IMF Ocak’ta küresel büyümenin 2019’da yüzde 2,9’dan 2020’de yüzde 3,3’e yükseleceğini öngördü.
Şubat’ta COVID-19 salgınının yayılması ve küresel ekonominin büyük bir sıkıntıya sürüklenmeye başlamasıyla,
Başkan K. Georgieva, “Resesyona girdiğimiz çok açık. 2009 küresel finans krizinden daha kötü bir süreç bekliyorum” dedi.
*
Dünya ekonomisi COVID-19’dan önce bile kırılgandı.
ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı ve artan jeopolitik gerilimler;
Küreselleşmeyi yönlendiren küresel ticarete zarar veriyordu..
*
Çin’de ticaret savaşı ve artan ücretlerin ardından imalat üretimi azalıyordu.
Avrupa, Brexit sürecindeki belirsizlikler ve zayıf iş yatırımı nedeniyle engelleniyor,
Japonya, yaşlanan nüfus ve tüketim vergisi artışının etkisiyle cılız bir büyüme sağlıyordu.
Hindistan kırsal alanlarda sıkıntılıydı, ulusal para biriminde değişiklik (demonetization) ve satış vergisinin kalıcı etkilerinden dolayı yavaş büyüyordu.
*
Ve COVID-19’un beklenmedik küresel yayılımı geldi.
Salgın şimdiye kadar 170 ülkeyi etkiledi.
1.015.403 ‘ün üzerinde insanı enfekte etti, 53.030′ dan fazla ölüme neden oldu. (3. 4. 2020)
Hastalığın hızlı geçişi, dünya ekonomisinin küreselleşmesi ve küresel seyahatin gelişiyle bağlantılıdır.
Sağlık sistemleri ve afet risk yönetimi üzerinde büyük bir yük oluşturuyor…
*
COVID-19 sadece bir halk sağlığı acil durumu değil aynı zamanda yıkıcı bir ekonomik şok oluşturdu.
Borsaları sarstı, değişken sermaye akımlarına neden oldu.
Küresel tedarik zincirlerini bozdu; çokuluslu şirketlerin fabrikalarını kapatmasına ve küresel ticareti vurmaya zorladı.
Seyahat kısıtlamaları insanların hareketini durduruyor.
İş güveni ve günlük yaşam değişti.
İşsizlik ve gelir eşitsizliği artıyor.
*
COVID-19’un tam ekonomik etkisini değerlendirmek için henüz erkendir.
Veriler yetersizdir ve salgından kaynaklanan bozulmayı analiz etmek için mevcut tahmin modelleri yeterince belirlenmemiştir.
Ancak 2020’deki küresel büyümenin 2019’dan daha az olacağı konusunda bir fikir birliği bulunuyor.
Bu noktada salgının etkinliğine bağlı olarak ekonomik gerileme derinliğine sahip iki olası senaryo öne çıkıyor.
*
Birinci Senaryo: Kısa bir salgın ve sınırlı bir küresel ekonomik etkidir.
COVID-19’un küresel yayılımı birkaç ay içinde virüs testi, sosyal uzaklaşma, karantina ve tıbbi tedavi ile kontrol edilir.
Sonuçta, bir aşı başarıyla geliştirilir ve kullanıma sunulur.
Bu durumda 2020’deki küresel büyümenin yüzde 2,3 – 2,5 aralığında olması ve 2021’de yerli üretim kaydıyla bir yükseliş öngörülüyor.
*
İkinci Senaryo: Uzun bir salgın ve uzun süreli küresel ekonomik etki.
COVID-19, uluslararası alanda hızla yayılmaya devam eder.
Önlemler hastalığın tutulmasında kısmen başarılıdır ve aşı geliştirilmesi beklenenden daha uzun sürer.
Bu durumda 2020’deki küresel büyümenin yüzde 1.0 – 1.5 aralığına kayması ve 2021’in baskı altında kalması,
Böylece uzun bir resesyon oluşturması öngörülüyor.
*
Her iki senaryo için ulusal çabalarla desteklenen eşgüdümlü bir küresel tepki, salgın ile başa çıkmak için çok önemlidir.
Halk sağlığı ihtiyaçlarını ele almak ilk önceliktir.
Ulusal ekonomiler geçimlerini, gelecek nesillerin henüz kazanmadığı paradan sağlayamaz.
Uzun vadede tek başlarına bataklıktan çıkıp kurtulamazlar.
Bu yüzden de sağlık sistemine yük bindirmeden ekonominin aşamalı olarak nasıl canlandırılabileceğinin yolları aranmalıdır.
*
1948’de kurulan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) finansman kesintileri nedeniyle yıllardır kendini yenileştiremiyor.
Şimdi BM sistemindeki tek küresel sağlık ajansı olarak, COVID-19 tarafından yutulan ekonomileri ve kurumun zaman içinde modernleşmesini desteklemek için;
Acilen mali kaynaklara ihtiyaç duyuyor.
Muhtemelen ciddi bir yenilenme geçirecek ve tamamlayıcı bir öncelikle savunmasız hane halklarının ekonomilerini korumak için önemli miktarda harcama yapacaktır.
*
Bununla birlikte finansal kurumlara mali tedbirler hazırlanmalıdır…
ABD Başkanı Trump ve ABD Kongresi büyük ekonomik teşvik paketi üzerinde anlaşmaya varırken,
ABD Federal Rezerv faiz oranlarını sıfıra indirmiştir.
Avrupa Merkez Bankası ise bankalara yeni ucuz krediler içeren mütevazı bir teşvik paketi başlatmış, ancak faiz oranlarını düşürmemiştir..
*
Bu çabalar övgüye değerdir.
Ancak bunlar uluslararası koordinasyonla yürütülen;
2008 küresel mali kriziyle başa çıkmak için uygulanan eylemlerde olduğu gibi harcama seviyelerinin altındadır.
*
Bu çabaların en değerlisi ise eğer yapılabilirse para istikrarını sağlamaya yönelik girişimler olacaktır.
Büyük güçler, ABD dolarının hızlı yükselişini yavaşlatmaya ve korumacı dürtülerini azaltmaya çalışmalıdır.
Çünkü hiçbir şey, şu anda dünya piyasalarını ABD dolarının düzenli bir şekilde değer kaybetmesinden daha fazla dengeleyemeyecek,
Diğer para birimlerinin değer kazanmasını sağlayamayacaktır…
*
1985’ te dolar çok güçlenmiş, ABD’nin diğer ülkelere karşı rekabet gücünün azalmasına neden olmuştu.
Kongre ithalatın kısılmasını talep ediyordu.
Ama uluslararası ticaret sistemine yönelik bu korumacı tehditler;
ABD’nin desteğiyle sanayileşmiş İngiltere, Fransa, Batı Almanya ve Japonya’yı doların değerini düşürmek üzere harekete geçirdi.
Eylül 1985’te New York Plaza Otelinde alınan kararlar doğrultusunda, dolar 1987 başına kadar diğer paralara karşı yüzde 35 değer kaybetti.
*
Bugün dünya piyasaları birkaç haftada doların diğer büyük para birimlerine karşı toparlanmasına neden olan COVID-19 salgını ile istikrarsızdır.
Ancak çok taraflı bir yaklaşımla küresel pazarlar sakinleşebilir.
Küresel ekonominin önde gelen ülkeleri bu dengelemeyi başarabilir.
*
Bu noktada en önemli sorun,
Dünya sermaye piyasalarının 1985’ten çok daha derin, daha karmaşık ve elektronik olarak bütünleşik olması,
Dolar destekli bir ekonomi olan Çin’in, geniş dolar varlıklarının amortismanını kabul edip etmeyeceğidir.
Yazıları posta kutunda oku