Salı günü Iowa Demokratik Parti ön seçiminin gecikmeli sonuçlarına göre;
Indiana’da 102 bin nüfuslu South Bend şehrinin 38 yaşındaki eski belediye başkanı P.Buttigieg delegenin yüzde 26.9’unu aldı.
B. Sanders yüzde 25.1, E. Warren yüzde 18.3 ve J.Biden yüzde 15.6, A.Klobuchar yüzde 12.6 ile beşinci oldu…
*
Eğer seçilirse P. Buttigieg, ABD’nin ilk eşcinsel başkanı olacaktır.
İlk açık eşcinsel potansiyel ABD Başkanı Buttigieg, yeni nesil liderlerin zamanı geldiğini,
Washington’daki deneyim eksikliğinin onu ülkenin başkentindeki partizan çıkmazını kırmak için ideal bir aday haline getirdiğini savunuyor.
*
3 Kasım’da sona erecek ABD başkanlık seçim kampanyasını başlatan Iowa’da;
Demokrat Parti beceriksiz bir ön seçimle başlangıç yaptı.
Mobil uygulamada sorun yaşandı.
Seçim merkezleri verileri Demokrat Parti Iowa merkezine telefonla bildirmek, parti yetkilileri de verileri manuel olarak doğrulamak zorunda kaldı.
Bu da nihai sonuçların açıklanmasında olağandışı gecikmelere yol açtı.
Başkan Trump, Iowa’daki kargaşada Demokratlar’ı hedef aldı, “Ne zaman kendi beceriksizlikleri yerine Rusya’yı suçlamaya başlayacaklar?” diye sordu.
Şimdi dikkatler 11 Şubat’ta New Hampshire’da bir sonraki ön seçime çevrildi…
*
ABD başkanlık seçimlerinde Demokratlar her zaman dış ilişkilerden ziyade iç ilişkilere odaklanırdı.
Dış politika; uluslararası ticaret, iklim değişikliği, göç konuları ile mesela Orta Doğu ile ilgili stratejik konuları kapsıyor.
*
Bu defa Demokrat adaylar Iowa ön seçimleri öncesi yapılan son televizyon tartışmasında dış politikayı öne çıkardılar.
ABD hükümetinin İran Kudüs Kuvvetleri Komutanı K.Süleymani’yi öldürmesi,
Başkan Trump’ın İsrail-Filistin arasında “Yüzyılın Anlaşması” tartışmaları öncelikli konular oldu.
Ama hiçbiri ayrıntılı ya da tutarlı bir dış politika vizyonu sunamadı…
*
Ancak son TV tartışması, adayların röportajları ve açıklamaları demokratların ortak unsurlarını ortaya çıkardı.
Farklılıklarına rağmen, demokratların başkanlık seçimlerini kazanmaları halinde ne yapmaları gerektiği konusunda büyük ölçüde anlaştıkları görüldü.
Görülen şey; Başkan Trump’ın başarmaya çalıştığı her şeyin tersini yapacaklarıydı!
*
Sadece dört aday başkanlık yarışında öne çıkıyor.
Başkan B.Obama’nın Vekili Joe Biden: Vermont Senatörü B. Sanders : Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren ve P.Buttigieg.
*
İdeolojik olarak Biden ve Buttigieg; ABD’nin dış ilişkilerdeki rolünü Trump’tan önceki duruma getirmek istiyor.
Sanders ve Warren ise mevcut hükümet sisteminin tamamen bozulduğuna ve sistematik olarak değiştirilmesi gerektiğine inanıyor.
Bu söylemler dış ilişkilerde, Amerikan rolünün dünyada tamamen yenilenmesi anlamına geliyor.
*
Hepsi Başkan Trump’ı, hem küresel görünüm hem de bölgelere ilişkin sorunları özel kararlarıyla ele aldığı için eleştiriyor.
ABD’nin müttefikleriyle, özellikle Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinin onarılması gereğine inanıyor.
Diplomasiyi geri kazanmak: BM ve uluslararası kuruluşlarla çalışmak: Askeri harcamaları azaltmak: Başkanlık yetkisi ile güç kullanımının sınırlanması;
ABD birliklerinin geri çekilmesi ve İran ile nükleer anlaşmanın yeniden kurulmasını öngörüyor.
*
Sanders, “Amerikan halkı, trilyonlarca dolara mal olan sonsuz savaşlardan bıktı.
Bizim işimiz BM ve Dışişleri Bakanlığını yeniden inşa etmek:
Uluslararası çatışmaları diplomatik olarak çözmek: Bunları sağlamak için dünyayı bir araya getirme yeteneğimiz olduğundan emin olmak:
Yaşadığımız sonsuz savaşları durdurmaktır ” dedi.
E.Warren benzer bir dil, Biden ve Buttigieg ise daha ılımlı ve gerçekçi bir dil kullandı.
*
Ancak hiçbiri, özellikle İran ve Kuzey Kore gibi düşman devletlerle,
Rusya ve Çin gibi agresif güçlerle uğraşırken bu hedeflere nasıl ulaşmayı planladıklarını açıklamadı.
*
Demokrat tüm adaylar ABD kuvvetlerinin Orta Doğu’dan çekilmesini isterken;
Kapsam, zamanlama ve yer bakımından farklılık gösterdiler.
Hepsi ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesini destekledi.
*
E. Warren, tüm ABD birliklerini Orta Doğu’dan derhal geri getirmek istiyor.
“Çünkü askerimizden askeri olarak çözülemeyen sorunları çözmesini istememeliyiz…
Ekonomik araçlarımızı, diplomatik araçlarımızı kullanmamız gerekir” diyor.
J.Biden, “ABD’nin tüm bölgeyi terk etmesi gerekiyor.
Ancak daha sonra, savaş birlikleri ve özel kuvvetler ile devletler ve teröristler arasında ayrım yapılmalıdır.
Bölgedeki çatışmaları çözmek için diplomatik müzakerelerden yararlanılmalıdır.
Ancak teröristlerle pazarlık yapmayız” diyor…
*
J.Biden, Başkan Trump’ı ABD birliklerini Türkiye- Suriye sınır bölgesinden çektiği için eleştirdi.
Bu bölgeye IŞİD ve diğer teröristlerle savaşmak için özel kuvvetler yerleştireceğini söyledi.
*
Hepsi, Başkan Trump’ın Süleymani’nin öldürülmesini emretmeden önce Kongreye danışması gerektiğini savunuyor.
Sanders, ABD’nin Yemen’deki Suudi askeri operasyonlarına desteğini yasaklamak için başlattığı iki partili bir kararı örnek gösteriyor.
Warren, başkanın yakın bir tehdit varsa kongre onayı olmadan güç kullanabileceğini,
“Ancak bu ülkeyi savaşa sokmadan önce askeri güç kullanma yetkisine ihtiyacımız var. Anayasanın sağladığı şey budur ve Başkomutan olarak bunu yapacağım “diyor…
*
Hepsi İran’ın nükleer silah edinmesine izin verilmemesi, Obama’nın müzakere ettiği nükleer anlaşmanın iyi olduğu konusunda hemfikirdir.
J.Biden, anlaşmaya iyi çalışıldığı iddiasında, Trump’ın anlaşmanın yenilenmesi kararını eleştiriyor.
ABD’nin anlaşmayı müzakere eden ittifakla birlikte “İran’ın geri dönmesinde ısrar etmesi gerektiğini” söylüyor.
Sanders da aynı fikirdedir;
“Başkanlığımın ilk gününde anlaşmaya tekrar gireceğim ve P5 +1 ve İran ile birlikte çalışarak nükleer silaha giden yolu daha da engelleyecek,
İran’ın bölgedeki saldırgan eylemlerini sınırlayacak ve Ortadoğu’da stratejik denge kuracağım” diyor.
Buttigieg de aynı duruşu tekrarlıyor: “İran’ın nükleer silah geliştirmesini önlemek elbette bir önceliktir.
Çünkü bu Amerika’yı güvende tutmanın önemli bir unsurudur. Ama bu hedefe ulaşmanın tek yolu uluslararası bir ittifak kurmaktır” diyor…
*
Ne ki, Demokratlar bu ifadeleriyle; Obama anlaşmasının zayıf yanlarını,
İran’ın uzun menzilli füzeler ve birçok Orta Doğu ülkesinde agresif müdahalelerle devam eden tutumunu görmezden geliyor.
İran’daki aşırı İslami rejimin 2020 seçimlerinde Demokratik bir galibiyet arayışı içinde olması şaşırtmıyor!
*
Adaylar, Başkan Trump’ın İsrail politikasını: ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasını: Filistin Yönetimine yardımın kesilmesini;
Henüz açıklanan “Yüzyılın Anlaşması”nı set biçimde eleştiriyor.
J.Biden “Bir barış planı iki tarafın bir araya gelmesini gerektirir.
Anlaşma toprakları ilhak etmek için tek taraflı hamleleri harekete geçirebilecek ve barışı daha da geriye çekebilecek siyasi bir hamledir” diyor.
Sanders, “Bir anlaşma; İsrail işgalini sona erdirme ve güvenli bir İsrail ile birlikte Filistinlilerin kendi başına bağımsız bir devlette kendi kaderini tayin etmesini
sağlamalıdır. Halbuki Trump’ın anlaşması sadece çatışmayı sürdürecektir, kabul edilemez ” diyor.
E.Warren, “Trump’ın barış planı bir ilhak planıdır ve gerçek bir Filistin devleti için hiçbir şans sunmuyor,”
Buttigieg, “Barış Anlaşması uygulanabilir bir çözümü baltalıyor” diyor…
*
Sonuçta Buttigieg veya Biden’ın Demokrat adaylığını kazanması halinde ABD’nin Obama benzeri bir dış politikayı,
Sanders veya Warren kazanırsa, çeşitli dış ilişkiler alanlarında büyük değişiklikler içeren radikal bir yaklaşımı benimseyeceği anlaşılıyor.
Başkanlığın Demokratlara geçmesi, ABD’nin Orta Doğu politikasının kökten değişeceği anlamına geliyor.
5. 2. 2020
Yazıları posta kutunda oku