Yandım Allah diye diye ABD’ye dönersek…
Suriye’de olaylar öyle hızla akıyor ki, yarın sabah kalktığımızda ne ile karşılaşacağımızı kimse bilmiyor. Tuzağa düşmüş iktidar da buna dahil.
Savaşın gündemi her saat değişir diye yorum yapanlar var. Kimisi tırmanmanın adını koyalım diyor. Kimi de Suriye Türkiye savaşının, hiçbir şekilde, iki ülke arasında başlayıp iki ülke arasında süremeyeceğini ifade ediyor. Sanki bu durum şimdiden belli değilmiş gibi…
Savaştır bu ne getirip ne götüreceğini, önceden bilemeyiz deniyor.
Velhasıl, savaş konusundaki akıl yürütmeler, hep gelip, “eğer Rusya savaşa dahil olursa ne yaparız” sorusuna geliyor. 1877 Osmanlı Rus savaşında, Rusya ordularının Payitahtın dibine geldiğini unutan mezhepçiler, Rusları da yenecek ordumuz ve imanımız var diye nara atıyor.
Aslında, işin başından beri, belli olan soru bu iken, dolanıp dolanıp aynı noktaya geliyorlar.
Türkiye’deki Amerikan varlığını, sadece FETO’dan ibaret sanan aydınlar ve siyasi iktidar, Türkiye’yi Suriye’de savaş tuzağına getiren içerdeki ve dışardaki, Amerikan varlığını yok sayıyorlar.
Seksen sene NATO ve Amerika ile yaşamış, çoluğunu çocuğunu Amerikan kültürü ile bezemiş, Amerikan uçağı olmazsa binmem diyen siyasetçi ve aydınlar şimdi ne olacak diye ahkam kesiyorlar.
İktidar kendi akıl hocalarına toz kondurmuyor. Rusya ile gerilim tırmanışa geçince, bu akıl hocaları öne atılıp, NATO ve Amerika diyorlar. Bu akıl hocalarının genlerinde Amerika var.
İktidarda devlet aklının kullanılabileceği bir ortam olmazsa, pusuda bekleyen Amerikancılar “durumdan vazife” çıkarıyorlar.
Trump “Türkiye ile patriotları konuşuyoruz” dedi. İlk akla gelen soru; S-400’ler ve patriotların düğmesi kimde olacak? Sorusu oluyor.
15 Temmuz Amerikan darbe girişimi rafa kalkıyor. Amerika’dan patriot alımı gündeme geliyor.
Suriye iç savaşının başında da Amerika ile beraberdik, Davutoğlu Hilary Clinton “ellerini birbirine vurarak şak” yapıyorlardı. Türk dış siyaseti Amerikan siyaseti ile tam uyum içinde diyorlardı.
Devletin içindeki o Amerikancılar, 15 temmuzdan beri Rusya Türkiye ilişkilerine tuzak kurmak için uygun zamanı kolluyorlardı. Buldular.
Beş-Altı Mart 2020’de, Erdoğan ve Putin’in bir araya gelmesi bu tuzaktan çıkmamız için bir umuttur. Lakin İktidara, Amerikancı akıl vermeye teşne olanlar, o makamlarda durduğu sürece, aynı krizi daha büyük felaketlerle karşılayacağımızdan emin olabilirsiniz.
1 Mart 2020