Sevgi nedir diye soralım önce kendimize,sonra çevremizdeki insanlara…Eminim hiç tahmin etmediğiniz cevaplar alacaksınız…
Bana göre sevgi özveri,emek,beklentisiz vermek,özlemlerimiz,Beklentilerimiz
Duygularımızdır…
Çocuklarını çok sevdiğini söyleyen anne-baba,hergün çocuklarına şiddet uyguluyor veya taciz edilmesine ses çıkarmıyorsa,geleceklerini düşünmüyor ve eğitimleriyle ilgilenmiyorsa sevdiğini söylemedim hiç…Çocuğunu sevmek demek onun gelecekte ayakları üzerinde durabileceği şekilde eğitim aldırmak ve ona sevgi göstererek sevgiyi öğretmektir…
Hayvanları çok sevdiğini söyleyenler;Gelip geçerken “ay ne şirinsin sen”diye sevgi göstermek,ya da hayvan resimleri paylaşmak değil;Onlara sokaklarda şiddet uygulayanları eğitmek,çocuklarımıza hayvan sevgisini aşılamaktır sevgi….
Doğayı çok sevdiğini söyleyenler;Ağaçlar kesilirken çocuğunu kaybetmiş gibi yüreğinde acı duyanlardır,hava kirliliğine karşı mücadele edenlerdir…
Plastiklerin yüzlerce yıl erimediğini çocuğuna öğreten ve toplumu bu yönde eğitenlerdir…
Sevgililer Günü eski Roma zamanında başlamıştır. Juno Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi sayılıyordu. Ayrıca kadınlık ve evlilik tanriçasi olarak da biliniyordu. Her 15 şubatta Lupercalia Bayramı kutlanıyordu.
Katı kurallar yüzünden birliktelik yaşayamayan genç kızlar hoşlandıkları erkeklerin isimlerini yazıp kavanoza atıyorlardı. Genç erkekler kavanozdan bir isim çekerek, bayram eğlenceleri boyunca o kızla birlikte oluyorlardı. Birbirine aşik olan çiftler bayram sonunda evleniyorlardı.
Roma Imparatoru 2. Claudius savaşacak asker bulamadığı için evlilikleri yasakladı ama papaz Aziz Valentine ve Papaz Aziz Marius gizlice gençleri evlendirdikleri icin çok kizan Imparator Aziz Valentine’i cezalandırıp sopa ile döverek ölüme mahkum etti. M.S 270 yılının 14 şubatında Hristiyan şehitliğine gömüldü.
Başka bir efsaneye göre de Aziz Valentine Hristiyanliği seçtiği ve vazgeçmediği için öldürülmüştür.
Papa Gelasius 496 yılının 14 şubatında Aziz Valentin’i onurlandirmak icin Aziz Valentine günü olarak belirlemiştir.
Amerika’da 1800 lu yillardan sonra Esther Howland ‘in ilk Sevgililer Günü kartı yollamasıyla toplumsal bir olay olarak pek çok insan tarafindan kutlanmaya başlanmıştır.
Olayın ticari yönü çok gelişmiş olup, insanlar birbirleriyle yarışırcasına en pahalı hediyeyi alma yoluna gitmişlerdir.
Bence sevgi yolda giderken gördüğün bir yaşlıya gülümsemektir…
Hasta bir komşuya götürdüğünüz bir sıcak çorbadır sevgi…
Ağlayan bir çocuk gördüğünde ona sıcacık bir bakışla”sakın ağlama,sen hep gül”diyebilmektir…
Çocuk tacizlerine ve çocuk gelinlere,çocuk işçilere sessiz kalmayıp onları koruyacak kanunların çıkması için yönetenleri yönlendirmek ve bu konuda halkı bilinçlendirmektir benim anladığım sevgi…
Sevgi yaşayamadığımız çocukluğumuzu yaşamaya çalışmaktır,kaç yaşında olursak olalım…
Sevgi her dakika “seni seviyorum “demek ya da pahalı hediyeler almak değildir…
Uyuyan sevgilinin,eşin,çocuğun üstünü örtmektir usulcacık,üşümesin ve uyanmasına diye…
Sevgiliyi pahalı lokantalarda götürmek değildir,sevdiğin için onun çok sevdiği bir yemeği yapıp,bir sofra etrafında neşe içinde birlikte paylaşabilmektir…
Sevgi hasretini çektiğimiz bir dokunuştur…Bir bakıştır…Hiç konuşmadan bile olsa yanyana durabilmektir…
Ne istiyorum şu an biliyor musunuz?
Bir helikopterim olsa,içini nefret ve kim tohumlarını yok edecek ilaçlarla ,çiçek tohumları,sevgi tohumları ve aşk şarkılarıyla doldurup,dünyaya havadan serpsem tüm dünyayı dolaşıp…
Havada sevgi ve çiçek kokusundan başka koku kalmasın,hayatınızdan sevgi hiç eksik olmasın…
Bir yanıt yazın