Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Kırım Tatar Türklüğünün lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu için 17 Mart Salı günü saat 10,30’da üniversitenin Itri Salonu’nda fahri doktora töreni gerçekleştirerek kendisine “fahri doktora” verecektir. Rusya ile gerginleşen ilişkiler kapsamında sayın Kırımoğlu’na Üniversite’nin “fahri doktora” vermesi zamanlama açısından bence anlamlı olup, yerindedir. Geçmişte sayın Kırımoğlu’na çok sayıda fahri doktora unvanı verilmiştir ama bu seferki farklıdır.
Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna ziyaretinde Kırım’ın ilhakını gündeme taşıyarak “Türkiye olarak Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımadığımızın altını çizmek istiyorum” demiştir. Kırım Tatar Milli Meclisi ve Dünya Kırım Tatar Kongresi Başkanı Refat Çubarov’un “Ukrayna’nın ana kısmından Rusya tarafından işgal edilen Kırım’a Dünya Şiddete ve İşgale Karşı Onur Yürüyüşü” açıklamasının ardından bu etkinliğin yapılması çok anlamlıdır.
Kırım Tatar Milli Meclisi’ni terörist ilan eden Rusya’nın Moskova’da PKK/YPG’nin (Halk Savunma Birlikleri, Kürtçe Yekîneyên Parastina Gel), büro açmasına izin vermesini Kırım Türkleri ve Türkiye karşıdır.
Yazar Murat Yetkin, Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimin Türk askerlerinin İdlib yakınlarında öldürülmesiyle açığa çıktığını, Türkiye ve Rusya arasındaki sorunların artık saklanamaz hale geldiğini açıklamıştır. Eski Anayasa Başkanı Yekta Güngör Özden “Rusya’nın sözde dostluğu için endişelerimizi yeniliyorum” derken, Rahmi Turan da “Rusya 5 yıl sonra, intikam almak istercesine , İblid’de askerlerimizi vurdu. Önce 33 olan şehit sayımız daha sonra 34’e yükseldi” tespitini yapmış ve kıssadan hisse “kuyruk acısı” nı okurlarıyla paylaşmıştır.
Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Kırım Tatarlarından Sorumlu Yetkilisi ve Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, “Türkiye dünyadaki birçok ülkenin uyguladığı yaptırımlara katılmadı. Tersine, şimdi Türkiye-Rusya arasında ‘işbirliği’ ve ‘dostluk’ kelimeleri kullanılıyor. Ambargoya katılmayı bırakın, son zamanlarda iki ülke arasında ticaret hacmi artıyor. Şimdi dünyada bize soruyorlar, Türkiye size bu kadar yakın, en kalabalık diasporanız da orada, Türkiye niye böyle davranıyor diye. Biz elimizden geldiğince Türkiye’yi savunuyoruz. Ama bunlar çok tesirli, çok inandırıcı olmuyor. Diyorlar ki, akrabalık böyle olmaz” diyerek önemli bir tespitte bulunmuştur.
Programı bilmiyorum ama sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Kırımoğlu’nu kabul edip Beştepe’de kapıda karşılarsa, Moskova’daki 2 dakikalık bekletilmeye en güzel diplomatik cevabı vermiş olur. Şüphesiz takdir kendilerinindir.
Ankara’da 7 Haziran 2018 tarihinde düzenlenen ve benimde katıldığım iftarda “Kırım davasını hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Kırım’ın ilhakını tanımadık, tanımayacağız” diyen Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklaması önemlidir: “Sizler, yıllar önce anavatan Kırım’dan ikinci vatanınız Türkiye’ye gelmiş olan kardeşlerimizin evlatları olarak, atalarınızın anısına sahip çıkıyorsunuz. Kırım Tatar halkı, bu dik duruşuyla bütün mazlum halklar içinde emsalsiz bir örnek teşkil ediyor. Sevgili kardeşlerim, sosyal, dini, kültürel, maddi, manevi her türlü sıkıntınız karşısında her zaman çalabileceğiniz bir kapınız var, Türkiye var. Bu kapı size tarih boyunca açık olmuştur, ilelebet de açık olacaktır.”
Daha önce hem Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve hem de Anadolu Üniversitesi Kırımoğlu’na fahri doktora vererek Kırım Tatar halkının milli liderini onurlandırmıştır. Osmangazi Üniversitesi bu onurlandırmayı, benim girişimlerimin de katkısıyla yapmıştır. Üniversite, 26 Ağustos 2009 tarihli ve 22 sayılı Senato Kararı ile Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında fahri doktora vermiştir. Dönemin Eskişehir Valisi Mehmet Kılıçlar, üniversitenin konferans salonunda düzenlenen etkinlikte kentte 100 binden fazla Kırım Tatarı olduğunu belirterek, bu kişilerin kentin kültür, sanayi ve tarımının gelişmesine büyük katkıda bulunduğunu şöyle açıklamıştır:
“Günümüzde yükselen değerler, barış, insan hakları ve demokrasidir. Herkes bu konulardan bahsediyor ama geçmişi de unutmamak gerekir. 1944’te saat 03.00’da 200 bin insanın evinin kapısı çalınıyor ve 15 dakika içinde bulundukları yerlerin meydanlarında toplanmaları isteniyor… Bir gecede binlerce kişi yurtlarından ayrılıyor, sürgüne gönderiliyor, 200 bin insanın üçte biri 6 yılda yok oluyor. Bu bir soykırım değil mi? İnsan hakları savunucuları denilince akla Nelson Mandela, Gandhi geliyor. Bize göre günümüzde yaşayan en büyük insan hakları savunucusu, bu onurlu mücadeleyi şerefli bir şekilde yürüten Mustafa Abdülmecit Kırımoğlu’dur.”
Osmangazi Üniversite’sinin verdiği onursal doktora sonrasında Kırımoğlu “Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı” ile de onurlandırılmıştır. 18 Kasım 2013 tarihinde yayınlanan “Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Osmangazi Üniversitesi” başlıklı yazımda Kırımoğlu’na Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı verilmesi gereği üzerinde durmuştum: “Eskişehir Osmangazi Üniversitesi 26 Ağustos 2009 tarihli ve 22 sayılı Senato Kararı ile Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na 2009 yılında Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında fahri doktora vermiştir…Kırımoğlu’na, Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Cumhuriyeti arasındaki dostça ilişkilerin geliştirilmesini, iki ülke halkını birbirine yakınlaşmalarını sağladığı için Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.”
Kırım Haber Ajansı bu önerimi 21 Kasım 2013 tarihinde abonelerine şöyle geçmiştir: “Eskişehir (QHA) – Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rıdvan Karluk, Sakarya gazetesindeki 18 Kasım tarihli yazısında Kırım Tatarlarının lideri Mustafa A. Kırımoğlu’na Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı verilmesi fikrini ortaya koydu. Prof. Dr. Rıdvan Karluk, 2009 yılındaki bir köşe yazısında yaptığı teklifini hatırlatarak, Kırım Tatarlarının yoğun olarak yaşadığı Eskişehir’de bulunan Anadolu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitelerinin Kırımoğlu’na fahri doktora unvanı verilmesi konusunun yeniden gündeme almasını önerdiğini belirtti. Eskişehir’e Türk Dünyası Kültür Başkenti ziyareti kapsamında gelen Kırım Milli Meclis Eski Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Osmangazi Üniversitesi’ni de ziyaret etmesini çok anlamlı bulduğunu kaydeden Rıdvan Karluk, ‘Kırımoğlu’na, Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Cumhuriyeti arasındaki dostça ilişkilerin geliştirilmesini, iki ülke halkını birbirine yakınlaşmalarını sağladığı için Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim’ diye yazdı.”
16 Aralık 2013 tarihinde “Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı” başlıklı yazımda konuyu yeniden gündeme getirmiştim. Nobel Barış Ödülü’ne de aday gösterilen Kırımoğlu Osmangazi Üniversite’nde yaptığı konuşmada “En Çok Demokratik Mücadeleye Özen Gösterdik” dedikten sonra şunları söylemiştir:
“Kırım Tatarları için verilen mücadelede en çok özen gösterdiğimiz konu kan dökülmeden demokratik yöntemlerin kullanılması ve kimsenin zarar görmemesidir. Kırım Tatarları için verilen mücadele süresince Sovyet yönetiminin baskıları, sürgün ve hapis cezaları yüzünden, girdiğim üniversitelerde eğitimimi tamamlamak nasip olmadı…Ancak annem ve babam sağ olsaydı Kırım Tatarlarının yoğun yaşadığı, adeta ikinci vatan olarak gördüğümüz Eskişehir’deki böylesine seçkin bir üniversiteden doktora unvanı verilmesinden büyük onur duyarlardı.”
Bu gelişmelerden sonra dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kırımoğlu’nu 15 Nisan 2014 tarihinde Cumhuriyet Nişanı vererek onurlandırmıştır. Çankaya Köşkü’ndeki törene, Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ve Kırımoğlu’nun eşi Safinar Cemileva’nın yanı sıra Başbakan yardımcıları Bülent Arınç ve Emrullah İşler, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Kırım Tatar Milli Meclis Başkanı Rıfat Çubarov, Kırım Tatar Milli Meclis Başkan Yardımcısı Aslan Ömer Kırımlı, Ukrayna Milletvekili, eski Dışişleri Bakanı ve cumhurbaşkanı adayı Petro Poroshenko, aralarında benimde bulunduğum yabancı misyon şefleri ve tarihçilerin de yer aldığı çok sayıda davetli katılmıştır.
Tören, Kırımoğlu’nun öz geçmişi ve cumhuriyet nişanı verilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının okunmasıyla başlamıştır. Karar’da, Türkiye Cumhuriyeti ile mensubu bulunduğu devlet arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesini ve milletlerin birbirlerine yakınlaşmalarını sağlaması sebebiyle Kırımlıoğlu’na nişanı verilmesinin kararlaştırıldığı açıklanmıştır. Cumhurbaşkanı Gül törendeki konuşmasına, “Kırım Tatarlarının yolbaşçısı, milli kahramanı, aziz kardeşim” diye hitap ettiği Kırımoğlu’na cumhuriyet nişanı tevcih töreni için bir araya gelindiğini belirterek başlamıştır.
Cumhuriyet nişanının, Türkiye’de devlet başkanları haricindeki kişilere verilen en yüksek nişan olduğunun altını çizen Gül, “Kırım Tatarlarının var olma ve insanca yaşama mücadelesinin bayraktarlığını yapan, bu uğurdaki büyük fedakarlıklarını takdirle izlediğim Sayın Kırımoğlu’na bu nişanın verilmesini, aslında iki sene önce düşünmüştüm ve bunu Dışişleri Bakanlığımıza ve Bakanlar Kurulumuza tavsiye etmiştim” demiştir.
Dışişleri Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu’nda gerekli düzenlemelerin yapılmasının zaman aldığına işaret eden Gül, Cumhuriyet nişanını, ömrünü Kırım Tatarlarının haklı davasını dünyaya duyurmaya adayan Kırımoğlu’na takdim etmekten onur ve gurur duyduğunu açıklamıştır. Bölgenin yerli sakinleri olan Tatarların Kırım’daki geçmişlerinin, 13’üncü yüzyılda kurulan Altınordu Devleti’ne (Altın Orda Devleti) kadar uzandığını ve Tatarların, yüzyıllar boyunca bu topraklarda barış ve huzur içinde yaşadıklarına dikkati çeken Gül, “Kırım için çile dönemi ise İkinci Dünya Savaşı’nın ardından başlamıştır. 1944’ten itibaren Sovyet komünizmi altında uygulanan sürgün ve zorunlu göçlerle, Tatarlar anavatanlarından kopartılmıştır” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Kırım Tatarlarının bu kapsamda Özbekistan, Romanya ve Bulgaristan ile Baltıklar ve Rusya’nın birçok bölgesine sürgün edildiğini, yüz binlercesinin anavatanlarını terk ederek Türkiye’ye geldiğini ve yerleştiğini söyleyen Gül, öz yurtlarında azınlık durumuna düşen Tatarların, çok daha yoğun biçimde Kırım dışında yaşamak zorunda bırakıldığını şöyle belirtmiştir.
