Borçlar şişenin içinde durduğu gibi durmaz…
Günümüzde yaşadığımız krizin adını doğru koymazsak, doğru çarelerini de üretemeyiz. Bizim ve diğer dünya ülkelerinin yaşadığı kriz; BORÇ KRİZİDİR.
Herkes borçlanıyor bizde onlar gibi borçlansak ne olur mantığı, daha doğrusu tasarruflarımızdan daha fazla büyüme hırsımız, aşırı borçlanmayı getirdi.
Basitçe borç, harcamaların, olması gerekenden fazla olması demektir. Borçları ödemek için tasarrufları artıramayan devlet, para basar. Borçların ilk sonucu; enflasyondur.
Şirketler aldıkları borcu ödeyemeyince, ürünlerine zam yapar veya sahte hisse senedi üretmek zorunda kalır. Bu hisse senetleri borsada balon yapar. Zordaki şirketler, değerli gibi görünür.
Balonlar da eninde sonunda patlar. Aynı anda tüm şirketler batınca, devlet de onları kurtaramaz.
Aşırı borçların diğer bir sonucu; borçlar, Milli Paranın değerini düşürür. Yabancı paraların değerini yükseltir.
Borçlar artıkça yeniden borçlanmak zorlaşır. Borçlanma faizleri artar, sizin, geri ödeyip ödeyemeyeceğinize dair güven yok olur.
Güven en değerli paradır.
Örnek; Kurutuluş Savaşından sonra, paramız yoktu ama ülkemize olan güvenimiz yüksek olduğundan fedakarlık düzeyi ve namus çok yüksekti. Sermaye yoktu ama onun yerine namus vardı. Namus ne kadar yüksekse, sermayeniz o kadar yüksek demektir.
Mili Paranın değerinin hızla değişmesi istikrarı bozar. Yatırım iklimini yok eder. Yatırımlar düşünce işsizlik yükselir. İşsizlik en büyük adaletsizliktir. Borçların yarattığı işsizlik toplum istikrarına olumsuz etki yapar.
Artık krizin içindesinizdir. Bundan sonra düşüneceğiniz şey; krizin yol haritasıdır. Krizi izlerken borçların jübilesini de izlemek durumundasınızdır.
Anlayacağımız, borçların artık, şişenin içinde durduğu gibi durmadığıdır.
Borçlar denizinin içindesinizdir. “Denize düşen yılana sarılır” mantığının içindesinizdir. Sizi satın alacakların size ödeyeceği bedel artık çok düşüktür.
Şirketinizi ya da devletinizi (Osmanlıda olduğu gibi) yok pahasına satabilirsiniz.
Birde bakarsınız ortaya bir hesaplaşma çıkmıştır.
Önünüze iki yol çıkar.
Ya sizden, daha önce istenen ödünlere evet demek. Ya da direnmeye devam etmek.
İkinci yol çok zahmetli bir yoldur. İktidar artık ateşten bir gömlektir. İşsizlik, enflasyon ve diğer sıkıntılar, eskisine göre, halktan desteği de azaltır.
Borçların devrimci bir karakteri de vardır. Eğer bu karakter ağır basarsa, kurtuluşu halka destekliyor demektir. Ancak halkın, sizin yöntemlerinizle, kurtuluşa çıkılacağına, halkın inanması gerekir.
İşte krizlerin krizi olan bu büyük buhrandan çıkışın temel anahtarı burasıdır.22 Nisan 2020