Necdet Buluz
Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs ile savaş sürüyor. Bu savaş sürerken, savaş sonrası ortaya çıkabilecek tablo da tartışılmaya başlandı. “Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak, yaşam biçimleri bile değişecek” deniliyor.
En büyük endişe, ekonomide ve özellikle işsizlikte yaşanacak olan sıkıntı başta geliyor. Şimdiden yapılan açıklamalarda dünya üzerine ekonomilerin çökeceği, işsizlikte de patlama yaşanacağına dikkat çekiliyor.
Şu noktaya dikkat
Koranavirüs ile savaş sonrası en büyük yıkıntıyı gelişmekte olan ülkeler yaşayacak. Daha önce bu konuda yazdığımız yazılarda Türkiye’nin de gelişmekte olan ülkeler listesinde yer aldığına değinmiştik.
Bunun anlamı şu:
Türkiye, ekonomide ve işsizlikte önemli sorunlarla karşı karşıya kalacak. Şimdiden bunun hesaplarını yapılması ve önlemlerin de alınması kaçınılmaz hale gelmiş görünüyor.
Bir konu daha var:
Tarımsal alanda da sıkıntıların olabileceği endişesi yaşanıyor. Tarım sektörüne de ağırlık verilmesi ve zaman kaybedilmemesi gerekiyor.
Şu noktayı özellikle anımsatalım ve altını kalınca çizelim: Yapılan açıklamada bakınız neler deniyor:
“Avrupa Birliği ve ABD’de tüketici harcamalarındaki keskin düşüş, gelişmekte olan ülkelerden tüketim malları ithalatını azaltacaktır.”
Artık, kendimiz üretemezsek, artık gereken ürünleri ithal edemeyebileceğiz. Bunun uyarısı yapılıyor.
Şimdi konu hakkında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından alınan ve yapılan açıklamalara birlikte göz atalım:
Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi (DESA) tarafından yayınlanan Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentileri aylık raporu, yaklaşık 100 ülkenin ulusal sınırlarını kapattıkça milyonlarca işçinin işini kaybetme riski taşıdığını ortaya koydu.
2020’nin sonuna kadar yüzde 0.9’luk küresel bir daralmanın öngörüldüğü raporda, hükümetlerin gelir desteği sağlayamazsa ve tüketici harcamalarını artırmaya yardımcı olamazsa bu oranın daha da yüksek olabileceği vurgulandı.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, koronavirüs salgınının Birleşmiş Milletlerin kuruluşundan bu yana karşılaştığı en büyük sınav olduğunu söyledi. Guterres, virüsün özünde toplumlara saldırdığını, yaşamları ve insanların geçimlerini yok ettiğini belirterek, “Toplumlarımızdaki en savunmasız kişileri ekonomik yıkımdan korumak, ekonomik büyümeyi ve finansal istikrarı sürdürmek için acil ve cesur politika önlemlerine ihtiyaç var” dedi.
Guterres’in bu konudaki uyarılarda şu sözlerine dikkat:
“Tahminlere göre Avrupa ve Kuzey Amerika’daki kilitlenmeler, özellikle perakende ticaret, eğlence, konaklama ve ulaşım hizmetleri gibi fiziksel etkileşimleri içeren endüstriler olmak üzere hizmet sektörüne sert bir darbe vuruyor. Toplu olarak bu tür endüstriler bu ekonomilerdeki tüm işlerin dörtte birinden fazlasını oluşturmaktadır. İşletmeler geliri kaybettikçe işsizlik keskin bir şekilde artacak ve arz yönlü şoku ekonomi için daha geniş talep yönlü şoklara dönüştürecektir. Etkinin şiddeti büyük ölçüde insanların hareketine ve ekonomik faaliyetlere getirilen kısıtlamaların süresine ve ulusal hazinelerin verdiği tepkilerin ölçeğine ve etkinliğine bağlı olacaktır. Bu arka plana karşı UN-DESA, BM sistemi genelinde sağlık harcamalarına öncelik veren ve pandemiden en çok etkilenen hane halklarını destekleyen iyi tasarlanmış mali teşvik paketleri hazırlanmalıdır. Gelişmiş ülke ekonomilerindeki uzun süreli ekonomik kısıtlamaların olumsuz etkilerinin yakında gelişmekte olan ülkelere ticaret ve yatırım kanalları üzerinden yayılacaktır. Avrupa Birliği ve ABD’de tüketici harcamalarındaki keskin düşüş, gelişmekte olan ülkelerden tüketim malları ithalatını azaltacaktır. Gelişmekte olan ülkeler, özellikle turizm ve emtia ihracatına bağımlı olanlar, artan ekonomik risklerle karşı karşıyadır. Küresel üretim önemli ölçüde daralabilir ve düşmekte olan turist sayısının, milyonlarca düşük vasıflı işçi çalıştıran devletlerde turizm sektörüne zarar vermesi muhtemeldir. Hükümetler, salgını kontrol altına almak, tüketim ve yatırımı desteklemek için harcamaları artırmaya ihtiyaç duydukları bir zamanda kamu harcamalarını azaltmaya zorlanabilir. Kolektif hedefin dünyada sürdürülebilir bir yol izleyen esnek bir toparlanma olması gerekmektedir. Ekonomik sıkıntıların en savunmasız nüfusu nasıl etkilediğini ve bunun sürdürülebilir kalkınma için ne anlama geldiğini gözden kaçırmamalıyız.”
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın