Tuzağa düşersek bedel sadece ekonomik değil…
2011 tarihinden bu yana, Suriye’de, ABD tarafından başlatılan iç savaşı saati saatine takip etmiştim.
İdlib konusunda, geçmişte çok yazılar yazdım. Meselenin bu noktaya geleceği belli olmaya başlayınca, uyarı yapmaktan vaz geçtim. Ne haliniz varsa görün dedim ve İdlib ile ilgili yazı yazmayı kestim. Son iki yıldır İdlib yazsısı yazmadım.
Lakin yüreğim elvermedi. Batarsak sadece iktidar batmayacak, içinde biz de batacağız kaygısı ile yeniden yazmaya karar verdim.
İdlib Meselesinin, sadece, Suriye ve Türkiye arasındaki bir sorun olmadığı, artık herkesin malumu haline geldi.
İktidarın ABD ile birlikte veya tek başına, Suriye ile savaşması demek; sadece ekonomik ve siyasi bir mesele olmanın dışında, varlık yokluk sorunudur.
İdlib’de Suriye ile savaş; İsrail ve ABD için savaştır.
Ekonomik ve siyasi sonuçlarının yanında Türkiye’nin bölünmesiyle ve toprak kaybıyla sonuçlanır. Belki de devletimizi kaybetmekle ( Allah ve aklımız korusun) sonuçlanır.
Adı sonradan konulacak, bağımlı bir ülke olarak, yolumuza bir sömürge devleti olarak devam ederiz. Irak’ta, Tunus’ta ve benzeri olan, diğer devletler gibi.
Bu hükme nereden varıyoruz? Yeni dünya savaşının yerinin doğu Akdeniz olarak önceden belirlendiği kesindir.
Doğu Akdeniz Enerji ve İsrail güvenliği meselesidir. Bunun için Türkiye’nin etkisizleştirilmesi gerekir.
Doğu Akdeniz’den ne ABD ne de Rusya ve Çin vaz geçer.
Yeni dünya düzeninin kurulacağı yer; Doğu Akdeniz’dir. ABD’nin Orta doğudaki çıkarları konusunda sert bir iradeye sahip olduğunu biliyoruz.
Bu sert irade gene başka bir varlık yokluk savaşı veren Rusya iradesi ile savaş halindedir. Her ne kadar savaşın adı konmamış olsa da, Rusya ABD savaşı gizli bir savaş olarak sürüyor.
Bu uzlaşmaz çelişkiyi görmeyip, “ABD ile Rusya anlaştılar, Suriye’yi paylaşacaklar. Biz de bu fırsattan faydalanalım Suriye’den toprak kazanalım” stratejisi Tuzağın ta kendisidir.
Önce ekonomik sonuçlar bakımından inceleyelim.
Rusya ile ticaret sıfırlanır. Eldeki para pul olur. Zengin devletlerin çok uluslu şirketlerine daha da çok borçlanırız. Zaten ulusal pazarlarımızı kullanan çok uluslu ABD şirketleri, paralarıyla tüm varlıklarımıza el koyar. Doğrudan yönetmeye başlar.
Anadolu dışındaki Osmanlı topraklarına ne olmuşsa onlar olur.
Savaş savunma savaşı değilse felakettir. Toprak kazanma savaşı olarak anlaşılırsa iç birlik darma dağın olur. Öyle sanıldığı gibi “savaşlar ulusu birleştirir” ilkesi her zaman aynı sonucu vermemiştir.
Türk halkının Suriye ile bir savaş istemediği kesindir. Hatta halkımız savaş yorgunudur. Bizim asıl sorunumuz. Suriye’de kurulmak istenen Kukla devlet olmalıdır.
28 Şubat 2020