Ben de isterdim klişe laflar söylemek,
İsterdim ki, ben de katılayım o coşku seline, herkesin söylediği şiiri, türküyü söyliyeyim.
Malesef…
Alışılmışı söylemek kolaydır, herkes sana katılır, önemli olan aykırı olabilmektir. Aykırılık, ikna ister, ıspat ister. Kör noktayı gösterir.
Aykırı söylersen yalnız kalırsın. Ya da üç beş kişi.
Herkes iman ederken, Allah yok demek gibidir aykırılık, ümmetçilikte milliyet, saltanatta özgürlük, çoğulculukta fert demektir.
Cumhuriyet aslında tam da budur, fert olarak çoğulculuğu sağlamaktır, yani herkes bir iken, birey iken çokluk sağlamaktır, çoklukta bir olmak değil…
Bu ne demek mi?
Bu şu demek;
Hem fert olacaksın, bir fikrin olacak, bir duruşun olacak ve senin gibi düşünenler le ortak bir payda da buluşacaksın, aksi halde çok olabilirsin ama birey olamazsın, fikrin olmaz yani. Sürü olursun.
Cumhuriyet “bende” olan, yani kul olan halkı alıp Özgür birey yapmıştır. Yapmaya çalışmıştır en azından. İtiraz etmek isteyenler halkın padişaha yazdığı dilekçe yani arz-ı hal’lere baksınlar. Vatandaş kendini padişahın kulu görüyor.
“Arz-ı bendei bi miktar budur ki, devletlü, inayetlü, şevketlü, padişahım sultanım”
dilekçe böyle başlıyor.
Sedeleştirmesi şu “ bu kulunuzun padişahından talebi şudur ki…”
Gelelim 23 Nisan’a
“Nasıl sevinmez insan
Bugün 23 Nisan
Bak süslenmiş dört bir yan
Yaşa 23 Nisan”
Bu mu?
Malesef bu.
Peki içerik ne?
Ulusal egemenlik ve çocuk bayramı?
Bir çocuğa;
Hemşire yada ebe doğduğunda kıçına patlatır, ilkokulda öğretmen döver, evde anne-baba, işyerinde usta, askerde komutan, sokakta mafya.
Sonuç ortada.
Adam bir türlü birey olamıyor, dayak manyağı olmuş, Özgür irade oluşmuyorki.
Sonra Cumhuriyet.
Tabi canıım, tarikatların adayı milletvekili seçilir, aşiretlerin adayı meilletvekili seçilir, zenginler basar parayı aday koyar kazanır, sonra milli irade ve cumhuriyet.
Bunun adı tam olarak Oligarşi’dir.
Çocuklara benlik kazandırın, kimlik kazandırın, Özgür irade kazandırın.
23 Nisan günü çocuğu koktuğa oturtmakla olmaz bu işler, sonra o çocuk büyüyor ille kıçımı o koltuğa koyacağım diye ne şarlatanlıklar yapıyor.
Malum, o koltuğa oturmanın yolu, şiir okumaktan, şarkı söylemekten, şirin olmaktan geçiyor zannediyor.
Ayhan Kilic
Edmonton, Kanada
Bir yanıt yazın