Kimse kusura bakmasın bugün haddimi aşarak futbol yazacağım. E benim futbol yorumum da bana göre olacak tabi. O zaman başlıyorum…
Meşhur Bektaşi fıkrasıdır. Hani demiş ya Baba Erenler: “Şu abdest dedikleri ne çürük şeydir ya hu, bir osurukta bozuluyor!”
FB de tıpkı Bektaşi’nin abdest tarifini andırıyor; bir mağlubiyette ortalık toz duman! Taraftarı teknik direktörün istifası yönünde tezahürat yapıyor, Teknik Direktörü maç sonrası takımı tesislerde bırakıp ortalıktan tüyüyor, kulüp başkanı taraftarla ağız dalaşına girip tartışıyor, ağlayanlar, zırlayanlar, hızını alamayıp rakip takımın oyuncularına ve teknik heyetine saldıranlar. Siz dersiniz dünyanın sonu geldi ve FB, sahasında ilk defa yeniliyor GS’ye! İyi de kardeşim 20 yıldır yenerken iyiydi de bir kere yenilince kötü mü oldu? Bunca çirkin görüntü niye? Sahi şu FB’li futbolcu Deniz Türüç’ün GS yedeklerinin ve teknik heyetinin arasında ne işi var; FB’nin kaçan gollerini orada mı arıyordu yoksa?
FB’li bir dostum, Deniz Türüç’ün bu hareketi için şu yorumu yapmış: “Küfür edilmiş kendisine. Ne yapsın çocuk. Zaten dağılmış ve demoralize olmuşlar.. Belhanda ‘fuck you’ demiş, o da o sinirle Belhanda’yı kovalamış!”
İyi de kardeşim, peki o kalabalıkta sinirlerine hakim olamayan bir GS’li veya kötü niyetli bir provokatör, o kalabalık içinde Deniz Türüç’ün avret mahalline bir tekme koysaydı ve hadım etseydi ya da Allah korusun işkembesine bir bıçak daldırsaydı acaba şimdi ne konuşuyor olacaktı Türkiye ve dünya? Yemin ediyorum, Van Depremi’ni ve İdlib’te yaşanları unutmuş, Deniz Türüç’e yapılacak böyle bir saldırıyı konuşuyor olacaktık!
Peki nedir sizdeki bu GS düşmanlığı? 28 Ekim 2018’de bugün ligin son sıralarında bulunan Ankara Gücü’ne sahanızda 3-1 mağlup olunca neden bu kadar tepki göstermediniz ya da 5 Ekim 2019 günü Antalyaspor’a 1-0 yenilince neden hiçbir olumsuz harekette bulunmadınız? Yoksa büyük takıma yenilmenin üzüntüsü daha mı büyük oluyor sizde? Oysa normal olan, küçük takımlara karşı alınan yenilginin ve pişmanlığın daha büyük olması değil midir?
FB’li dostumuzun Deniz Türüç’ün GS’li Belhanda’yı ta GS teknik heyetinin ve yedek futbolcularının bulunduğu noktaya kadar kovalaması karşısında yapmış olduğu “Belhanda ‘fuck you’ diyor. O sinirle Belhanda’yı kovalıyor” şeklindeki savunmasını görünce bizim oralarda anlatılan meşhur bir fıkra geldi aklıma:
Eskiden bizim köylerde “Köy Odaları” vardı ve köye gelen yabancı misafirlerin kendileri buralarda, binek hayvanları da odaların altında veya yanında bulanan ahırlarda barındırılırdı. Buraları bir nevi küçük çaplı “HAN” veya “KERVANSARAY” olarak düşünün. Adamın birisi vaktiyle başka bir köyde işte böyle bir köy odasına misafir olmuş. Köylülerle oturup muhabbet ederlerken dışarıdan bir köylü nefes nefese ve paldır küldür içeri dalmış.
-“Hayırdır komşu, bu ne hal” diye sorduklarında adam şu cevabı vermiş;
-“Yav karıyla evde kavga ettik. Beni buraya kadar kovaladı dövmek için!”
Bu sözler üzerine misafir olan adam biraz da dalga geçmek için şu yorumu yapmış;
-“Yav komşular, sizin köyün kadınları yine çok edepli. Bizim köyün kadınları olsaydı içeri dalar kocalarını hepimizin gözünün önünde pataklardı”
Bunun üzerine odadaki köylüler koro halinde şöyle demişler;
-“Yok canım, o kadar da uzun boylu değil. Biz karılara o kadar da yüz vermeyiz!”
O hesap; GS’li Belhanda olsaydı, kesinlikle FB’li teknik heyeti aşarak Deniz Türüç’ü pataklardı! Demek ki; FB’liler yedek kulübesine kadar kovalamakla yetiniyorlar. E edep de bunu gerektirir zaten; kutluyorum FB’lileri!
