Kırım Tatar Milli Meclisi ve Dünya Kırım Tatar Kongresi Başkanı Refat Çubarov’un sosyal medya üzerinden “Dünya şiddete ve işgale karşı onur yürüyüşüne katılacak tüm dünyadaki insan hakları savunucuları, Ukrayna’nın ana kısmından Rusya tarafından işgal edilen Kırım’a yürüyüş yapacak” açıklaması, maalesef Türk medyasında yeterince gündeme gelmemiştir. Önemli sayıda Kırım Tatar göçmenin yaşadığı Türkiye’de kamuoyunun “Dünya Şiddete ve İşgale Karşı Onur Yürüyüşü” eyleminden haberi bile olmamıştır. Haber sadece Turan Haber Ajansı’nda yer almıştır. )
Rusya 1994 yılında Budapeşte Mutabakatı ile kabul ettiği Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Kırım’ı işgal ederek ortadan kaldırmıştır. Şubat 2017’de yapılan Kırım Tatar Platformu toplantısında Kırım Tatar halkının lideri, Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun değerlendirmeleri çok önemlidir: “Biz Kırım’ı silah zoruyla değil, diplomasi ve yaptırımların baskısıyla kurtarmayı istiyoruz..”
Onur yürüyüşü ile ilgili olarak Kırım’ın işgalci sözde Başkanı Sergey Aksyonov şu açıklamayı yapmıştır: “Eğer iş gerçekten sınırı yasa dışı geçmeye ve Rus toprağına girmeye kadar varırsa, bu eylemler tabii ki sert bir şekilde bastırılacaklar.” Kırım’dan yasa dışı olarak Rusya Federasyon Konseyi’nin sözde senatörlüğüne seçilen Kırımlı işbirlikçi Sergey Tsekov, yapılması planlanan yürüyüşü “provokasyon” olarak değerlendirmiş ve Çubarov’u “provokatör” olmakla suçlamıştır.
Kırım Tatar Milli Meclisini “terörist” ilan ederek, Kırım’daki faaliyetlerini durduran eski savcı, sözde milletvekilli Natalya Poklonskaya yürüyüşe katılanları “balonlarla süslenmiş tutuklu nakil araçlarıyla” karşılamayı teklif etmiştir. ( https://qha.com.tr/haberler/cubarov-un-kirim-a-yuruyus-duzenleme-anonsu-isgalci-ve-isbirlikcilerde-panik-yaratti/149296/) Kırım Tatar Milli Meclisi’ni terörist ilan eden Rusya, diğer tarafta Moskova’da PKK/YPG’nin (Halk Savunma Birlikleri, Kürtçe Yekîneyên Parastina Gel), büro açmasına izin vermektedir.
PKK, 10 Ağustos 1997 yılından bu yana ABD’nin Yabancı Terörist Organizasyonlar listesinde, 2002 yılından bu yana da Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde yer almaktadır. Avrupa Birliği PKK’yı silahlı saldırılar düzenleyerek bir Kürt devleti kurmak ya da Türkiye’nin güneydoğusunda özerk bir bölge oluşturmaya çalışmakla suçlamaktadır.
2014 yılında PKK yöneticileri Murat Karayılan ve Duran Kalkan adına Hollandalı bir hukuk bürosu AB Konseyi tarafından terör eylemleri nedeniyle uygulanan kısıtlayıcı tedbirlerin kaldırılması ve PKK’nın terör listesinden çıkarılması için Avrupa Konseyi Adalet Divanı’na başvurmuştur. 15 Kasım 2018‘de Divan, PKK’nın açtığı davayı karara bağlayarak 2014-2017 yılları arasında terör örgütleri listesinde tutulmasında usul hataları olduğuna ancak yeni kararlar uyarınca PKK’nın AB Konseyi’nin terör örgütü listesinde tutulması gerektiğine hükmederek başvuruyu reddetmiştir.
Rusya’nın bu çifte standardına Türkiye’den ses çıkmamakta, aksine güney sınırımızda bu terör örgütü ile Suriye rejiminin katliam yapmasına da engel olunamamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan YPG ile Rus askerlerinin fotoğraflarını Putin’e gösterdiğini söyleyerek, “Fotoğrafları ilettik. Tarihleri yerleri ile verdik. Konuyu anlattık. İnceleyeceğini söyledi. Bundan sonraki süreç Putin’e kaldı” demiştir ama ben Putin’in bilgisi dışında bu askerlerin orada bulunduğuna inanmak istemiyorum. Eğer inanırsam, kendimi çok saf bir Kırımlı olarak değerlendiririm.
Rusya’nın Karadeniz’deki tatil kenti Soçi’de 3 Mayıs 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin ile görüşmesinin ardından yapılan basın toplantısında “Domates dışında her konuda mutabık kalındı” derken, Putin şu açıklamayı yapmıştır: “Domates dışında kısıtlamaların kaldırılması için anlaştık.” Bunun kapsamına acaba Kırım Türklerinin anavatanı Kırım’ın Rusya tarafından uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgalinin ardından Kırım’ın nüfus yapısını değiştirmek için Kırım’a Rusların göçünün kısıtlanmasının kaldırılması da girmekte midir?
Günümüzde başta Eskişehir olmak üzere Kırımdaki Tatar nüfusundan daha çok Kırım Türkü Anadolu’da yaşıyorsa, bunun sebebi Kırım Hanlığının Rus nüfuzuna geçmesidir. Kırım’dan Türkiye’ye kitle göçleri, 1783’de Kırım Hanlığının ortadan kaldırılarak Rusya İmparatorluğu’nun Kırım’ı ilhak etmesinden sonra gerçekleşmiştir. İki yüzyıldan fazla bir süredir Anadolu’ya yönelik göçün sebebi, Kırım Türklerine yönelik baskıdır. 18 Mayıs 1944 de Stalin tarafından vatanlarından sürülen ve yarısı yollarda katledilen Kırım Türklerini unutmayalım.
Kırım’ın işgal altında bulunduğu sürede Rusya’nın Kırım Tatarlarını korkutmaya ve bölmeye, yarımadada meydana gelen olaylar hakkında gerçeklerin sesini susturmaya çalışarak Kırım Tatarlarına karşı baskı uyguladığını bilmeyen yoktur.
Mayıs ayı başında yapılması öngörülen yürüyüşün amacı, Ukrayna’nın egemenliği, siyasi bağımsızlığı, birlik ve toprak bütünlüğü konusunda Birleşmiş Milletler, Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tarafından alınan kararları desteklemek ve Kırım Tatar Türklerinin Kırım’da yaşayan Ukraynalıların haklarını korumaktır. Yürüyüşe; insan hakları savunucuları, milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler, dünya barışını destekleyenler ile işgale ve şiddete karşı onur mücadelesi verenlere destek olmak isteyen herkes davet edilmiştir.
2 Mayıs 2020 tarihinde başlayacak “Dünya Şiddete ve İşgale Karşı Onur Yürüyüşü” Rusların propagandasıyla üstü örtülmek istenen işgale dikkat çekilecektir. Milli lider Kırımoğlu da eyleme ilişkin şu açıklamayı yapmıştır: “Şimdilik detayları açıklamıyoruz. Ama bu eylemin 2015’de düzenlenen ablukanın dikkat çektiği gibi Kırım konusuna da dikkat çekeceğini umuyoruz.” Kırımoğlu’nun provokasyon ihtimaline ilişkin olarak “Bizim taraftan bu tamamen barışçıl bir eylem. Biz oraya silahsız gideceğiz” demiştir.
Kırım Tatar Milli Meclisi ve Dünya Kırım Tatar Kongresi Başkanı Refat Çubarov’un açıklamaları, Kırım’ın işgalci yönetiminde panik yaratmış, Kırım’ın sözde Başkanı Sergey Aksyonov küstah açıklamalarda bulunmuştur. Çubarov sosyal medya hesabında, “3 Haziran 1571 senesinde Kırım Hanı Devlet Giray’ın ordusu Moskova’yı yaktı. Seneye bu güzel tarihsel olayın 450. yıl dönümünü nasıl kutlayalım? Bütün teklifleri paylaşabilirsiniz” açıklamasında bulunmuştur. Buna karşılık Rusya’nın Uluslararası İlişkiler Komitesi üyesi Elena Panina’ya göre bu tür mesajlar uluslararası çatışmaları ortaya çıkartabilir ve tüm Kırım Tatar halkına zarar verebilir: “Kahraman-pilot Amethan Sultan’ın veya hümanist aydın İsmail Gaspıralı’nın isimlerini popülerleştirmek yerine, zalim ve kanlı yöneticilerin isimlerini yükseltiyor.”
