Salgının Düşündürdükleri;
Koronavirus salgını bizlerde şok etkisi yapmış olsa da yakın geçmişte benzer senaryoların reel ortamlarda, önlem amaçlı tartışıldığı anlaşılıyor.
Davos toplantılarında, hatta G20 kapsamında yerküreye potansiyel tehdit oluşturabilecek kaotik olayların konuşulduğunu görmekteyiz.Bu olayların başında Küresel Isınma, Salgın, Tarım Döngüsünün sona ermesi, Nükleer Holokost gibi başlıklar yer almaktadır. Ülkeler alt konu başlıklarındaki önlemler için belli anlaşmalara imza atmışlardır.
Hatta dünya liderleri, İngiltere ve Arjantin in yönetiminde Salgın Kriz simülasyonlarında ( AMR pandemic simulation ) tatbikat amaçlı yer almışlardır. Ne var ki bu anlaşmalar sonucunda, bu önlemlerin tatbikatını hükümetler kendi karar mekanizmaları içinde bir ölçüde yürütmüşlerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ağustos 2006 da küresel bir grip salgını için, daha sonra Nisan 2019 da genetik değişikliğe bağlı yeni tip Virüslerin yol açabileceği salgınların önlenmesi için illere Pandemi Genelgesi göndermiştir. Bu genelgelerin somut yatırımlarla örneğin insan, tıbbi donanım, tıbbi malzeme, eğitim yatırımı gibi, ne ölçüde desteklendiğinden doğrusu emin değiliz.
Diğer taraftan dünya ülkeleri de önlemler konusunda sınıfta kalmıştır. Henüz ortada olmayan bir kriz durumu için böylesine bir farkındalık yaratma ihtiyacı gereksiz görülmüştür. Çok basit bir örnekle, el yıkama ve virüs davranışı üzerine kamu spotları devreye sokulmamıştır.
Bunun nedenini aslında çok derinlerde aramaya gerek yoktur. Ülkeler için daha doğrusu hükûmetleri için, halka sirayet eden bir alarm durumu paniğe, harcama ve borçlanma alışkanlıklarında bir anda değişikliğe yol açacak ve Ekonomi çarklarının ciddi seviyede yavaşlamasına yol açacaktır. Direk etki olarak ta söz konusu yatırımların bütçelerde yol açacağı açıklar düşünülmüş olabilir.
Nitekim dünya ülkelerinin tartışmış olduğu tek merkezli global yönetim kurgusu ki ilk olarak küresel ısınma tehdidi odaklı düşünülmüştür, iki nedenden dolayı netice vermemiştir. Birincisi maliyetleri hangi ülkenin ne ölçüde karşılayacağına dair belirsizlikler ve ülkelerin buna bağlı isteksizlikleri, ikincisi egemenlik haklarının kısmen de olsa devredilmesi riskidir. Bu risk haklı olarak Türkiye’mizin de önemle üzerinde durması gereken bir konudur.
Birçok ülke ye fosil yakıtı bazlı enerji üretimini azaltması baskıları sürerken Ocak 2020 de Türkiye’nin 6 termik santralini daha kapattığını görmekteyiz. Alternatif enerji kaynağı üretim teknolojisinin hangi ülkede ne ölçüde var olduğu, bu teknolojinin diğer ülkelere ile ne ölçüde paylaşılabileceği belirsizlikleri açıklığa kavuşmadan egemenlik hakki riski endişesinin devam edeceğini söyleyebiliriz.
Ancak koronavirüs un canlar almaya devam ettiği bu süreçte geldiğimiz nokta itibari ile, Çevre konusundaki tartışmaların hali hazırda dünya kamuoyunda yeniden oluşmaya başladığına ( hiç oluşmadığı kadar) tanıklık etmekteyiz. Bu tartışmalara, Küresel Isınmanın yol açacağı yıkımların Virüs salgınlarının yol açacağı yıkımlardan daha büyük olacağı noktası hakimdir.
Salgının insan yapımı olup olmadığı tartışmalarına girmeden, ve etkisinin küresel ısınma da bir iyileşmeye hali hazırda yol açtığı tartışmaları süregelsin, her iki senaryo dada sonucun değişmeyeceğini görebiliriz.
Artık daha merkezi bir dünya örgütlenmesi anlayışı kaçınılmaz olacaktır. Milletler arası kurumların (Dünya Ticaret Örgütü, Birleşmiş Milletler gibi, Dünya Bankası ) üye ülkeler üzerinde daha etkin olabileceğini görebileceğiz.
Buna mukabil, şu an ütopik görünse bile ileride bu kurumlarda özellikle BM de, Güvenlik Konseyi de dahil olmak üzere, üye ülkelerin söz ve veto hakkına daha homojen bir şekilde sahip olması tartışmasının özellikle gelişmekte olan ülkeler tarafından başlatılacağı bir surece girebileceğiz.
Tüm bu süreç tatbiki bazı sektörlerin yıldızını daha da parlatacaktır. Örneğin dijital teknoloji, data yönetimi, siber teknoloji, yapay zeka, elektronik ticaret, gıda, biyomedikal gibi. Diğer taraftan bazı konvansiyonel hizmetlere ve ürünlere olan tüketici taleplerinde (Örneğin Turizm, Özel Eğitim, İnşaat, Finansal Sektör alanlarında) azalma beklemek gerçekçi olacak emek -yoğun parametrelerine bakarak ( yıldızı parlayacak alanlara kıyasla) bu azalmanın endirekt olarak işsizliğe yol açacağını göreceğiz.
Her şeyden önemlisi kalp bağımızın olduğu sevdiklerimizden bazılarını, bilim insanlarını, sağlık görevlilerini koronavirüs le trajik şekilde boğuşurken görüp belki de vaktinden once aramızdan ayrılmalarına tanıklık edeceğiz.
Ancak bu acıların yaşanmasına rağmen tesellimiz, karar vericilerin bu durumdan ders almış olmaları, tüm diplomasi, ekonomi, özellikle eğitim alanlarında Çevre Dostu içeriğini ve Halk Sağlığı bilincini ivedilikle on plana almaları olacaktır.( Sadece çağdaşımız olan Halk için değil torunlarımız içinde olduğu gelecek halklar içinde)
Bu karanlık günleri elbette aşacağız. Salgının seyrine bağlı olarak, sağlıklı kalma yöntemi hatırlatmalarını takip etmemiz ve uygulamamız önemlidir. Bu vesile ile sağlık çalışanlarının bu sureci aşmamızdaki rollerinin çok büyük olduğunu, hayatını kaybedenlerin ülkemizde görev şehidi olarak kabul edilmesinin, hatıralarına hürmetin sadece manevi olarak değil ailelerine yapılan maddi destek olarak da gösterilmesi önemli olacaktır.
Bol nefesli, güneşli sağlıklı günlere
Ender Ay / Londra
Kaynakça :
www.eurotopics.net/en/236811/is-the-pandemic-good-for-the-climate
www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/08/20060823-4.htm
m.haberturk.com/cumhurbaskanligi-kuresel-grip-salgini-genelgesi-yayinlandi-2431843-amp
www.gov.uk/government/news/world-leaders-to-take-part-in-crisis-simulation-of-amr-pandemic
Bir yanıt yazın