“İşte, 1944’te daha 6 aylıkken Özbekistan’a sürgün edilen Sayın Kırımoğlu’nun, ömrünü Kırım Tatarlarının anavatanlarına geri dönüş mücadelesine vakfetmesinin nedeni budur. Sayın Kırımoğlu’nun hayatı, adeta Kırım halkının çektiği çilelerin kısa bir özetidir. Biraz evvel ıstıraplı hayat hikayesini birlikte dinlediğimiz bu fedakar insan, uluslararası baskılar yüzünden 1986’da tahliye edilene kadar, 15 senesini hapishanelerde, sürgünde veya çalışma kamplarında geçirmiştir ki, o dönemleri ve rejimi hatırladığınızda bu çilelerin ne olduğunu çok daha iyi idrak edeceğiz. Davası kutlu, azmi sabit olunca elbette çekilen çileler karşılıksız kalmamıştır. Böylece Kırım Tatarları anavatanlarından sökülüp atılamayacaklarını tüm dünyaya da ispatlamışlardır.
Sayın Kırımoğlu’nun liderliğindeki bu özgürlük mücadelesi, tarihe altın harflerle kazınmıştır. Takip eden dönemde Kırımoğlu, restorasyon döneminin liderliğini de üstlenmiştir. Kırım Tatar Milli Meclisi’nde ve Ukrayna Parlamentosu’nda sergilediği basiretli liderlik, bunun en müşahhas nişanesidir. Kırım Tatarları, bu şartlar altında ciddi bir sınavdan geçmektedirler. Böylesine sıkıntılı dönemlerde herkesle barışık, farklılıklara saygılı ve ağırbaşlı bir yaklaşım sergilenmesi, Tatar kardeşlerimizin huzurlu geleceklerinin teminatı olacaktır. Tatar kardeşlerimizin, bu doğrultuda milli kahramanları Sayın Kırımoğlu’nun etrafında kenetlenerek, kaderlerini ve geleceklerini, birlik ve beraberlik ruhu içinde tayin için bir kez daha topluca hareket edeceklerine inanıyoruz.”
Konuşmasının sonunda Gül, cumhuriyet nişanını, Kırım Tatarlarının Yolbaşçısı Kırımoğlu’na büyük bir mutlulukla tevcih ettiğini ve şahsında tüm Kırımlı Tatarlara en kalbi selam, sevgi ve muhabbetlerini sunmuş ve Kırımoğlu’nun yakasına Cumhuriyet Nişanı’nı takmıştır.
Kırım Tatar halkının bugün çok zor durumda olduğunu belirten Kırımoğlu da, Kırım yarımadasının Ruslar tarafından işgal edildiğini söylemiş, Rusya’nın asırlar geçse bile siyasetinin değişmediğini açıklayan Kırımoğlu, Ukrayna’nın zor durumda olmasından faydalanan Rusya’nın tanklarını Kırım topraklarına soktuğunu şöyle belirtmiştir:
“Bildiğiniz gibi, şubat ayında Ukrayna’da büyük olaylar oldu. Halkına, vatanına, milletine, devletine çok zararlar getiren, Kırım halkına da ayrımcılık politikası uygulayan Ukrayna rejimi çöktü. Ukrayna bağımsızlığını ilan ettikten sonra belki de en demokratik hükümet kuruldu. Ümit ederdik ki, bundan sonra bizim halkımızın iradesi daha tez olacak, bizim sosyal sorunlarımız da tez çözülecek ama maalesef öyle olmadı.”