2014 yılından bu yana Kırım’da kaçırılan veya yasadışı gözaltına alındıktan sonra 28’i serbest bırakılan 42 “zorla kaybetme” kurbanı olduğu açıklanmıştır. Kırım’da insan hakları savunucularının, engelleme, taciz ve gözaltı riskiyle karşı karşıya olduğu tespit edilmiştir. Rusya’nın işgal altındaki bölgelerde yaşayanlara otomatik olarak vatandaşlık kazandırırken, Ukrayna ile yasal bağlantıları olan vatandaşların Rus vatandaşlığını kabul etmedikleri, bunun sonucunda sosyal güvenlik, sağlık ve emekli maaşlarına erişimin zorlaştığı belirlenmiştir.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, Kırım Ukrayna’ya iade edilmediği sürece Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların artarak devam edeceğini açıklamıştır. Pompeo’nun Kiev ziyaretiyle ilgili Twitter hesabından paylaşımda bulunan Bakanlık Sözcüsü Morgan Ortagus, “Bugün, Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığı sonucu ölenleri andık. Rusya’ya karşı, Donbass’ta barışı desteklemediği sürece yeni yaptırımlar getirmeye devam edeceğiz” demiştir.
“The United States will continue its sanctions policy towards Russia until it ceases its occupation of Crimea and restores peace in Donbas, U.S. State Department Spokesperson Morgan Ortagus has stated.”Today, we honored the lives of those who have perished as a result of Russian aggression in Ukraine. We will continue to impose sanctions on Russia until it commits to peace in the Donbas and ends its occupation of Crimea. Our support is with Ukraine,” Ortagus wrote on her Twitter account on January 31. As Ukrinform reported, on January 29, the United States imposed new sanctions on illegitimate Russian-backed Crimean officials and a railroad company linking Crimea to Russia.”
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2 Ağustos 2019’da açıklanan raporda yer alan bilgileri ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin (OHCHR) tespitlerini Genel Kurul’da üyeler ile paylaşmış, OHCHR mensuplarının Kırım Yarımadası’na girişlerine izin verilmediğini söylemiştir. Rapor’daki verilerin, işgal altındaki Ukrayna yarımadasına erişim verilmemesi sebebiyle uzaktan izleme yoluyla toplanan bilgilerle sınırlı olduğu belirtilmiştir. Rusya, BM’nin Rusya’yı işgalci bir güç olarak nitelendiren kararlarını kabul etmemektedir. Oysa yarımadadaki koşullar; kaçırılmalara, onaylanmamış göz altına almalara, zorunlu kaybolmalara, yaşam, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlallerine izin vermektedir.
OHCHR, Mart 2014’ten bu yana Kırım’da kaybolan 42 kişi (38 erkek ve 4 kadın) tespit etmiş, gözaltı merkezlerinde işkence ve kötü muamele yapıldığını belirlemiştir. Mağdurların çoğu aşırıcılık, Rusya’da yasaklanmış gruplara bağlılık, sabotaj ya da Rus karşıtı faaliyetlerden sorumlu oldukları suçlamasıyla karşılaşmışlardır. Kırım Tatarlarına baskı yapıldığı, Kırım’daki Tatar- Türk kültürünün yok edilmek istendiği belgelenmiştir. Din özgürlüğü konusunda da yaptırımlar olduğu, Kiev eski Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin Rus makamlarına kayıt olmadığı için yasal statüsünü kaybettiğine dikkat çekilmiştir.
Ukrayna Yunan Katolik kilisesi gibi diğer kiliseler de engellerle karşılaşmış, Yehova Şahitleri cemaatinin faaliyetleri 2017’de kısıtlanmış, ifade özgürlüğünü baltalayacak uygulamalar olduğu belirlenmiş, sosyal medya da dahil olmak üzere her türlü karşı muhalif görüşleri dile getirmiş olan kişiler “aşırıcılıkla” suçlanmış, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel topluluk üyelerinin halka açık toplanma izinleri reddedilmiştir. )
Eski Başkanı olduğum Kırım Türkleri Derneği’nin 11-12 Ekim 2014 tarihleri arasında Eskişehir’de düzenlediği Çalıştay’ın sonuç bildirisinde, “Türkiye ve Rusya arasında bu yıl sonunda yapılacak olan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nde ve Türkiye ile Rusya arasında yapılacak olan tüm toplantılarda Kırım Tatarlarının yaşadığı sorunlar gündeme getirilmelidir” tespiti yapılmıştır. Ortak Akıl Çalıştayı Sonuç Bildirisi’ndeki kararlar günümüzde de geçerlidir:
- Kırım’ın 2014 Şubat ayında Rusya tarafından işgali uluslararası hukuka aykırıdır. Rusya 1994 yılında Budapeşte Mutabakatı ile kabul ettiği Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Kırım’ı işgal ederek ortadan kaldırmıştır.
- Kırım Tatarlarının Milli Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov ve aktivistleri Kırım’dan uzak tutacak tüm kısıtlama, karar ve uygulamalara son verilmelidir.
- Kırım’da insan hakları ve uluslararası hukuka aykırı uygulamalar ile basın, yayın ve haberleşme hürriyetinin önündeki engellemeler kaldırılmalıdır.
- Rus işgali ile birlikte Kırım Tatarlarının vatan Kırım’da yaşama, ibadet ve eğitim hürriyetlerini kısıtlayan tehdit, darp, insan kaçırma ve cinayetler sonlandırılmalıdır.
Kırım’dan Türkiye’ye kitle göçleri, 1783’de Kırım Hanlığının ortadan kaldırılarak Rusya İmparatorluğu’nun Kırım’ı ilhak etmesinden sonra gerçekleşmiştir. İki yüzyıldan fazla bir süredir Anadolu’ya yönelik göçün sebebi, Kırım Türklerine yönelik baskıdır. 18 Mayıs 1944 de Stalin tarafından vatanlarından sürülen ve yarısı yollarda katledilen Kırım Türklerini unutmayalım.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in Mayıs 1998’de Kırım’ı ziyaretinde söyledikleri kulağımıza küpe olmalıdır: “Tarihin karanlık bir döneminde zorla, yaşadıkları topraklardan koparılmış olan Kırım Tatarlarının yeniden anayurtlarına dönmeleri, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün küresel bir mutabakata dönüştüğü zamanımızın ruhuna uygun bir tarihi gelişmedir.”
Milli lider Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu Türkiye’nin son zamanlardaki tutumunu eleştirmiştir: “Şimdi dünyada bize soruyorlar, Türkiye size bu kadar yakın, en kalabalık diasporanız da orada. Türkiye niye böyle davranıyor diye. Biz elimizden geldiğince Türkiye’yi savunuyoruz. Ama bunlar çok tesirli çok inandırıcı olmuyor. Diyorlar ki, akrabalık böyle olmaz.”
Anne tarafından Kırım, baba tarafından Romanya Köstence göçmeni olan bir ailenin ferdi ve de bugün Ankara’da yapılacak etkinliği düzenleyen Kırım Gelişim Vakfı’nın kurucu üyesi olarak Kırım konusunda en az Filistin davasına verilen destek kadar bir desteğin verilmesinden yanayım. Unutmayalım ABD’de sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye aleyhine, Ermenistan lehinde oy veren iki Müslüman üyeden biri Filistinlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’nda Filistin haritasını göstererek Filistinlilere sahip çıkmıştır ama Filistin kökenli Arap Temsilciler Meclisi üyesi Rashida Thalib Türkiye aleyhine oy kullandığı için ANCA tarafından kendisine teşekkür edilmiştir. Tlalib, kendisine gönderilen “Deputy Rashida Tlaib, Photographs of nine Turkish citizens who lost their lives to vote against the bill that you use Turkey is attached” mesajına cevap bile vermemiştir. Kırım, Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya arasında bir barış ve huzur köprüsü olmalı, şövenist yaklaşımlara ortam hazırlayan bir alan olmamalıdır.
Kırım’da vatanlarından diktatör Stalin tarafından sürgün edilmiş Kırım Türklerinin bir daha bu sürgünü yaşamamaları için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda Putin nezdinde ağırlığını hissettirmesi, Türkiye’de yaşayan Kırım Türkleri için çok önemlidir.