12 Mart 2020 günü, yani Cuma’dan bir gün önce sosyal medya hesabımda “Cuma Namazı’nın Farziyeti Düşer mi?” başlıklı şu yorumu yapmıştım “Hocam, koronavirüsü Cuma Namazı’nın farziyetini ortadan kaldırır mı? Hiç değilse bir süre Diyanet’in saçma sapan hutbelerini dinlemekten kurtulmuş olurduk!”
Muhtemelen bu kabil yorumlardan ve sorgulamalardan hareketle çıkan “Cuma Namazı’nın kılınmayacağı” şeklindeki sosyal medya şayiasına karşın Diyanet, 12 Mart’ı 13 Mart’a bağlayan gece yarısı palas pandıras açıklama yapmak zorunda kaldı. Medyaya yansıyan konuya ilişkin haber şöyle:
“Sosyal medyada yer alan ‘Cuma namazı kılınmayacak’ iddialarına yönelik Diyanet İşleri Başkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Güçlü konu ile ilgili şu açıklamada bulundu: ‘Koronavirüs nedeniyle 13 Mart Cuma günü, Cuma namazının kılınmayacağına dair, Sayın Diyanet İşleri Başkanımızın sosyal medya hesabından yapılmış gibi gösterilen ve gerçekle ilgisi olmayan bir ekran görüntüsünün, çok sayıda sosyal medya gruplarında paylaşıldığı öğrenilmiştir. Söz konusu paylaşım gerçek dışıdır. Cuma namazının kılınmaması gibi bir durum söz konusu değildir. İtibar edilmemesi istirham olunur.’”(1)
…
Bu haberi okuyunca, aynı günün sabahında sosyal medya hesabımda şu yorumu yapmıştım: “…’Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?'(Zümer/9) ayeti ortada iken, bilgi aktaran okullarda eğitime ara verilmesine karşı çıkmayan Diyanet, ‘Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı zaman, hemen Allah’ı anmaya koşunuz ve alış-verişi bırakınız…'(Cuma/9) ayetine bakarak, Cuma Namazı’nın mutlaka kılınması gerektiğini savunuyor görüldüğü gibi.
Oysa Ayette, ‘Camiye koşun’ demiyor Allah, ‘Benim adımı zikretmeye koşun’ diyor. Bu zikir, camide namaz kılmak şeklinde olabileceği gibi, evde veya başka bir mekânda namaz kılmak ve dua etmek şeklinde de olabilir. 25-30 kişinin eğitim gördüğü sınıfları Koronavirüsü sebebiyle kapatıp, 10 binlerce kişinin aynı anda toplu namaz kıldığı Kocatepe Camii’ni veya Sultanahmet Camii’ni ibadete açık tutmak İslam’ı anlamamaktır. Ben mi, elbette cuma namazı kılmak için camiye gideceğim…”
Aynı gün öğleye doğru, muhtemelen bizim yukarıda ortaya koyduğumuz tepkiye benzer tepkileri dikkate alan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, “Koronavirüs hastalığının görüldüğü ülkelerde yaşayan ve yüksek risk grubunda bulunan Müslümanlar, mazeretli sayılacağından cuma namazı yerine evlerinde öğle namazını kılabilir. Koronavirüs hastalarının veya şüphe nedeniyle gözetim altında tutulanların, cuma namazı veya başka bir gerekçeyle insanların toplu halde bulunduğu mekanlara gitmeleri caiz değildir. Kamu sağlığını korumakla yetkili otoritelerce karar alınması halinde, hastalığın yayılmaması için karantina kapsamında tutulan bölgedeki kişilere cuma namazı farz değildir. Bu kişilerin söz konusu çağrıyı veya sınırlamayı ihlal ederek cemaate katılması caiz değildir. Bu kişiler, cuma namazı yerine evlerinde öğle namazını kılmalıdır.” şeklinde açıklama yapmak zorunda kaldı!(2)
Bu açıklama bir anlamda bizim 12 Mart günü sorduğumuz “Hocam, koronavirüsü Cuma Namazı’nın farziyetini ortadan kaldırır mı?” şeklindeki soruya, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nca “Evet düşer” şeklinde verilen bir fetva idi aslında!
*
13 Mart 2020 tarihli Cuma Hutbesi, oldukça güzel bir hutbeydi. Ancak en az 500 kişinin Cuma Namazı kıldığı bizim mahalle camiinde, İmam, hutbe okurken “KALABALIKLARDAN UZAK DURMAYA GAYRET EDELİM” dedi, mihraba geçince cemaate dönüp; “AZİZ CEMAAT SAFLARI SIK VE DÜZGÜN TUTALIM!” dedi. Yani Diyanet’te kafalar hâlâ karışık. Çelişki içinde Diyanet İşleri Başkanlığı..
Camiler Kapatılmalıdır!
Oysa, “Beytullah”, yani “Allah’ın Evi” kabul edilen ve yüz binlerce kişinin aynı anda etrafında namaz kılabildiği Kâbe’de bile sadece Mescid-i Haram’ın görevlilerinden oluşan 15-20 kişi namaz kıldığı bir zamanda, camilerin hâlâ açık tutulması akla ziyan bir durumdur. Zira hem “yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar evlerinden çıkmasınlar” deyip, hem de bu adamları “Camide toplu kılınan namaz, evde tek başına kılınan namazdan 27 kat (neden 27 kat ise) sevaptır” diyerek camilere toplamak, dini anlamamaktır.
Koronavirüs riskinden dolayı okulları, toplantıları, statları, spor salonlarını, sosyal etkinlikleri ve hatta ülkenin sınırlarını kapatıp, camileri kapatmamak dinin özünü kavrayamamaktır. Daha da önemlisi, “Cuma günü namaz için çağrıldığınızda Allah’ı zikretmeye koşun..” ayetini, “Camiye koşun” şekline çevirmek, Kur’an-ı tahrif etmektir!
Yoksa camiler üzerinden siyaset yapmayı ve bazı partileri sürekli “Camileri yıktılar, yaktılar, ahır yaptılar, sattılar, parti binası yaptılar..” şeklinde suçlamayı politikasının merkezine oturtmuş bir iktidar olarak, tarihe “camileri kapatan hükümet” olarak geçmek istemediğiniz için mi camileri geçici olarak da olsa kapatmıyorsunuz? Yoksa Diyanet’in gelir musluklarını kesmemek için mi yapıyorsunuz bunu?
Unutmayın ki; bizim kitabımız “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”(5/32) diyerek, insan hayatını her şeyin üzerinde tutmuştur.
Yüzlerce ayetinde aklın, bilginin ve bilimin öneminden bahseden kutsal kitabımız ortada iken ve yeri gelince “İslam akıl ve mantık dinidir” diye bas bas bağırıp hava atarken, doktorlar bu dönemde insanlar arasındaki mesafeyi asgari 2 metre ile sınırlandırırken, omuz omuza toplu namaz kılınan camilerin hâlâ ibadete açık bulundurulması tam bir çelişkidir! Aklın sınırlarını zorlamaktır.
Bilinmelidir ki; camisiz Müslüman olabilir/olunabilir, ancak Müslümansız cami olmaz/olunamaz. Eğer camileri kapatmıyorsanız/kapatamıyorsanız, şu halde her caminin girişine bir termal kamera ve bir doktor koymanız sizin sorumluluğunuzdur. Derhal bütün camilerde böyle tedbirleri devreye sokun ki; vebal altında kalmayınız.
“Türkçe Ezan” ve Ezana “Namazı Evinizde Kılın” İbaresinin Eklenmesi
Habere göre; Kuveyt’te, koronavirüs nedeniyle halkın kalabalık alanlara gitmemesi uyarısında bulunan Din İşleri Bakanlığı, ezan okunurken “evinizde kalın” bölümü eklenmesi için talimat vermiş.
İnsan hayatını her şeyin üstünde tutan harika bir tedbir. Zira Ezan’ınn herhangi bir kutsal tarafı yoktur; ayet ve hadis değildir. “Çağrı/Davet” anlamına gelir. Türkçe Ezan sebebiyle, 70 yıldır Atatürk’e ve arkadaşlarına içten içe buğzedenler, bakalım aynı cesareti gösterebilecekler mi?(3)
Kâbe’nin İmamı Ağlayarak Namaz Kıldırmış!
