Koronavirüs ile Mücadelede Gizlenenler!

Koronavirüs ile Mücadelede Gizlenenler!

Koronavirüs ile Mücadelede Gizlenenler! - coronavirus

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

Aşağıda ele alacağımız hususlardan, gündemdeki salgın ile mücadeleyi hafife alma anlamı çıkarılmamalıdır. İhmal edilen hususlara ve hatalı stratejilere işaret etmek sonraki kararlar açısından gereklidir. Salgının yaklaşık bir yıl sürmesi beklenirken henüz bir ilacı, aşısı bulunmuş değil.

Başta ABD-Çin-Avrupa, Batı-Rusya arasındaki kritik savaşların (ekonomik, vekalet…) şiddetlendiği dönemde ortaya çıkan salgının mahiyeti henüz çözülmemiştir. Bu virüsün diğerleri gibi başka canlılardan insana geçtiği veya bir virüsün mutasyona uğramış hali olması mümkündür. Ancak başta küresel şirketler olmak üzere stratejik kurumların, istihbarat örgütlerinin, dijital teknoloji devleri ile derin devlet birimlerinin tedavi edilmesi gereken salgını silaha çevirmek için canhıraş bir şekilde çalıştıklarını görmemek, tarihten, siyasetten habersiz olmak demektir. Dolayısıyla bir şekilde dayatılanların ve değişmez gerçek kabul edilenlerin, aslında bir yerlerde hazırlanmış planlar olduğunu, muhtemelen bir kaç on yıl sonra öğrenebilmek mümkün olacaktır.

Salgının boyutu hakkında fikir edinmek üzere bazı rakamlar: ABD’de Kasım-Aralık-Ocak’ta yaklaşık 9.000 kişi gripten ölmüştür. Dünyadaki rakam, yıllık bir milyona yaklaşır. 2018’de AİDS sebebiyle ölenlerin sayısı 770.000. Önemli kısmı çocuk olmak üzere hergün yaklaşık 12.000 kişi açlıktan ölmektedir. Benzer rakamlara BM veya ilgili ülke kurumlarının bültenlerinden ulaşılabilir. Bu durumda Koronavirüs (Covid 19) hızlı yayıldığı halde, muhtemel sonuçları diğer birçok salgın veya grip virüslerinden çok farklı değil. Kuluçka döneminin uzun olması, daha ağır bir riski gündeme getirdiği halde bulaştığı kişinin ölümüne sebep olması benzerlerinin gerisinde kalmaktadır. Çin’de Covid-19’dan ölenlerin sayısının açıklananın 10 katı olduğu varsayılsa bile ülkenin ortalama ölüm istatistikeri dikkate alındığında Covid-19’un ilave katkısı yok gibi.

Covid 19’un yayılmasını önleme tedbirleri önemlidir. Fakat bir ülkeye girdikten sonra büyük çoğunluğun bu virüsle tanışmama şansı yok gibi. Eğer büyük bir avlu içinde ekmeğinizi ve suyunuzu dahi buradaki kilerden, kuyudan temin etme imkanınız varsa ve henüz ispatlanmadığı halde bu virüs sadece insandan bulaşıyorsa problem yok. Ancak günümüz toplumunda hiç evinden çıkmayanın da bir şekilde bu virüsle karşılaşması için birçok sebep vardır. Hergün işine, çarşısına giden kişinin de bir şekilde virüs almama ihtimali sözkonusu.

Salgını önlemek üzere akşam sabah dinlediğimiz tedbirler önemli olduğu halde büyük bir ihtimalle karşılaşacağımız, belki de bulaştığımız bu virüse karşı mücadelede bazı şeylerin gizlendiğini, kamuoyunu etkilemeyecek seviyede, nadiren dillendirildiğini görüyoruz. Örneğin Çin’de ilk ölümlerin gerçekleştiği günlerde virüsün özellikle sigara içenlerde etkili olduğu açıklanmıştı. Çin’in nüfusu yaklaşık dünyanın 1/7’si olduğu halde dünyadaki sigaranın 1/3’ü Çin’de tüketilmekte. Yani dünya ortalamasının iki katı sigara içiliyor. Sigara vb alışkanlıklar bakımından İtalya veya İspanya’nın durumu ayrı bir konu. Her gün kanallarda konuşanlardan kaçı bu bilgileri aktardı?

Dünya Sağlık Örgütü başkanı, 20 Mart’ta düzenlenen Covid-19 toplantısında, bulaşmayı önleyici tedbirler yanında öncelikle bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, sigaradan uzak durulması, alkolün sınırlandırılması gerektiğini söyledi. Bu tavsiyeler dünya çapındaki bilimsel araştırmaların sonucu olup, salgının başından beri hemen her yabancı kaynakta dile getirilmektedir. Halbuki dinlemekten bıktığımız 14 madde arasında bunları göremiyoruz. 14 madeyi hafife almıyorum, ancak büyük bir ihtimalle bulaşacak olan virüse karşı yapılması gerekenler niçin ayrıntılı bir şekilde anlatılmıyor, işlenmiyor?

Belirtmek gerekir ki okulların tatil edilmesindeki amaç salgının hızla yayılmasını önlemekti. Ancak bir kaç saat içinde milyonlarca kişinin akın ettiği otogarlarda, havaalanlarında, mola yerlerinde yabancıların, taşıyıcıların da olduğu dikkate alındığında, virüsün yayılma hızı kat kat artmıştır. Birçok yolcu virüsü binlerce kişiye ulaştırma aracı oldu. Sözkonusu vakalardaki artış, test imkanı ile sınırılı olup, testler arttıkça vaka sayısı da artış gösterecektir. Henüz vaka görülmeyen ülkelerin çoğunda böyle bir test yapılmamış olup ölenler de zaten genellile belirli kronik hastalık sahipleri olduğundan kayıtlara girmiyor.

Bağışıklığı güçlendirme konusunda “Def’-i mazarrat, celb-i menafiden evladır” kuralı önemlidir. Konumuza uyarlarsak bağışıklığı zayıflatan şeylerden (sigara, alkol, paketlenmiş gıdalar, kimyasallar, zehir saçan deterjanlar, çamaşır suyu…) uzak durmak, bağışıklığı güçlendiren gıdaları almaktan önce gelmektedir. İnsanlar evine kapanırken sigara ve alkol tüketimi de hızla artmaktadır. Vatandaşlar uyarılmalıdır. Bağışıklığı güçlendiren baharatlar, yiyecekler, içeceklerden bahsedenler her zaman olduğu gibi “bilimsel very yok” gerekçesiyle kenara itilmektedir. Bunun yolu bitkisel ürünlerden, baharatlardan, sağlıklı gıda yollarından geçtiği, dolayısıyla büyük holdinglerin aleyhine olduğu için bilinçlendirme yetersiz kalmaktadır.

Bir yakınım, salgın üzerine aylardan beri kimsenin kalmadığı evine dönünce, ilk işi bütün odaları çamaşır suyu ile dezenfekte etmek olmuş. Televizyondan öyle duymuş. Aynı çamaşır suyunu saatlerce soluduğunu, bunun akciğerlerde yaptığı tahribatın virüsün çok daha kolay yerleşmesine yol açacağını doktorlardan duyduk. Fakat sesleri çok cılız kaldığından yakınım duymamış.

Bağışıklık sistemini yok eden paketlenmiş gıdalardaki kimyasallar konusu ciddiye alınmalıdır. Dünyada yasaklanmış maddelerin halen Türk Gıda Koteksi altında normalleştirilerek birilerinin daha çok kazanması cinayetine son verilmelidir. Yıllardır Avrupa ülkelerinde yasak olan kantin ürünlerinin okullarda, marketlerde kolayca ulaşımı engellenmelidir. Zararlı ürünlere yasağın her sene ertelenmesi sorgulanmalıdır. Sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın sesinin, niçin halkı ve çocukları zehirleyenlerden daha gür çıkmadığına kafa yorulmalıdır.

En sağlıklı ürün sayılan yoğurda ve süte katılan kimyasalların ne tür etkisi olduğu, üretimi yapan holdinglerin baskısından korkmadan anlatılmalı, daha da önemlisi gelişmiş ülkelerdeki yasaklar bizde de uygulanmalıdır. Çoğu eve giren “güvenli marka” yoğurtların önemli bir kısmını oluşturan jelatinin domuz kemiği ezmesi olduğu, gıda kontrol birimlerince halka ilan edilmeli, içindekiler kısmında açıkça bu ayrıntı yazılmalıdır. Tıpkı hiç düşünemeyeceğimiz Afyon’daki iki lokantanın domuz etinden kebap yaptığının duyurulması gibi. Bu tür katkıların bağışıklık sistemindeki tahribatı yanında inanç boyutunun da dikkate alınması, çağdaş devletin önemli görevlerindendir.

Öğrencilerimiz arasında sigara bağımlılığının hızla artması dehşet vericidir. Bu konuda dünyada ilklerden olduğumuzu belirtelim. Hiç değilse Covid 19 tehlikesi sebebiyle, ilgili herkesin bu zehirli dumanın yol açtığı felaketleri anlatması, gençlerimizi ikna etmek için her yolu denemesini bekliyoruz.

Öncevatan, 24.03.2020

alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir