Bu dinamizm ülkelere belirli konularda kendilerine müttefik gördükleri ve işlemsel koalisyon kurdukları bir durumu geliştirir…
*
Nitekim, bir süredir Batılı ülkelerin egemen forumlarında tartışılan;
Batı’nın yaşamaya nasıl devam edeceği konusunda endişeli başta Çin ve Rusya gibi revizyonist ülkelere karşı,
Liberal dünyanın lideri ABD, düzenin geleceğine ilişkin önemli tasarruflarda bulunuyor.
*
Pentagon ve CIA’ yı Ulusal Savunmaya geri getiriyor.
ABD’yi uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekiyor.
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye ediyor.
Ticaret Savaşları’nı yürütüyor.
Yeni bir çağa, yani “Enformasyonel Düzen”e geçmenin kararlılığını gösteriyor.
*
Bu sırada yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) dünya genelinde büyük bir panik yaratmıştır.
Hemen her gün binlerce yeni vaka tespit ediliyor, yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği açıklanıyor.
Birçok şehir, hatta bazı ülkelerin tamamı karantinadadır.
*
Ama Baskan Trump düzeni değiştirmeye devam ediyor…
27 Ekim 2019’da Sünni kampın askeri lideri Halife Ebu Bekir el-Bağdadi’nin,
3 Ocak 2020’de Direniş Ekseninin askeri lideri General Kasım Süleymani’nin infazı emrini verdi.
İki kampın en simgesel kişiliklerini ortadan kaldırdı,bunu üstlendi.
Karşılığında önemli bir tepkiyle karşılaşmadan “oyunun efendisi” olduğunu gösterdi.
*
İsrail ve Arap ülkelerini de içeren NATO’nun Orta Doğu’ya daha fazla müdahil olmasını istedi.
NATO’nun ismini, Orta Doğu’nun İngilizce kısaltması olan ME harflerinin eklenmesiyle ” NATO-ME” olarak öngördü.
Orta Doğu’da bitmeyen savaşlarını denetim altına almak üzere, operasyonların başına İngiltere’yi seçti.
*
5 Mart’ta Washington’da ABD Savunma Bakanı M.Esper, İngiltere Savunma Bakanı B. Wallace’i konuk etti.
İngiltere yeni NATO-ME komutanlığını paylaştı…
Kızıldeniz’in girişini denetimi altına aldı.
*
Pentagon’un Afrika, Irak ve Suriye planı yürürlüğe girdi.
Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’ta cihadçı Sünnistan ya da halifelik gibi bir devletin kurulmaması,
Sınırların güç kullanılarak değiştirilmemesi,
Geniş Orta Doğu ve Afrika’nın savaş alanlarında ABD birliklerinin çekilmesinin sağlanması uygulamaya konuldu…
*
Afrika’da savaş alanlarında ABD birliklerinin çekilmesi,
Mesela Libya’da ülkenin Batı ve Doğu’da kuşatılmış olmasıyla sağlanacaktır…
*
Ama Türkiye Suriye’de olmaktan maada,
Aralık sonundan beri Libya’da, Katar ve “Şeriatçı” Müslüman Kardeşler Örgütü ile birlikte,
Trablus’ta Fayez al Sarraj’ın Ulusal Anlaşma Hükümeti’ne verdiği desteği resmileştirmiştir.
Erdoğan o zamandan beri Türkiye’nin Akdeniz’i ekonomik olarak keşfetme hakkına sahip olduğunu,
Bu bölgede Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Mısır ve İsrail’in Türkiye ile anlaşmaya ihtiyacı olacağını iddia ediyor…
Almanya ise II.Dünya Savaş’ından bu yana yoksun bırakıldığı uluslararası rolü kazanmak için,
Libya’da belki de boşuna, barış üzerine denemeler yapıyor…
*
1 Şubat’ta, Türkiye İdlib’de karşı cephede olduğu Rusya’nın dört İstihbarat subayını öldürdü.
Rusya ile yollarını ayırdığını resmileştirdi.
*
12-13 Şubat’ta NATO Savunma Bakanları,
ABD kuvvetlerinin geri çekilmekte olduğunu: IŞİD karşıtı Uluslararası Koalisyonun dağıtılacağını:
Muharip birliklerini konuşlandırmadıklarını: Askerlerinin sahada Arap orduların eğiteceğini:
NATO’nun öncelikli olarak Tunus, Mısır, Ürdün ve Irak’ta görev yapacağını bildirdi…
*
12-13 Mart’ta İngiltere Savunma Bakanı B.Wallace, Türkiye ve cihatçıların işgal ettiği kuzey Suriye’deydi..
Türk ordusunun İdlib gözlem yerlerini denetledi.
Cihatçı ailelerine bağış gönderilmesini sağladı.
Cihadçılar daha sonra Türk birliklerine saldırdılar, çok sayıda Türk askeri öldürdüler…
*
25 Mart’ta Başkan D.Trump, Fox News’a Türkiye ile Kürtlerin kendi isteği üzerine anlaştıklarını söyledi.
“Erdoğan önce güvenli bir bölgenin ilan edilmesini kabul etti.
Ama aniden savaş başladı ve diğer ülkeler de müdahil oldu.
Erdoğan’dan anlaşma imzalayarak barışı ilan etmesini istedim.
Ama doğrusu o bunu istemedi ve aynı şekilde Kürtler de istemedi” ifadesiyle Türkiye’nin yukarıdaki sürecini özetledi.
*
Ardından “Ama savaşın başlamasının ardından benim isteğimle anlaşmaya razı oldular.
Daha sonra anlaşma imzaladılar ” dedi…
*
Yine 25 Mart’ta BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi, koronavirüsle kuşatılmış bir nüfusun tahribini önlemek için,
Suriye ve Libya’da acil ateşkes istedi…
UNICEF yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Suriye’de Türkiye ve vekil gücünün kontrol ettiği Ras Al-Ain’de,
Yüzbinlerce insanın ana su kaynaklarında tekrarlanan kesintiler nedeniyle yeni koronavirüs salgınından etkileneceğini bildirdi…
*
17 Mart’ta Libya’da Ulusal Anlaşma Hükümeti adına Türkiye’nin başlattığı Ain Zara bölgesinin kuşatmasında çatışmalar devam ederken,
23 Mart’ta güney Trablus’taki son çatışmalarda dört Türk askeri ve bir Suriyeli militan komutanın öldürüldüğü açıklandı.
Ulusal Anlaşma Hükümeti güçleri misillemeye geçti, Türkiye liderliğinde ateşkesi kabul etmeyen Hafter milislerine karşı operasyon başlattı.
Operasyona “Barış Fırtınası” adı verildi…
*
Bu noktada, 5 Mart’ta Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmesinde,
Rusya’nın desteğiyle Türkiye’nin doğu Suriye’de petrol gelirleri kullanarak altyapı kurabileceği,
“Yıkılan Suriye’nin ayağa kalkmasına yardımcı olabiliriz” ifadesinden hareketle,
Erdoğan’ın, Libya’da ve Suriye’nin doğusunda yeni bir işgal mi planlamakta olduğu,
Ya da koronovirüs krizi sırasında medya vasıtasıyla yeni bir milliyetçi hava oluşturarak petrol politikasına mı yöneldiği sorgulanmaya başladı…
*
Dünya Erdoğan’ın krizlerle büyüdüğünü biliyor…
Ama kimse koronovirüsün neden olduğu krizler dalgasına Erdoğan krizlerinin eklenmesini istemiyor.
Bu yüzden şimdi:
Er ya da geç koronavirüsün oluşturacağı tepkilerinin bastırılması için hükümet mi indirilecek:
Hükümetin durumu kontrolden çıkardığını gören Ordu mu görevi devralacak:
Hükümet aradan çıkarılıp güç mecliste mi toplanacak, sorgusundan geçiliyor…
*
Siz evinizde kalınız, Efendim.
26. 3. 2020
Yazıları posta kutunda oku