Necdet Buluz
Koronavirüs, tarım sektörünün önemini bir kez daha ortaya koydu. Virüs sonrası tarım ve üretim öne çıkacak. BU nedenle ülkeler şimdiden tarım konusunda ön çalışmalar yapıyor. Tarım sahlarını artırmanın yollarını arıyor.
Her ülkede olduğu gibi Türkiye de bu virüs sayesinde tarım gereği ile yüzleşti. Tarımın önemi öne çıktı. Önlemler de alınıyor. Üretimi artırabilmek için gerekli adımların atılmaya başlandığı gözlemliyoruz.
Tarımın önemini öne çıkarmak, tarımsal sorunları gidermek için“Covid-19 Gıda Üretim ve Tedarikini Nasıl Etkiler” başlıklı bir rapor hazırlandı. Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan bu konudaki söyleşiden bazı bölümleri aldık ve sizlerle paylaşmak istedik:
Biyolog ve gıda üreticisi Özlem Atabaş, tarafından hazırlanan Raporda, şirketlerin baskısından kurtarılmış, biyolojik çeşitliliği ve ekolojik tarımı esas alan, küçük üreticiyi koruyan yeni bir tohumculuk yasasına ihtiyacı olduğu vurgulanıyor.
Biyolog ve gıda üreticisi Özlem Atabaş’ın konu hakkındaki açıklamalarından satır başları:
“Ülkemizde “Esnaf-Sanatkâr ve Küçük işletmeler” oransal olarak toplam işletmeler içinde yüzde 98, toplam istihdam içinde yüzde 60, toplam üretim içinde yüzde 37, toplam yatırım içinde yüzde 26’lık paya sahip olduğu biliniyor.
Türkiye’de toplam tarım işletmesi içinde küçük işletmelerin oranı ise yüzde 80. Küçük üreticiler, esnaf ve sanatkârlar ekonomide çok büyük bir kesimini oluşturan canlı ticaret ve dinamizm kaynağıdır. Ekonomik krizlerde ise bu kesim çok kırılgan.
Çünkü sermaye miktarları yüksek değil, personel istihdam ve işletme yatırım maliyetleri yüksek. Yoğun rekabet ortamına hızlı ayak uyduramazlar. Nakit akışları gereği yüksek hammadde, yardımcı madde veya ticari mal stoku yapamazlar. Küçük işletmelerde üretilen ürün başı maliyetler daha yüksek olur.
Pazarlama ağları geniş olmadığı için müşteri kayıplarında yüksek risk altında kalırlar. Bin bir emek ve güçlükle ortaya çıkardıkları ürün veya hizmetleri güçlü rakipleri karşısında bir anda değersizleşebilir. İşletmesini kapatan, işgücünü azaltan, ticari anlaşmalarını erteleyen, müşterilerini kaybeden binlerce küçük işletme sahibi şu an kendisini bir belirsizliğin içerisinde görüyor.
Bu tür işletmelerin ortalama dayanma gücü tahminen 3-6 ay arası görünmekle birlikte önümüzdeki yıllarda nasıl bir strateji ile toparlanacakları da ayrı bir soru işareti. Bu nedenle verilecek olan ekonomik desteğin çok hızlı, iyi düşünülmüş ve adil olması her zamankinden daha fazla önem arz ediyor.
Hayır. Oysa sağlık çalışanları gibi gıda üreticileri de pandemi sırasında çok yoğun mesai harcamak zorunda kalıyor. Gıda üretiminde kullanılan maske, galoş, dezenfektan gibi medikal sarf malzeme fiyatlarının artışı hatta bulunamayışı nedeniyle gıda hijyeni riske girmektedir.
Otel, restoran, kahve zincirleri, okullar, şirketler, üniversiteler vb. gibi birçok işletme, kurum ve kuruluşlar kapandığı veya hacimleri daraldığı için ev dışı tüketim maddeleri üreticileri, hazır yemek şirketleri ve dağıtıcı firmalar ise çok zor durumdadır. Bu, onlara ürün sağlayan gıda üreticilerinin satış yapamaması veya geçmiş dönem ödemelerini zamanında alamaması demek.
Zamanla artan işsizlik ve finansal kayıplar perakende satışları düşürecek, perakendecilerin üretici firmalara ödemelerinde sıkıntılar doğuracaktır. Bu finansal kriz nakit akışında büyük dengesizlik yaratacak, üreticiler üretimi durduracak ve iflasın eşiğine gelecektir. Halkın alım gücünün düşmesini engellemek için gıdada uygulanan KDV oranlarının tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Temel gıda ve zorunlu ihtiyaç maddeleri acilen listelenmeli, salgın ve etkileri bitene kadar bu ürünlerin KDV oranları düşürülmelidir.
Gıda tedarik zinciri Covid-19 pandemisinin neden olduğu kriz yönetiminin en önemli ve hassas konularından birisidir. Gıda tedarik zinciri tarımsal girdiler, üreticiler, nakliyeciler, gıda işleyicileri, gıda ambalaj ve etiketleme üreticileri, dağıtım sistemleri ve perakendeciler ile birlikte kompleks bir bütündür.
Tüm verilerin ve değerlendirmelerin ışığında, pandemi sırasında ve sonrasında gıda üretimi ve tedarik zincirlerine olası zararlı etkilerin en aza indirilmesi için çok acil planlamaların yapılması ve önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu planlama ve önlem politikaları belirlenirken tıpkı pandemi için oluşturulan ve hükümet ile işbirliği içerisinde çalışan “Bilim Kurulu” gibi, gıda üretim ve tedarik planlamalarını ve politikaları bir arada yürütecek “Tarım Bilim ve Danışma Kurulu” oluşturulmalıdır.
Bu kurulda akademisyenlerin yanı sıra gıda üretim ve tedarik zincirinde yer alan sektör temsilcileri mutlaka bulunmalıdır. Açıklanan destek paketlerinde gıda sektörünün dışarıda bırakılması, halk sağlığında beslenmenin göz ardı edilmesi demektir ve bu stratejik bir hatadır. İnşaat, madencilik, havayolu ulaşımı gibi bazı sektörlerin desteklenmesi ve verilen yüksek imtiyazlara karşılık halkın en temel ihtiyaçlarını üreten gıda üreticilerinde hayal kırıklığına neden olmuştur.”
Özlem Atabaş, “pandeminin tarımsal üretime getirdiği risklerin yanı sıra iklim krizinin etkilerini de akılda tutmakta fayda var” diyor ve Dünya Ekonomik Forumu raporuna dikkat çekiyor:
“Küresel iklim değişikliği, beklenenden daha sert ve daha hızlı bir şekilde gelmektedir. Son 5 yılda sıcaklık rekor düzeyde ilerledi, doğal afetler daha yoğun ve sık ortaya çıkmaya başladı. Alarm verici bir şekilde, küresel sıcaklıklar yüzyılın sonuna doğru en az 3 derece artmaya devam ediyor -ki bu artış, iklim uzmanlarının en ciddi ekonomik, sosyal ve çevresel sonuçlar doğuracağını düşündüğü limitin 2 katıdır-. İklim değişikliğinin yakın dönem etkileri, can kaybı, sosyal ve jeopolitik gerilimler ve olumsuz ekonomik etkileri de içeren tüm gezegeni ilgilendiren bir acil duruma yol açıyor.”
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın