Ülkemizde her şey tamamdı, bir Koronavirüs eksikti. O da geldi. Eksiğimiz kalmadı…
Şimdi bu mikrobu fırsat bilip, bazıları kapı arkalarında dolaplar çevirecekler… Özellikle bizim gibi ülkelerde… “Kurt dumanlı havayı sever” derler. Nasıl olsa eleştiren kalmadı, gerçekleri konuşma, açığa çıkarma işleri bitti. Varsa yoksa koronavirüs… Zaten halkın araştırma, inceleme alışkanlığı da yoktu. Şimdi bir de canına düştü, tamamen unuttu.
Bu salgın karşısında fırsatçıların, kapkaççıların gözü parladı. Hemen kolları sıvadılar… Harekete geçtiler.
Gün doğmuştu onlara çünkü. Şimdi para kazanma, stokları eritme zamanıydı.
Hastalığın yayılması, insanların zor duruma düşmesi onların umurunda bile değildi.
Tek amacı vardı bu hainlerin: Servetine servet katmak, biraz daha zenginleşmek…
Şunu burada açıkça söyleyebilirim:
Milletinin, halkının krizli, zor dönemlerini fırsat bilip, onun ihtiyaç duyduğu, aradığı malları, iki katına, üç katına satanlar, kesinlikle söylüyorum; savaş zamanlarında da vatanlarını aynı duyarsızlık, acımasızlık, fırsatçılık güdüsüyle satarlar.
Hiç kuşkunuz olmasın bundan…
Tarihinde, böyle çok ihanet erbabı gördü bu ülke. Kurtuluş savaşında düşmanla işbirliği yapıp, halkını sırtından bıçaklayan mı ararsın, yoksa yolun iki kenarına dizilip, ellerindeki Yunan bayraklarıyla düşmana “HOŞ GELDİN” diyenleri mi?
Bugünkü fırsatçılar da, “Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir” düşüncesiyle hareket ediyorlar.
Koronavirüsün ülkemizde görülmesinden sonra hijyenik ürünler iki üç katına çıktı hemen. Nasıl olsa panikleyen halk alacaktı. Oysa temizlik maddelerinin fiyatı Avrupa’da yarı yarıya indirilmişti.
Avrupalının amacı, halkın bu ürünleri daha çok kullanabilmesi, mikrop ortamından bir an önce kurtulabilmesiydi.
Ülkemizde bu vurguncuların yanında, salgını fırsat bilen bir de din sömürücüleri türedi.
Vurgun için onlar da kolları sıvadılar. Bu fırsat her zaman ele geçmezdi çünkü…
Bir apartmanın girişine şu yazı asılmıştı:
“Apartman sakinlerinin dikkatine,
Apartmanımızı koronavirüse karşı nefesi kuvvetli hocaya üflettirdik. Daire başı 300 TL’dir. Not: Her ay düzenli üflettirilecektir. Yönetim.” (Kaynak, M. Balbay)
Gördünüz mü gerçek kan emicilerini, tehlike saçan gerçek virüsleri?
Bu arada muska yazan din tacirleri de çoğaldı ülkemizde, yerden bitercesine. Çekirge sürüleri gibi sardılar dört bir yanımızı…
Bilim adamları salgına bilimsel çözümler ararken, yobazlar muska pazarları kurdular.
Tarikatların ve tarikat liderlerinin yazdığı muskalar kapı kapış gidiyor şimdi.
Büyük paralar ödeyerek muska satın alanlar kendilerini emniyette hissediyorlar, rahat davranışlar sergiliyorlar…
Bu yüzden sabuna suya da dokunmuyorlar.
Mollaların arasında kısa zamanda köşeyi dönenler var…
Bunlar felaket tüccarları, kan emicileri…
18 yıldır AKP’nin niçin iktidarda kaldığını sanırım şimdi daha iyi anlamışsınızdır.
Çünkü dinci iktidarlar onların işine gelmekte, geçim kaynağı olmaktadırlar.
Uzay çağında, 21. Yüzyılda hala nefesi kuvvetli hocalardan medet umulmakta, bu amansız salgın karşısında din adamlarına umut bağlanmaktadır.
Bilim, uygarlık yerine tarikatlara, cemaatlere milyarlar harcanırsa, şeyhler, şıhlar, mollalar baş tacı edilirse elbette olacağı budur…
Yani ülkemiz Koronavirüsün yanında, aynı zamanda bir de yozluk, yobazlık saldırısı ile karşı karşıyadır bugün…
Sabahın dördünde binlerce erkek – kız öğrenci uyandırılıp, yerlerinden, yurtlarından edildiler.
Ne için?
Umreden gelenleri karantinaya alabilmek için…
Peki, başka bi yer bulunamaz mıydı? Elbette bulunabilirdi. Ama işin kolayına kaçtılar. Şimdi bi öğrencinin yazdıklarını okuyalım:
“Tüm eşyalarımız, bilgisayarlarımız, ilaçlarımız, kitaplarımız orda kaldı. Gece yarısı sokağa atıldık. Başka zaman bi kızın saat 10 – 11’de dışarıda ne işi var diyenler yaptı bunu bize. Çoğumuzun cebinde para yoktu. Sonra saygı bekleniyor mağdur olduğumuz halde bizden.”
Uyku sersemliğiyle o saatte yaşanılanlar kolay değil. Karantina için Ankara’da bir sürü hastane var öğrenci yurduna kadar. Hem kaldı ki umre dönüşleri belliydi bizi uyarabilirdiniz kovmak yerine. Takdir edersiniz ki gece o saatte yurttan kovulmak hiçbirimizin aklına gelmedi. Gelemezdi de. Haberlerde olaylar o kadar sevimli gösterilmiş ki inanamadık…”
İstasyonlar sabaha karşı cebinde parası olmayan öğrencilerle dolup taştı. Gelenler umreden dönenler olunca akansular duruyor. Gözlerinde ne öğrenci kalıyor ne kız çocuğu?
Bu mudur adalet?