YALNIZ SAVAŞÇI

 
Ülkeler uluslararası ilişkilerde ortaklarına güvenmez.
Aynı günaha eğilimli olduklarından kendilerinin ihanete düşmesinden hep endişeli, hep şüphelidirler.
Bu yüzden ihanet cazip hale gelir…
İhanet eder ve kendisi için daha iyi bir “anlaşma” elde edebileceğini bekler…
Bu “Dişe Diş” ya da “Düşman Tarafından Tırmandırmayı Caydırma Stratejisiyle Misilleme Stratejisinin Birleştirilmesi” kuramıdır.

*
Bu kuram doğrultusunda ABD, henüz hiç bir ortağının ulaşamadığı  “uzayı operasyonel  alan” olarak ilan etti.  
Rusya da korunmak üzere önlemler aldı.
Anti-balistik radarları çok uzun mesafelerden algılamaları için elektromanyetik dalgaların iyonosferik akislerinden yararlanıyor.  
Rusya’nın savunma alanındaki gücünü anlamak için lütfen elinize bir pergel alınız;
Önünüzdeki dünya haritasında pergelinizi sırayla Arktik, Baltık, Karadeniz ve Akdeniz’deki kentlere sabitleyiniz.
Pergelinizi sabitlediğiniz her noktadan takriben 6000 km. uzunluğa  çizdiğiniz yay parçaların oluşturduğu yekpare alan Rusya’nın savunma alanıdır.
Bu yay tüm Arktiği, Baltık bölgesini, Karadeniz ve Akdeniz’i kapsıyor…

*
Türkiye’nin savunma alanını ise 45 derece ve üstünde atış yapan havan topları,
45 derecenin altına atış yapan toplar,
45 derecenin hem altına hem üstüne atış yapabilen obüslerin 8-25 km.lik menzildeki alan oluşturuyor…

*
Bu çerçevede ABD; herhangi bir ülke veya ülke grubunun kendi önceliğine meydan okuyabileceği fikrinin aldatıcılığını göstermek üzere;
Yeni nesil küresel bir savaş ile küresel liberal düzeni küresel enformasyonel düzene dönüştürüyor.

*
ABD’nin küresel enformasyonel düzende Orta Doğu’daki amacı;
İsrail-Filistin arasında “Yüzyılın Barışı”dır.
Arap Baharı’nın bölgedeki ağır tahribatları ve Suriye İç Savaşı’nın komplikasyonları derken,
Yüzyılın Barış’ı planı dahi Orta Doğu’da stratejik değişimlere yol açıyor!  

*
Bu yüzden Orta Doğu’da ABD Başkanı D.Trump’ın politikaları;
Rusya ile ortak menfaat alanları bulunması:
Birlikte çalışma kabiliyetini test etme alanı olarak Suriye’nin seçilmesi:
Dünyayı tehdit eden Cihad terör örgütlerinin birlikte yenilmesi,
Nihayet “Yüzyılın Barış Anlaşması”nın yapılması esasına dayanıyor.

*
Bu esas, “Yüzyılın Barış Planı”nın başlıca iki muhalifi;
İran’a ABD ve İsrail’in,
Türkiye’ye Rusya’nın tekabülü anlamına geliyor…

*
Yani, Suriye savaşını bir insani müdahale olarak satma girişimlerinin sona erdiği:
Sıranın Suriye’deki savaşa siyasi çözüm bulunmasına geldiği:
İsrail’i kuşatan bu bölgede  İran’ın  bütün ağırlıklarıyla  Suriye’den çekilmek zorunda kalacağı:
Müslüman Kardeşler ideolojisiyle Türkiye’nin  Sünni İslamcılık girişkenliğini Suriye ve Irak’tan başlayarak sonlandıracağı:
Türkiye’nin yeniden ABD ve NATO ittifakının güvenilir bir ortağı olacağı öngörülüyor.

*
Nitekim, Suriye’deki son önemli cihad isyancı kalesi İdlib için verilen mücadele,
Türkiye ile Rusya arasında bir vekalet savaşına yükselmiştir!

*
Cihatçı örgütlerin desteğiyle Türkiye, Suriye’de M4 ve M5 karayollarına hakim olmak için Serakib’e saldırdı.
Türkiye bu saldırı ile meşgulken Suriye Arap Ordusu İdlib’in güneyinde teröristlerin elinde olan 40 kasaba ve şehri aldı.
Ghab Ovası kurtarıldı ve cephe hattı büyük ölçüde kısaltıldı.

*
Serakib, Türkiye’nin vekil gücü ÖSO’ya kaldı.
Ancak Suriye ve Rus hava kuvvetleri şehre yaklaşımları yoğun bir şekilde bombalamaya devam ettikleri için çok kanlı bir bedel ödediler.
Şimdi Suriye Ordusu Serakib çevresinde yeni bir savunma hattı kurdu, Serakib’i yeniden kurtarmaya çalışıyor.
Güneyde zor arazisiyle, çok az bir direnişle Ghab Ovasını almak Serakib’in geçici kaybından daha önemli olduğu vurgulanıyor.

*
27 Şubat akşamı saat 17 civarında, yaklaşık 400 askerden oluşan bir Türk mekanize piyade taburu,
Güney İdlib’de Kafr Nabl’ın yaklaşık 5 kilometre  kuzeyinde Bara ve Balyun yolu üzerindeki hava saldırısının hedefi oldu.

