demek.
Sözün kısası: İyi yada kötü İNSAN diye kendinizi şartlandırmayın ve kullandırtmayın. Çünkü böyle bir şey YOK… İnsan ırkı aynı bedende bazen iyi bazen kötüdür.
1-Tek başına geldiğimiz ve tek başına gideceğimiz bu gizemli yaşantımızda, kimsenin bastonu olmadan, onuru ile yaşayan, gelecek nesillerine yaşanabilir bir miras bırak-mak için çaba gösteren, bilinçli seçimleri ile yaşayan varlıklar olarak, Evrende mevcut bilgilerimiz eşiğinde tek canlı yaşam bildiğimiz dünyamıza sahip mi çıkacağız?
2-Yoksa bir avuç sinsi aç gözlünün, diktatörlerin, demokrasi maskesi altındaki otokratların yada derin devletlerin, politikacıların, hokkasında tükürük mü olacağız?
Karar sizin…. 1 mayıs 2020
Oguz SOLAK/ Uluslararası İlişkiler Bölümü Uz./ Makine Mühendisi
Bir yanıt yazın