Aynı anda bazen yüz binlerce, hac zamanı aynı anda milyonlarca Müslüman’a namaz kıldırmaya alışmış olan Kâbe’nin imamı, Koronavirüsü sebebiyle yabancıların ülkelerine dönmeleri üzerine, arkasında sadece Mescid-i Haram’ın görevlilerinden oluşan 25-30 kişiyi görünce hıçkırıklara boğulup ağlamış!(4)
Eeey Müslüman, bunun Allah’ın bir gazabı olduğunu ne zaman idrak edeceksin sen? Müslümansız Kâbe, hiçbir özelliği olmayan alelade bir yapıdır sadece! Suudi Arabistan, İslam düşmanı İsrail ile işbirliği yapmaya devam ettikçe bakalım daha nelere şahit olacak kutsal Kâbe ve Mescidi Haram!
İmam efendi, sana bir şey diyeyim mi; civardaki devasa otellerle Kâbe ve Mescidi Haram adeta boğulup nefes alamaz hale gelirken ve Osmanlı Kalesi Ecyad, yıkılıp yerine Zamzam Tower yapılırken engel olmaya çalışsaydın ya da hiç değilse içinden buğzedip alalabilseydin, belki de bu gün böyle cemaatsiz kalıp ağlamak durumunda kalmazdın. Koronavirüs, belki de sizin cezanız imam efendi!
Hac ve Umre turları düzenleyen simsarlara soruyorum şimdi: Ülen hani “Anadan doğmuş gibi günahlardan arınıyorsunuz. Cennet garanti” diye kandırarak hacı topluyor, iki milyonu aşkın başvuruya ulaşıp piyango bileti çektirir gibi kura çektiriyordunuz insanlara; ne oldu da boşalttınız Kâbe’yi? Neden orada ölüp direk cennete uçmak dururken, “Dâr’ul Harp” diyerek her türlü soygunu ve hırsızlığı caiz gördüğünüz Anadolu’ya tüydünüz?
Sağlık Bakanlığına Teşekkürler
Diyanet İşleri Başkanı’nın “Umre amacıyla Arabistan’da bulunan 21 bin vatandaşımız, 15 Mart’ta ülkeye dönmüş olacak” şeklindeki açıklaması üzerine “Bursa’da Umre’den dönen bir kadının, virüs şüphesiyle karantina altına alındığını” da konu ederek şu yorumu yapmıştık “İtalya Hükümeti, bütün ülkeyi karantina altına aldığına göre Türk Hükümeti de bu 21 bin Müslüman’ı topluca KAMP benzeri özel bir yerde karantinaya alabilir sanırım…”
Bugün duyduk ki; Medine’den Ankara’ya ve Konya’ya gelen Umre yolcuları, sağlık taramasından geçirilerek karantinaya alınmak üzere öğrenci yurtlarına götürülmüş. Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Umre’den gelenlerin Konya ve Ankara’daki yurtlarda karantinaya alınmış. Ankara’da 3, Konya’da 2 öğrenci yurdunun karantina için hazırlanmış. Karantinaya alının kişi sayısı ise 10 bin 330 olarak açıklandı.(5) Kesinlikle yerinde bir tedbir. Ancak daha sonra bu öğrenci yurtlarının yeni baştan temizlenip dezenfekte edilmesi, boya ve badanasının yapılması gerekir.
Bana göre de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca kabinenin en başarılı bakanı. Bana göre de en azından Koronavirüs konusunu son derece iyi yönetti. Anlaşılıyor ki; Fahrettin Koca başarılı bir yönetici. Esasen onun başarısı, Medipol Hastaneleri ve sponsor olduğu Medipol Başakşehir Kulübü’nün sportif başarısından da bellidir. Konyalı dostlara tavsiyemizdir; eğer süper ligin dibine demir atan ve düşme riski bulunan Konyaspor’u, üst sıralara çıkarmak istiyorsanız, hemşeriniz Fahrettin Koca’ya sıkı yapışın…
15 Mart 2020
Ömer Sağlam
1-https://t24.com.tr/haber/diyanet-cuma-namazinin-kilinmamasi-gibi-bir-durum-soz-konusu-degildir, 866172,
2-https://www.aa.com.tr/tr/koronavirus/din-isleri-yuksek-kurulundan-cuma-namazi-aciklamasi/1764640
3- & https://www.yeniasya.com.tr/dunya/kuveyt-te-ezan-degisti_514667
4- ,
5-
Yazıları posta kutunda oku