*
İki Rus Sukhoi Su-34 ve iki Suriye Su-22 savaş uçağı, Türkiye destekli ÖSO’ yu saat 11’de yoğun bir şekilde bombalamıştı.
Aynı jetler bu defa Bara ve Balyun yolu üzerindeki Türk konvoyunu vurdu.
Önce  Suriye Su-22’leri hafif bir saldırıyla  Türk konvoyunu durmaya zorladı, ardından vurma yoğunlaştı
Türk askeri yol kenarındaki binalara sığınmaya zorlandı.
Ve Rus Sukhoi Su-34 jetleri iki binayı hedef aldı, Türk askerleri yıkılan binanın altında kaldı!

*
Türkiye, Suriye ordusuna saldırmak için büyük silahlı insansız uçaklar,
Suriye helikopterlerine ve Rus bombardıman uçaklarına karşı  omuzdan atılan güdümlü hava savunma füzeleri (MANPAD) kullanıyor.
Rusya Türkiye’nin Suriye hava sahasında insansız hava aracı kullanma izninin olmadığını, MANPAD kullanmanın savaş sebebi olduğunu açıkladı.
26 Şubat’ta Suriye’nin hava savunması bir insansız hava aracını  yok etti.

*
Rusya, Türk birliklerinin bulunmaması gerekli bir bölgede olduğunu iddia etti.
Türkiye saldırıdan Suriye’yi suçladı.
Ancak bu ifadelerin, Rusya ile Türkiye arasında barışçıl ilişkileri sürdürmek için tasarlandığını herkes biliyordu.

*
Erdoğan’ın hâlâ  Suriye ordusuna tam boyutlu bir saldırı başlatma tehdidini sürdürüyor
Suriye’yi işgal altında kendi topraklarında  Soçi muhtırası ateşkes hatlarından geri itmekle tehdit ediyor.
Rusya, gerektiğinde Türkiye için kullanmak üzere füze donanımlı iki  fırkateyni Akdeniz’e taşımıştır.

*
Bu noktada Türkiye, Batı’nın siyasi ve askeri ittifakının desteğini talep etti.
Ancak uluslararası hukuk açısından Türkiye, NATO’dan yardım talep edemezdi.
Çünkü Türkiye bir müdahale gücü olarak Suriye’yi işgal etmiş sayılıyor.
Nitekim Batı, Türkiye ile barışçıl ilişkileri sürdürmeye yönelik tasarladığı “Türkiye’ye destek veriyoruz, Rusya ve Suriye’yi kınıyoruz” benzeri ifadelerden öteye gitmiyor.

*
Çünkü Türkiye ve Rusya’nın yükselişi, bir kez daha Suriye’den Libya’ya ve Ukrayna’ya kadar dünya düzenini istikrarsızlaştıran çatışmaların doğasına işaret ediyor.
Bu yüzden Batı, iki otokrat Putin ve Erdoğan’ın savaşlarını yatıştırmak ya da  tırmandırmak istiyorsa onlarla uyum sağlamak zorunda olduğunu gösteriyor!!

*
Bunun nedeni, Batı’nın Rusya ile Türkiye arasında defalarca uyarılan bir ittifaktan korkmaya ihtiyaç duymamasıdır.
Çünkü Putin ve Türkiye değil Erdoğan, sadece çıkarlarını göz önünde bulunduran yalnız savaşçılardır.
Üçüncü taraflara karşı ittifak kuramazlar.
Hiçbir müttefikleri yoktur.
En iyi ihtimalle, kısa ömürlü çıkar koalisyonları kurarlar.
Aynı durum Rusya ile Çin arasında Batı’ya karşı düzenli olarak uyarılan bir ittifak tehlikesi için de geçerlidir.

*
Dolayısıyla Erdoğan’ın Suriye veya Libya’nın geleceğini oluşturması,
Batı’nın gelecek düzeninde söz sahibi olması hiçbir zaman gerçekleşemez!
Erdoğan Suriye’yi veya Libya’yı kendi başına asla sakinleştiremez.
Otokratik bir düzen, vulgo ve Şehitler Tepesinde istirahat vaadiyle savaştan zafer çıkarmak, sonra  istikrar sağlamak mümkün değildir.

*
Çünkü Erdoğan’ın gücü yıkım için yeterlidir ancak inşa edemez.
Kimliği bir çatışma bölgesindeki güç dengesini kendi lehine değiştirmek için askeri müdahaleye hızla müdahale etme yeteneğine dayanır.  
Bunu yaparken, sınır çizgileri çizildiğinde müzakere masasındaki güç dengesini de değiştirir.
Bu noktada kararlı güçler, özellikle potansiyel karşı güç gerektiğinde  bu tür çatışmaları kendi lehlerine çözmek için şiddet kullanabilirler!

*
Ayrıca Erdoğan’ın göçmen, mülteci ve sığınmacıları sınıra göndermesi,
Batı’nın nihayet tahmin edilemez bir mantıksızlıkla başa çıkmak zorunda kaldığını gösteriyor.  
Erdoğan’ın eliyle mültecilerin böyle bir dramayı yaşaması, “Ensar” söylemini kirletmiştir.
Elbette hiçbir ülke tek başına mülteci yükünü taşımamalıdır,
Ama Suriye’de olanlardan hiçbir sorumluluk almayan Erdoğan’a karşı Avrupa’nın durumun ciddiyetini kavramış olması gerekir…

*
Erdoğan kendi yapımı büyük bir bataklığa sıkışmıştır.
Türkiye’yi yurtdışındaki maceralara daldırması bumerang’a dönüştü.
Çıkış stratejisi yok gibi görünüyor.

*
Üstelik, kriz giderek başka bir şekle dönüşebilir.
Milliyetçilerin baskıları da dahil olmak üzere baskı altındaki Erdoğan daha da öngörülemez hale gelebilir.
Durum kritiktir!


*
Allah’ta askerlerimize rahmet, yaralılara şifa, Millet’imize baş sağlığı diliyorum.
29. 2. 2020

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir