Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Milletindir; Milletin Olacaktır…

Padişahlar tarafından birkaç kez açılıp kapanan Osmanlı Millet Meclisi, yani Meclis-i Mebusan, 16 Mart 1920’de İstanbul’un emperyalist devletler tarafından işgal edilmesi ve onların baskısı üzerine, 11 Nisan 1920'de resmen kapatıldı. - IMG 20170622 111622 1

Padişahlar tarafından birkaç kez açılıp kapanan Osmanlı Millet Meclisi, yani Meclis-i Mebusan, 16 Mart 1920’de İstanbul’un emperyalist devletler tarafından işgal edilmesi ve onların baskısı üzerine, 11 Nisan 1920’de resmen kapatıldı.

Padişah ve çevresindekiler hiçbir direniş göstermeden, yapılan baskıları hemen kabul edip, verilen emirlere boyun eğdiler.

Daha sonra 23 Nisan 1920’de Türk adı da eklenerek meclisimiz yeniden yapılandırıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de kurulduktan sonra Atatürk, tüm dünyaya şöyle seslendi:

“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”

Ne yazık ki günümüzde millet meclisi artık bu tanıma uymamaktadır; o, milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyeti değildir.

Millet tarafından yönetilmemektedir.

Cumhurbaşkanı tarafından, tek adam tarafından yönetilmektedir.

TBMM’nin duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazsa bile, yetki halkta değil, saraydadır.

Mecliste oylama yapılsa, eller kalkıp inse bile, kararlar tek adam tarafından verilmekte, tek adam tarafından alınmakta ve uygulanmaktadır.

Öyle ki, muhalefet genel kurula bir yasa tasarısı sunmuş, o gün oylanmış ama kabul edilmemiş; ama birkaç gün sonra aynı tasarı iktidar milletvekilleri tarafından sunulmuş, kabul edilmiştir.

Yani özetle, bugün Millet Meclisinin ismi var cismi yoktur.

Göstermelik olarak konuşmalar yapılmakta, eller kalkmakta, yasalar sarayın isteğine göre şekillenmekte, çıkarılmaktadır…

Günümüzde, Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünyaya ilan ettiği “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir.” Sözü geçerliliğini yitirmiştir.

Halkımız 23 Nisan 2020’de evlerinin balkonundan geçerliliğini yitirmiş olan bir meclisin kuruluşunun 100. Yılını kutlamıştır.

Yapılan bir halk oylaması ile gerçekte Meclis kendini feshetmiş, yönetimini tek adama vermiştir.

Ne demokrasi kalmıştır, ne halk iradesi, ne de insan hakları… Milletvekilleri bugün sadece maaş alan göstermelik figüranlardır.

“İndir elini” dendiğinde indiriyorlar, “Kaldır elini” dendiğinde kaldırıyorlar.

Bakanları Cumhurbaşkanı seçmektedir.

Seçim zamanı milletin önüne sandıklar konuyor, oylama yapılıyor, oylar veriliyor, milletvekilleri seçiliyor, ama bu seçilenler halkın iradesini, düşüncelerini meclise yansıtamıyorlar, halkı temsil edemiyorlar.

Meclis tek adamın yönlendirmesi ile hareket ediyor. Tıpkı yargıçlar ve savcıların tek adamın yönlendirmesiyle hareket etmesi gibi…

Cumhuriyet bayramı kutlanıyor, ortada Cumhuriyet yok.

TBMM’nin kuruluşu kutlanıyor, meclisin ismi var cismi yok…

Laik devletiz, laik milletiz deniliyor, gözümüzün gördüğü her devlet kurumu, sosyal yaşam dinselleştirildi…

Demokrasi, düşünce özgürlüğü var deniliyor; katiller, hırsızlar, sapıklar, mafya babaları afla salınıyor, gazeteciler, yazarlar, çizerler, politikacılar içeride…

Ve Kurtuluş savaşı düşmanları el üstünde…

Bir bildirisinde, “Din kardeşlerimizin boş yere ölmesine neden olanlar Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimlerdir… Bunların vücutlarını tamamen dünyadan kaldırmak, beşeriyet için bir farz olmuştur.”

Diyen İskilipli Atıf Hoca üzerine günümüzde methiyeler dizilmektedir.

Kısaca söylersek, bugün, kimse tek adam meclisinden memnun değildir…

Yapılan anketlerde halkın büyük bir çoğunluğu yine eskiden olduğu gibi karar verme, yasa çıkarma, görüşmeler yapma, vatan sorunlarının çözüm ve tartışma yeri olarak TBMM’sini göstermektedir.

Milletimiz, halkın oyları ile seçilen büyük şehir belediye başkanlarına terörist, fetöcü, PKK’lı denmesinden son derece rahatsız olmaktadır.

Meclis, günümüzde görevini yapamamaktadır. Önemli kararlar alıp, önemli yasalar çıkaramamaktadır. Meclis gereği gibi çalışamamaktadır.

Oysa Kurtuluş Savaşı yıllarında bile Atatürk’ün Meclisi kapanmamış, önemli konular yine orada konuşulmuş, tartışılmış, orada sonuca bağlanmıştı…

Asla tek adam sözü ile hareket edilmemiş, tek adam sözü ile savaş yönetilmemişti. Kararlar tüm meclis üyelerinin oylarıyla ve tartışılarak alınmıştı.

Uzun sözün kısası: Halk tek adam meclisini ve saraydan yönetimi sevmedi.

Atatürk’ün meclisini yeniden istiyor.

“Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir, milletin olacaktır” diyor.

([email protected])

Padişahlar tarafından birkaç kez açılıp kapanan Osmanlı Millet Meclisi, yani Meclis-i Mebusan, 16 Mart 1920’de İstanbul’un emperyalist devletler tarafından işgal edilmesi ve onların baskısı üzerine, 11 Nisan 1920'de resmen kapatıldı. - IMG 20170622 111622 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir