Ülkelerin yolsuzlukla mücadelede dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International), 1995 yılından bu yana her yıl yayınladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’ni (Corruption Perceptions Index: CPI) 23 Ocak 2020 tarihinde açıklamıştır. Endeks, Örgüt’ün öncü araştırma ürünü olup, kamu sektörü yolsuzluğunun önde gelen küresel göstergesi haline gelmiştir. Ülkeleri ve bölgeleri sıralayarak göreceli yolsuzluk derecesinin yıllık görüntüsünü belirlemektedir.
Örgüt, 2012 yılında puanları bir yıldan diğerine karşılaştırabilmek amacıyla kullanılan metodolojiyi revize etmiştir. 2019 CPI, 180 ülke ve bölgede kamu sektörü yolsuzluğunu ölçmek için 13 anket ve uzman değerlendirmesinden yararlanmış ve her birine sıfırdan (çok bozuk) 100’e (çok temiz) bir puan vermiştir. 0-100 arasında derecelendirme sunan bir ölçek kullanılmaktadır. Endeks, uzmanların, sivil toplum örgütlerinin ve iş dünyası temsilcilerinin kamu kesimindeki yolsuzluğa ilişkin algılarını yansıtmaktadır. Bu alanda dünyanın en güvenilir çalışmaları arasındadır.
Yolsuzluk nedir sorusuna, sosyo-ekonomik koşullar, politik ve kurumsal altyapı ve diğer faktörler göz önüne alındığında cevap vermek zordur. Dünya Bankası’na göre yolsuzluk, kamu görevinin özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılmasıdır. Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü’ne (UNIDO) göre yolsuzluk; kamu güç, görev ve yetkisinin rüşvet, irtikap, kayırmacılık, sahtekarlık ve zimmet yoluyla özel çıkar elde etmek için kötüye kullanılmasıdır. Uluslararası Şeffaflık Örgüt’ü yolsuzluğu, sadece kamu gücüyle sınırlı olmayan herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılması olarak tanımlamaktadır.
4 Ocak 2009 tarihli Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk Sözleşmesi’nin ikinci maddesine göre yolsuzluk, “…doğrudan doğruya ya da dolaylı yollardan rüşvet ve yasadışı bir menfaat temin eden kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü yasadışı menfaatin talep edilmesi, teklif edilmesi, verilmesi ya da kabul edilmesi” dir.
2020 Endeksi’nde 11 uluslararası kuruluş tarafından 180 ülkede yapılan 13 farklı araştırmanın bulguları baz alınmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Bertelsmann Stiftung Sustainable Governance Indicators, Bertelsmann Stiftung Transformation Index, Economist Intelligence Unit Country Risk Service, Global Insight Country Risk Ratings, IMD World Competitiveness Center World Competitiveness Yearbook Executive Opinion Survey, The PRS Group International Country Risk Guide, Varieties of Democracy (V-Dem), World Economic Forum Executive Opinion Survey, World Justice Project Rule of Law Index Expert Survey’dir. )
Örgüt, 2016-2020 dönemindeki eylemleri için stratejik bir çerçeve sunmuştur. Strateji, bağımsız ulusal bölümleri ve uluslararası bir sekreterliği içeren yönetişim yapısı ile zengin bir çeşitlilik üzerine kurulmuştur. Strateji, yapılan her şeyi kapsamayı amaçlamamış, aksine kolektif olarak ilerlenecek kilit alanlara odaklanmıştır.
Almanya merkezli ve 118 ülkede faaliyet gösteren Örgüt’ün her yıl yayınladığı Algı Endeksi’nde Türkiye sınıfta kalmıştır. 2018 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 41 puanla 78’nci sırada yer almış, son beş yılda 9 puan kaybederek 14 basamak gerilemiştir. Avrupa Birliği üyesi Macaristan da Türkiye ile birlikte en fazla düşüş yaşayan ülke olup, son beş yılda 8 puan kaybetmiş ve 46 puanla 64’ncü sıraya düşmüştür. Macaristan ve Türkiye’nin durumuna ilişkin değerlendirme aşağıdadır.
“Otoriter yönetimlerde yolsuzluk olayları daha fazla görülüyor’. Küresel demokrasi verileriyle çapraz analize tabi tutulduğunda (endeks) yolsuzluk ile sağlıklı bir demokrasi arasındaki ilişkiyi açığa çıkarıyor. Güçlü ve kurumsal bir demokrasinin işlediği ülkeler endekste ortalama 75 puanla yer alırken, bu rakamın ortalamasının sorunlu demokrasilerde 49, otokratik eğilimler gösteren hibrid rejimlerde 35 ve en kötü durumdaki otokratik rejimlerde ise 30 olduğu görülmektedir. Bu eğilimleri örnekleyecek olursak, Macaristan ve Türkiye endekste son beş yılda sırasıyla, sekiz ve dokuz puan kaybetti. Aynı zamanda Macaristan, siyasi haklar açısından 1989’dan sonraki en düşük puanı kaydederken Türkiye de kısmen özgür statüsünden özgür olmayan ülkeler kategorisine geriledi. Bu derecelendirme, söz konusu ülkelerdeki hukukun üstünlüğü ve demokratik kurumlardaki geriye gidişi yansıttığı gibi, bağımsız medya ve sivil toplumun hareket alanının keskin biçimde daraldığını göstermekte.”
Örgüt, Türkiye’yi kısmen özgür statüsünden özgür olmayan ülkeler kategorisine indirmiş, yolsuzlukların yaygın görüldüğü ülkelerde siyasi muhalifler açısından da tehlikeli olduğu görüşünü açıklamıştır: “Siyasi cinayetlerin gerçekte hükümetler tarafından onay gördüğü veya bizzat ısmarlandığı ülkelerin yolsuzluk endeksinde de dikkat çekici biçimde en fazla yolsuzluk görülen ülkeler arasında yer almaktadır.”
Endeksin ilk iki sırasında 88 ve 87 puanla Danimarka ve Yeni Zelanda, en sonunda ise sırasıyla 10 puanlı Somali ile 13’er puanlı Güney Sudan ve Suriye yer almıştır. Endeks’te 2012 yılından bu yana aralarında Arjantin ve Fildişi Sahili’nin de olduğu 20 ülke durumunu iyileştirirken Avustralya, Şili ve Malta’nın da içinde yer aldığı 16 ülke sıralamada gerilemiştir. Endeksteki ülkelerin çoğu 50 puanın altında kalmış, endeks ortalaması ise 43 puan olmuştur.
Algı Endeksi’nde en fazla puanı Batı Avrupa ve Avrupa Birliği ülkeleri alırken listelenen 180 ülkenin üçte ikisi 50 puanın altındadır. Avrupa ülkelerinin endeksteki ortalama puanı 66’dır. Bölgelere göre en düşük ortalama 32 puanla Sahra Altı Afrika, 35 puanla Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleridir. ABD 71 puanla 2011 yılından sonra ilk defa endeksin ilk 20 basamağından düşerek 22’nci olurken, Brezilya geçen yılki puanından iki puan gerileyerek 35 puanla 105’nci sıraya düşmüş, Türkiye ise 2013 yılından sonra hızla gerilemiştir. Türkiye geçen yılın endeks sonuçlarında bir önceki yıla göre 6 basamak düşerek 180 ülke arasında 81’nci sırada (2017) yer almıştı.
Türkiye 2019 yılında 39 puan ile 180 ülke arasında 91’nci sıraya gerilemiştir. 2018 yılına göre 2 puan daha kaybeden Türkiye bir yılda 13 sıra düşmüştür. 2013 -2019 döneminde en çok gerileyen 3 ülkeden biri Türkiye olup 6 yılda 11 puan kaybederek 38 sıra gerilemiştir.
WJP’in Endeksi’nde gerileyen, değişmeyen ve iyileşen ülkelerin ortalamanın “üstünde” ve “altında” daki sıralamaları aşağıda verilmiştir.
Bu dönemde en çok puan kaybeden ülkeler Macaristan (-10), Türkiye (-11) ve Saint Lucia (-16) olmuştur. Yeni Zelanda (87), Danimarka (87) ve Finlandiya (86) üst, son sıralarda ise yolsuzluk algısının yüksek olduğu Venezuela (16), Yemen (15), Suriye (13), Güney Sudan (12) ve Somali (9) yer almaktadır. Türkiye, 28 AB üyesi ile karşılaştırıldığında en son sırada olup, üye ülkelerle puan farkı açılmaktadır. Endeks’te 36 OECD üyesi ülke arasında sondan ikinci sırada bulunan Türkiye, G20 ülkeleri arasında (19 ülke) ise sondan dördüncüdür. 2013 yılında en üst sırada bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeler grubunda ise beşinci sıraya gerilemiştir.
Kaynak:
Türkiye’nin hızlı düşüşünde otoriter rejimlere benzer bir yoğunluk ile yürütme erkinin tek elde toplanması, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerine yönelik ihlaller, kamu kurumlarının özellikle de denetleyici ve düzenleyici kurumların etkisini ve işlevini yitirmesi, Meclis’in denetleme ve hesap sorma gücünü kaybetmiş olması yer almaktadır. Karar alma süreçlerindeki daralma ile katılımcılık ve halkın kararları etkileme gücünün azalması da düşüşte etkili olmuştur. Düşüş özellikle 2013 yılından sonra hızlanmıştır.
Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan 2019 yılı sonuçlarını şöyle değerlendirmiştir: “Türkiye yolsuzluklarla ilgili kritik bir süreç yaşıyor. Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde bir yıl içinde 13 sıra düşerek 180 ülke arasında 91. sırada yer alan ülkemiz, böylece ülke tarihindeki en düşük sırayı almış durumda. Bu durum bir yandan kamu kaynaklarının dağılımı konusunda gittikçe artan kaygıları derinleştirerek, sosyal eşitsizlikler yaratmaktadır. Öte yandan ülkemizin diğer ülkelere göre rekabetçiliği ve yatırım çekebilme kapasitesini düşürmektedir. Acilen kurum ve kuralların işlediği ve denge denetleme mekanizmalarının bulunduğu tam demokratik bir sisteme dönülmelidir.”
Kamu ihalelerinin saydamlık, denetim ve hesap verebilirlik mekanizmalarından yoksun olarak yürütülmesi, “ahbap çavuş kapitalizmi” eleştirilerini artırmaktadır. Türkiye, ahbap çavuş kapitalizminin tam ortasında yer almaktadır. İş dünyasıyla, medyasıyla, sendikasıyla, üniversitesiyle, bürokrasisiyle, bağımsız olması gereken kurumlarıyla siyasal iktidarla bütünleşme zorunluluğu içindedir. Aksi takdirde iş yapma şansı yok denecek kadar azdır.
Türkiye’de kamu kaynaklarının kullanımı denetlenememektedir. Ekonomik kararlar alınırken ve kaynak dağılımı belirlenirken saydamlık ve katılımcılık ilkelerinin göz ardı edilmesi, siyasetin finansmanı ile siyasal etik konularını düzenleyen yasal çerçevenin zayıflığı yolsuzluk riskini artırmaktadır. Seçim dürüstlüğüne aykırı uygulamaların ve basın organlarına, sivil toplum örgütlerine yönelik baskının artmasıyla birlikte yolsuzluğa ilişkin sorunlar hızla yaygınlaşmaktadır.
ACFE’nin (Association of Certified Fraud Examiners) 2018 Küresel Yolsuzluk Çalışması’na göre Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada gerçekleşen suiistimal olaylarının yüzde 60’ı yolsuzluk içermektedir. ( Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye son yıllarda en fazla düşen ülkelerden biri olmuştur. TRACE tarafından yapılan “2018 Rüşvet Risk Matrisi”nde ise Türkiye 200 ülke içinde 130’ncı sıradadır.
WJP Hukukun Üstünlüğü Endeksi ile Yolsuzluk Algı Endeksi arasında yakın ilişki vardır. Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2019, ülkelerin sekiz alandaki hukukun üstünlüğünün performansını ölçmektedir. Bunlar; Hükümet Yetkileri Üzerinde Kısıtlamanın Olması, Yolsuzluğun Önlenmesi, Saydamlık, Temel Haklar, Adil Hukuk, Düzen ve Güvenlik, Cezai Adalet ve İdari Yaptırımlar’dır.
Türkiye 126 ülke arasında 109’ncu, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da sonda, (bölgesel,13/13) üst orta gelir seviyesindeki 38 ülke arasında Guatemala, Meksika, İran ve Venezüella ile birlikte sondan ikinci sıradadır. Türkiye’nin sekiz kritere göre durumu aşağıda gösterilmiştir. Hükümetin gücünün sınırlandırılmasında 123, Yolsuzlukla Mücadele’de 57, Saydamlıkta 94, Temel Haklar’da 122, Kişilerin Can ve Mal Güvenliği’nde 96, Hukuki ve İdari Düzenlemelerin Uygulanması’nda 106, Sivil Adalette 96, Ağır Ceza’da 85’nci sıradadır.
Hukukun üstünlüğünü ilerletmeyi amaçlayan Washington merkezli bağımsız düşünce kuruluşunun hazırladığı 2017-2018 dönemine ilişkin raporda, Türkiye önceki yıl açıklanan rapora göre iki sıra daha gerileyerek 113 ülke arasında, Nikaragua, Madagaskar ve Nijerya’nın ardından 101’inci sırada yer almıştı. 2019 Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Türkiye, geçen yıla göre 8 sıra gerileyerek 126 ülke arasında 109’ncu olmuş, Doğu Avrupa ve Orta Asya grubundaki 13 ülke arasında ise sonuncu sıradadır. Endeks 1 Mart 2019 tarihinde açıklanmış, 3 bin 800’ü uzman toplam 123 bin 800 araştırmacı ile gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’deki katılımcılar arasında görev yaptığım Anadolu Üniversitesi’nden de iki öğretim üyesi de vardır. 201 sayfalık endekste ilk üç sıradaki ülkeler Danimarka, Norveç ve Finlandiya’dır. Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya grubundaki 13 ülke arasında geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sonuncu sıradadır. Gelir grubuna göre ülke sınıflandırmalarına bakıldığında, orta üst gelir grubundaki 38 ülke arasında Türkiye Venezuela’nın önünde sondan ikincidir.
Türkiye, en kötü performanslarını hükümetin yetkileri üzerindeki kısıtlama, temel haklar, kişilerin mal ve can güvenliği kategorilerinde göstermiştir. Avrupa Konseyi’nin basın özgürlüğü üzerine çalışan bazı uluslararası kuruluşlarla birlikte hazırladığı Rapor’da, “Türkiye dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke” ifadesi yer almış, Türkiye’de gazetecilere yönelik baskının 2018’de de sürdüğü vurgulanmıştır. 2018 sonu itibarıyla Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde toplam 130 gazetecinin 110’u Türkiye’de olduğu açıklanmıştır. Rapor’un Türkiye’yle ilgili kısmında şu ifadeler yer almıştır: “Olağanüstü hâlin 2018’in Temmuz ayında kaldırılmasına karşılık Türkiye dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke. İfade ve basın özgürlüğü konularında da, dünyanın en geri ülkelerinden biri.”
17 Nisan 2019 tarihinde kamuoyuna açıklanan Mesleki Dolandırıcılık ve Kötüye Kullanım 2018 Raporu, (Report To The Nations: 2018 Global Study On Occupational Fraud and Abuse, ) mesleki sahtekarlık konusunda bugüne kadar yapılmış en büyük ve en kapsamlı araştırmadır.
Rapor!daki önemli bulgular şunlardır: Mesleki dolandırıcılığın boyutu çok büyüktür. İş sahtekarlıklarının yüzde 22’si en az 1 milyon dolar zarara yol açmıştır. Sahtekarlık planlarını tespit etmek zor olabilir. Tipik mesleki bir sahtekarlık bilinmeden önce 16 ay devam etmiştir. İpuçları, sahtekarlığı tespit etmenin en etkili yoludur. Sahtekarlıkların yüzde 40’ı bir ipucu ile tespit edilmiştir. Sahtecilikle mücadelede denetim önemlidir. Etkin denetim sonucunda kayıplarda azalma görülmüştür. Üst düzey faillerin sahtekarlıkları çok daha büyüktür. Yöneticiler tarafından işlenen sahtekarlıkların ortalama kaybı 850 bin dolar olup, medyan kayıp 100 bin dolardır.
Son 10 yılda kolluk kuvvetlerine bildirilen mesleki sahtekarlıklar yüzde 16 oranında azalmıştır. Araştırmacılar bir kuruluşun yıllık gelirlerinin yüzde 5’ini sahtekarlık sebebiyle kaybettiği görüşündedirler. Tahmini 2016 brüt dünya gelirine uygulanan bu rakam, 4 trilyon dolara yaklaşan potansiyel küresel dolandırıcılık kayıplarını ifade etmektedir. Rapor’da temsil edilen sahtecilik, küçük yerel işletmelerden binlerce çalışanı olan çok uluslu şirketlere kadar 23 ana sektör kategorisinde 125 farklı ülkedeki kuruluşları kapsamaktadır. Cezasızlık ve yargının yolsuzlukla mücadele gücünün zayıf olması endeksteki düşüşün nedenleri arasındadır.
Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlığındaki maddeler uyarınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına yönelik kararların oranı 2009 – 2018 döneminde yüzde 44’ten yüzde 54’e yükselmiştir. Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar başlığındaki suçlar için verilen kovuşturmaya yer yoktur kararlarının oranı yüzde 29’dan yüzde 47’ye çıkmıştır. Kamu Güvenine Karşı Suçlar başlığında oran yüzde 23’ten yüzde 45’e yükselmiştir. Kişiye/duruma özel yasama faaliyetlerinin yaygınlığı ve yasal değişikliklerin denge, denetim ve katılım mekanizmalarını etkisizleştirmesi, bu sonucu doğurmuştur.
Türkiye’de Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 200’e yakın değişiklikle Kanun, amaçlanan saydamlık, hesap verebilirlik, dürüstlük ilkelerinden uzaklaşmış, genişletilen istisna kapsamı sebebiyle denetim ve adil rekabetin sağlanabildiği kamu alımlarının oranı azalmıştır. 2004 yılında yüzde 75 olan açık ihale oranı 2019 yılının ilk 6 ayında yüzde 63’e düşmüştür. Pazarlık Usulü ve İstisna kapsamında yapılan ihalelerin toplam oranı ise 2004 – 2019 arasında yüzde 10’dan yüzde 32’ye yükselmiştir.
Kamu ihalelerinin gerekli saydamlık, denetim ve hesap verebilirlik mekanizmalarından yoksun olarak yürütülmesi, “ahbap çavuş kapitalizmi” eleştirilerini artırmaktadır. Ekonomik kararlar alınırken, kaynak dağılımı belirlenirken saydamlık ve katılımcılık ilkelerinin göz ardı edilmesi ve siyasetin finansmanı ile siyasal etik konularını düzenleyen yasal çerçevenin zayıflığı, yolsuzluk riskini artırmaktadır. Seçim dürüstlüğüne aykırı uygulamaların ve basın organlarına, sivil toplum örgütlerine yönelik baskının artmasıyla birlikte yolsuzluğa ilişkin sorunlar yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlığı; rüşvet, nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma gibi 14 farklı suçu, Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar başlığı; ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma gibi 7 farklı suçu, Kamu Güvenine Karşı Suçlar başlığı; parada sahtecilik, evrakta sahtecilik ve mühür bozma gibi 12 farklı suçu içinde barındırmaktadır. Bu suçlar, Türk Ceza Kanunu madde 197-212, 235-242 ve 247-266’de yer almıştır.
2017 yılında Doç. Dr. Umut Ünal ile birlikte yayınladığımız “Türkiye Ekonomisinde Yoksulluk, Yolsuzluk ve Gelir Dağılımı İlişkisi” ( Income Distribution, Poverty and Corruption in Turkey) başlıklı makalemiz, Türkçe literatürde bu konudaki ilklerden biridir. ) Araştırmamızın amacı; yoksulluk, yolsuzluk ve gelir dağılımı arasında bir ilişkinin olup olmadığını belirlemekti. Bu amaçla literatürde ilk defa Gini Katsayısı ve Yolsuzluk Algı Endeksi arasındaki korelasyon, başta Türkiye olmak üzere verilerin elde edilebilir olduğu ülkeler için araştırılmıştır.
Sonuçlar; Gini Katsayısı ve Yolsuzluk Algı Endeksi arasında, Arjantin ve Kolombiya dışındaki ülkeler için, negatif bir ilişki olduğunu göstermiştir: “Gelir dağılımı ne kadar adilse yolsuzluk o kadar azdır” ya da “yolsuzluğun fazla olduğu ülkelerde gelir dağılımı daha adaletsizdir.” Araştırma kapsamındaki ülkeler arasında negatif ilişkinin en güçlü olduğu ülkenin Türkiye olması dikkat çekicidir. Uğur Dündar diyor ki: (25 Ocak 2020)
Bu kapsamda eski Hazine Müsteşarı sevgili dostum Mahfi Eğilmez’in “Türkiye, yolsuzluk algı sıralamasında 2001 krizinde bile 56’ncı sıradaydı. 2019’da 180 ülke arasında 91’inci sıraya gerilemiş bulunuyoruz. Yargı ve demokrasi reformuna girmezsek uluslararası camiada itibar kaybetmeye devam edeceğiz” görüşüne katıyorum. Türkiye’nin yolsuzlukla mücadelede gösterdiği başarısızlığından söz ederken “kan kaybediyoruz” dersek, doğru bir tespit yapmış oluruz.