Bugün artık 1944 yılında olunmadığını, bu zorbalığa karşı binlerce insanın, devletin karşı çıktığını dile getiren Kırımoğlu, “Ümit ederiz ki bu işgal uzun sürmeyecek ve biz toprağımızı serbest göreceğiz. Biz çok memnunuz ki bu bizim zor durumumuzda, Ukrayna’nın zor durumunda Türkiye Cumhuriyeti tarafsız kalmadı, halkımıza, Ukrayna’ya yardım elini uzattı. Bugün bana layık gördüğünüz devlet nişanını da bu yüksek mükafatı da ben halkıma, Ukrayna devletine daha bir manevi destek olarak kabul ediyorum. Sizlere de derin teşekkürlerimi bildirmek istiyorum. Allah sizden razı olsun” demiştir.
Suriye’de Türk askerlerine yönelik hain saldırıda 34 askerimizin şehit olduğu haberlerinden sonra Rusya’nın, “Türk askerlerini biz vurmadık” açıklamasının ardından bu törenin Ankara’da yapılmasın bir anlamı vardır. Çünkü, saldırıyı manşetine taşıyan İngiliz The Guardian gazetesi saldırının Rus uçakları tarafından yapıldığını iddia etmiştir. Gazetenin haberi şöyledir:
“Suriye’nin İdlib eyaletindeki hava saldırısında düzinelerce Türk askeri, ülkenin son muhalefet kalesinin kontrolündeki savaşta dramatik bir artışla öldürüldü. Türk yetkililer, Perşembe gecesi saldırıda askeri personelinin en az 33’nün öldürüldüğünü ve 30’dan fazla kişinin de yaralandığını açıkladı…Türk yetkililer Suriye rejimini saldırı için suçladı, ancak İdlib’deki çeşitli kaynaklar, Suriye’ye yardımcı olan Rus hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdü. Rusya Savunma Bakanlığı Cuma günü yaptığı açıklamada, uçakların görevi gerçekleştirdiğini ancak Türk birliklerinin İdlib bölgesinde bulunmaması gerektiğini açıklamıştır.” )
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Üstad Leonardo ustanın ifadesiyle “anyone who conducts an argument by appealing to authority is not using his intelligence, he is just using his memory” dir. Bu sebeple geçmişi hatırlamakta yarar vardır. Rus Çarı 1’nci Nikolay’ın St. Petersburg’da 9 Ocak 1853 tarihinde söylediği “Kollarımız arasında hasta, ağır hasta bir adam var” ifadesindeki hasta adam, Osmanlı Devleti’dir: “As early as 1853, Tsar Nicholas of Russia said to the British envoy in St.Petersburg, Sir George Hamilton: “We have on our hands a sick man, a very sick man. It will be, I tell you frankly, a great misfortune if, one of these days, he should slip away from us before all necessary arrangements were made.” ) Terim ilk defa 12 Mayıs 1864 tarihinde The New York Times’te yer almıştır. (March 4, 1979, Section E, Page 3)
Kırım Tatar halkının milli lideri ve Ukrayna milletvekili sayın Kırımoğlu’nun planlandığı gibi bir aksilik olamadan Türkiye’ye gelmesi, Türkiye’de yaşayan Kırım kökenli Türk vatandaşlarını memnun edecektir. Salı günü törende yapacağı konuşmada İblid’de şehit edilen Türk askerlerine de dikkat çekeceğini tahmin etmekteyim.
Turkish Forum’da 3 Mart 2020 tarihinde yayınlanan yazımdaki “Rusya’dan dost, kurttan post olmaz. 18 Mayıs 1944 tarihinde Stalin tarafından vatanlarından sürülen ve yarısı yollarda hayatlarını kaybeden Kırım Türklerini unutmayalım, unutturmayalım” görüşümü bu vesile ile tekrar etmekte yarar görüyorum. https://www.turkishnews.com/tr/content/wp-login.php?redirect_to=https%3A%2F%2Fwww.turkishnews.com%2Ftr%2Fcontent%2Fwp-admin%2Fpost.php%3Fpost%3D676291%26action%3Dedit%26classic-editor&reauth=1)
Bir yanıt yazın