Belhanda GS’li yedeklerin ve teknik heyetin arasına kaçıp kendisini kurtarmasaydı ve öfkeden kudurmuş olarak GS Teknik heyetinin ve yedek oyuncuların arasına dalmayı bile göze alan Deniz Türeç’e, sahanın ortasında yakalansaydı acaba başına neler gelirdi? Doğrusu düşünmek bile istemiyorum!
FB’li dostum, yorumunun devamında şöyle demiş: “Deniz Türüç’ün bu hareketini elbette onaylamıyorum; asla. Lakin ahlaki bir mesele var ortada. Bu Belhanda stat dışına çıkarken kameralara gözlerini ovuşturarak ‘ağlamayın’ işareti yaptı. Bunlar hoş değil…”
Elbette hoş değil. Ancak futbolda bunlar da var. Rakip sana kart, kırmızı kar göstertip oyundan attırmak ve senin takımını zayıf düşürmek için her türlü kışkırtmayı ve tabiri caizse her türlü puştluğu yapar. 2006 yılı Dünya Kupası Finali’nde İtalyan futbolcu Marco Materazzi ile Fransız Futbolcu Zinedine Zidane arasında yaşanan olay bu konuda çok güzel bir örnektir. Rivayete göre M. Materazzi, Z.Zidane’a küfretmiş, o da sinirlenip Materazzi’ye kafa atarak düşürmüş ve haliyle kırmızı kartla oyun dışında kalmıştı. Peki sonuç? Elbette İtalya Dünya Şampiyonu olmuştu! Özetle; sinirlerine hakim olacaksın. Rakibin tahriklerine karşı kendine hakim olacaksın. Profesyonellik bunu gerektirir. Eğer içindeki intikam ateşi başka türlü sönmüyor, saha dışında bir yerlerde nasıl olursa kıstırırsın rakibini. Saha içinde artistlik yapmaya ne gerek var?
FB’li dostum bir hakkı teslim edercesine yorumunu şöyle bitirmiş: “GS, iyi bir oyunla güzel bir galibiyet aldı. Hâlâ umudum vardı, lakin son golde şunu gördüm, FB’de; Tükenmişlik, bitmişlik ve ruhsuzluk hakim. O zaman dedim ki; lig bizim için bitti..”
Trikopis Bile Ordusunu Bırakıp Gitmemişti!
İstifasını geri aldığı ve yönetimin hakkında vereceği kararı beklediğine ilişkin haberler var medyada. Ancak dün gece TRT’de yayınlanan Stadyum programında Ersin Düzen’in “Ersun Yenal istifa etti. Haber teyit edildi” şeklindeki ifadelerini duyunca sosyal medya hesabıma şu yorumu düştüm:
Kaç defa Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ve Avrupa Ligi şampiyonu olmuş, müzesi kupadan ve madalyadan geçilmeyen, İspanya Kraliyet ailesinin takımı olarak da bilinen La Liga lideri Real Madrid, geçtiğimiz cumartesi günü 10. sıradaki Levante’ye yenilerek liderliği kaybetti ama dünyanın en büyük futbol adamlarından birisi olan Teknik Direktör Zinedine Zidane istifa filan etmedi. Yönetimden ve taraftardan istifa baskısı da gelmedi. Taraftar Zidane aleyhinde tezahürat da yapmadı. Real Madrid’li futbolcular ve taraftarlar da Levanteli futbolculara ve taraftarlara saldırmadılar. Neticede bu bir spor karşılaşması.
GS bugün büyük takımsa, bu FB’nin ve Beşiktaş’ın büyüklüğü sayesindedir, onlara kıyasen büyüktür. Tıpkı onların da GS’ye kıyasen büyük takım oldukları gibi. Ersun Yenal; adın üstünde kardeşim; “YEN” ve “AL”. Şu halde yenilince neden hemen takımı tesislerde bırakıp kaçıyorsun? Birbirinize sarılıp, birbirinizi teselli etmeniz gerekmez miydi? Normal olanı, tesislerde kalıp oyuncularınıza moral destek vermek değil miydi? Malazgirt’te yenilen Bizans Ordusu kumandanı İmparator Diyojen (Diogenes), Kut’ül Emare’de yenilen İngiliz orduları kumandanı Tavsınd (Towsnshend) ve Dumlupınar’da yenilen Yunan orduları komutanı Trikopis bile ordusunu bırakıp kaçmamıştı cepheden? Siz neden yenilgi sonrası apar topar tesisleri terk ettiniz Ersun Bey?
24 Şubat 2020
Ömer Sağlam