AKP’nin iktidar olmasının üzerinden tam 18 yıl geçti.
Uzun zaman…
Bir ömür…
Satılmayan, yıkılmayan, bozulmayan, değişmeyen bir kurum, bir yapı, bir düzen kalmadı.
Yerli ve milli ne kadar kamu kuruluşu varsa elden çıkarıldı.
Bu satışların sonunda milyonlarca dolar gelir elde edildi.
Yollar, köprüler, binalar, fabrika yapan fabrikalar, enerji üretim tesisleri, elektrik, doğalgaz, limanlar yandaşlara ve yabancılara hazine garantisi ile birlikte verildi…
Tank fabrikası, Türkiye’nin bir ili büyüklüğündeki Katar’a devredildi.
Bu satışların sonunda Türkiye’nin en önemli, en stratejik kurumu Türk- Telekom Lübnanlıların oldu. 8,2 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. Şimdiye dek bu büyüklükte bir satış gerçekleşmemişti.
Bu bir rekordu. Mülkün sahibi Lübnanlı Hariri ailesiydi.
Geldiler. Yediler, içtiler… Aldıkları kurumları hücrelerine kadar sömürüp içini boşalttılar, sonra da çekip gittiler…
Kaybeden Türk milleti oldu…
Bu satışların yanında, 18 yıllık AKP iktidarında devlet kurumları da nitelik değiştirdi. Tanınmaz hale geldi…
Milli Eğitim karmakarışık bir görünüm aldı. Aşureye döndü…
Her gelen bakan, kendi anlayışına ve görüşüne göre sistemde değişiklik yaptı. Eğitimi yapboz tahtasına çevirdi.
Sorular çalındı. Hak yendi. Günümüzde soru hırsızlığından 467 kişi gözaltına alındı halen.
Yüzbinlerce öğretmen tayin bekliyor şimdi. Öğretmensizlikten okullar kapandı, kapanıyor.
Okullar kapanıyor, kapanmasına da onun yerine durmadan cezaevleri yapılıyor.
Adalet Bakanlığı mevcut 389 cezaevine ek olarak 132 yeni cezaevinin daha yapımını sürdürüyor. 35 cezaevi ise proje aşamasında. Hâlihazırda cezaevlerinde kalanların sayısı 264 bin 31.
Bu rakam, 2002 yılında toplam 98 bin 955 kişiydi.
Yazma, çizme, düşünme, savunma özgürlüğü ve demokrasi, ayaklar altına alındı.
Şu anda hapishanelerde yüzlerce avukat var.
Hapishanelerde suçlu artarken, bi taraftan da dışarıda işsiz sayısı artıyor… 2002’de 2 milyon 464 bin olan sayı, 2019’da 4 milyon 596 bine çıktı…
Bütün bunların yanında emniyette, orduda, yargıda da büyük değişimler yaşandı.
Yargı yandaş yargıya dönüştü. İktidarın ve kodamanların emrine girdi.
Halkımızın, insanlarımızın, kamunun hakkını, hukukunu savunacak savcılar, yargıçlar parmakla gösterilecek kadar az günümüzde.
Çok kötü bir durum ve görüntü bu. Kimsenin yargıya güveni kalmadı.
İşsizlik, yoksulluk başını aldı gitti.
Tarikatlarda, tekkelerde çocuk tacizleri, tecavüzleri durdurulamıyor.
Sefalet ve rezalet diz boyu. Halk perişan. Halk isyanlarda…
Artık insanlarımız, ezilenler, çekinmeden sıkıntılarını, acılarını, çektiği çileleri haykırabiliyorlar.
Ne din sömürüsü ne de cennet – cehennem vaatleri onları kandırabiliyor şimdi.
Zaten cehennemi bu dünyada yaşıyorlar. Cenneti yaşayanları da gözleri ile görüyorlar…
Anlatmaya da gerek kalmadı…
Evinde tencere kaynatamayan kadınlar, pazarlardan sebze, meyve atıkları toplamaya başladılar bile.
Bütün bu çileler yetmiyormuş gibi halkın başına bir de Suriyeli vatansız mültecileri bela ettiler. Güneydoğu’da toprak ağaları, Suriyeli göçmenleri 20 – 25 TL gündelikle çalıştırıyor.
Bu tercih karşısında insanlarımız işsiz kalıyor…
Halk aç, aşsız, ekmeksiz, perişan…
“Gelen gideni aratır” derler.
Halkımız içine düştüğü bu bataklıkta geçmişe özlem duymaya başladı. Geçmişte yaşadığı yoksulluğa, zorluklara rağmen Ecevitleri, Demirelleri arar oldu…
Hayallerimizi, duygularımızı, kardeşliğimizi bitirdiler.
Toplumu, insanları birbirine düşman ettiler.
Ne dostluk kaldı, ne dayanışma; ne kardeşlik kaldı ne yardımlaşma…
Yalan, dolan, talan, hırsızlık, namussuzluk, taciz, tecavüz tavan yaptı…
Viraneye döndü vatanımız…
Sevgili yurdumuzu harabeye çevirdiniz…
Gideceksiniz…