Hayır, iktidar, koronavirüsle yeterince mücadele edemiyor.
Çünkü gerekli önlemleri zamanında almadı. Alamadı.
Önemsemedi.
Oysa salgın, bağıra bağıra geliyordu.
“Geliyorum” diyordu.
Bir zamanlar Çin, koronavirüs ateşinin merkezinde inim inim inliyordu. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahipti. Perişandı.
Ama o, işe ciddiyetle eğildi ve şu anda hastalığın ilerlemesini engelledi.
Peki, bütün bunlar yeryüzünde olup biterken bizim ülke yöneticilerimiz ne yaptı?
21 bin 500 kişiyi umreye gönderdi.
TDK sözlüğüne göre “Umre, hac mevsimi dışında Kâbe’yi ve Mekke’nin öbür kutsal yerlerini ziyaret etme” demektir.
Yani isteseydi iktidar tehlikeyi görüp, onları göndermeyebilir, önlemini alabilirdi. Çünkü bu koronavirüs tehlikesinin başlangıcı yeryüzünde 4 ay öncesine dek uzanır.
Ya da bu umreciler, ülkeye dönüşlerinde daha ciddi, daha sıkı denetlenebilirlerdi.
Her ikisini de yapmadılar…
Ve belirtildiğine göre günümüzde umreden dönenlerden sadece 5 – 6 bin kişi yurtlarda tutulmaktadır şimdi. Gerisinin nerelerde, hangi kentlere yaşadığı bilinmemektedir.
İlgisizliğin, vurdumduymazlığın daha kötü bir örneği ise böyle tehlikeli, kritik, bulaşıcı bir salgın, yeryüzünde “Ali kıran, baş kesen” dolaşırken, bizim otobüslerimiz hala tıklım tıklım yolcu taşıyordu.
İnsanlarımız kıyılarda balık tutuyor, ormanlarda piknik yapıyor, halay çekerek, sarmaş dolaş asker uğurluyorlardı…
Önlem alınmamıştı. Tehlikenin engellenmesi için ciddi bir çaba da gösterilmiyordu.
İşte böyle berbat, bulaşıcı bir ortamda, hangi amaca hizmet ediyorsa, bilinmiyor, tamı tamamına 97 bin İranlı mülteci ülkemize kabul edilmişti.
İranlılar ülkemizi yolgeçen hanına çevirmişlerdi. Babalarının çiftliği gibi Van’a girip çıkıyorlardı. Ne karışan vardı ne görüşen.
Bugün 97 bin İranlıdan sadece 3 kişi karantinada. Gerisi nerelerde ikamet ediyor, ne iş yapıyor, kimlerle ilişkide, bilen yok.
Umreye gidenlerin ve İranlıların durumu hala büyük bir sır gibi gizleniyor…
Hepsinden kötüsü, halen günümüzde, koronavirüsün merkezi İtalya ile alışveriş yapılmakta, gemiler iki ülke arasında fır dönmektedir.
Güzel İzmir’imizde koronavirüsün neden hızla yayıldığını şimdi anladınız mı?
Bütün bunların yanında AKP iktidarı, geçmişte topraklarımızı Suriyelilerle doldurmuştu. Onlara milyarlarca masraf yaptı.
“40 milyar dolar harcadığını göğsünü gere gere söyledi ve ekledi: “40 milyar daha ekleyebilirim…”
Kendi halkımızın mutluluğu, geleceği için imkânlar yaratacağı yerde mültecileri yedirdi, içirdi, onlara iş alanları açtı.
Onların cahilliği, ilkelliği, sayılarının milyonları geçmesi, koronavirüsün ülkemizde bir kat daha artmasına, yerleşmesine neden oldu.
Son sözüm şu:
Bugüne değin birçok hata yapıldı, bari bugünden sonra hata yapılmasın.
Gerçekler, sorunlar dürüstçe ortaya konsun.
Ki halkımız ona göre işin ciddiyetini kavrasın, hastalığın yok edilmesi için daha kararlı bir biçimde mücadele versin.
Koronavirüsle mücadele ediliyor gibi yapılmasın. Gerçekten mücadele edilsin…
Yalanlar, gerçek dışı bilgiler ortalarda gezmesin. Özellikle devlet yetkilileri tarafından yaygınlaştırılmasın.
Sahtekârlıklarla, göz boyamalarla bu kadar ciddi bir felaketin üstesinden gelinemez. Ülke giderek cehenneme döner.
Ve bir zaman gelir, insanlarımız kitleler halinde can verir.
O zaman bu sorunun, bu felaketin üstesinden ne siz gelirsiniz ne de cinci hocalarınız, üfürükçüleriniz gelebilir…
AKP şimdiye dek çok büyük fırsatlar kaçırdı. Çok büyük ihmaller yaptı. Bari bundan sonra yapmasın.
Kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı yolu bir yana bıraksın… Sağlık sorunlarının konuşulduğu bir toplantıya “Türk Tabipler Birliğini” çağırmamazlık etmesin…
Bu ne AKP’nin ne CHP’nin; ne sağın ne de solun sorunudur. Bu tüm Türkiye’nin sorunudur…
İktidar, salgında başarılı ülkelerin yolunu izlesin. Ülkemizi bu beladan bir an önce kurtarmaya baksın…