“GERİLİR ZORLU BİR YAY”
Hüseyin MÜMTAZ
Suriye’de “Barış Pınarı Harekâtı Bölgesinde” bir binbaşı, bir teğmen, bir onbaşı olmak üzere 3 Türk askeri şehit oldu.
Şevket, Sinan, Mustafa…
Aynı gün Milli Savunma Bakanlığı 2020 yılı bedelli askerlik bedelini “30 Haziran’a kadar” 35 bin 54 lira, dövizle askerlik ücretinin ise 5 bin 261 euro olarak “güncellediğini” açıklandı.
Doğu Akdeniz’de Libya’daki UMH ile anlaşma imzalayıp büyük oyunu bozduk. Hafter, Serrac derken Derne, Tobruk, Bingazi’yi yeniden hatırladık.
Ama EGEAYDAK’ı nedense yine unuttuk
İranlı Süleymani Irak’ta Amerikalılar tarafından öldürüldü.
Ukrayna Hava Yolları uçağı İran’da “yanlışlıkla ve insan hatası yüzünden” düşürüldü.
İran, İrak’taki Amerikan üslerini vurdu. Irak, Amerikan askerlerinin ülkeden çıkmasını istedi, Trump “hayır” dedi.
Türkiye Irak’a hava harekâtı düzenledi, teröristler etkisiz hâle getirildi.
Fransa DEAŞ’la mücadele için Doğu Akdeniz’e De Gaulle uçak gemisi göndermeye karar verdi.
Kahire’de Anadolu Ajansı Bürosunu Mısır polisi bastı, Türk çalışanları gözaltına aldı.
Libya’da “taraflar” Moskova’dan sonra Berlin’de de bir araya gelmeye karar verdiler. Türkiye ve Suriye arasında Moskova’da “üst düzey” istihbarat görüşmesi gerçekleşti.
Libya’da ateşkese BAE’nin engel olduğu ileri sürüldü.
Memleketin her köşesinde mevcut (ve 40 milyar dolar harcadığımız)[i] 5 milyon Suriyeli’ye ilâveten sınıra doğru İdlib’den 350.000 kişinin daha harekete geçtiğini BM söyledi.
Ve … tam bu cümleyi yazarken Kuzey Irak-Hakurk’tan bir şehit haberi daha geldi…Fevzi…
Yazının aslında tam bu noktada bitmesi gerekiyordu; kelâm, kalem, kelime, kâğıt hepsi tükenmişti.
Neredeyse bir ömür boyunca yaşanacak bütün bu olayları yeni yılın sadece ilk 20 günü içinde yaşamıştık.
“Mesele”nin adını doğru koyabilmek için; taktığımız gözlüğe göre değerlendirdiğimiz günlük olaylara değil; herhangi bir gözlükle değiştirilemeyecek yaşanmış tarihe bakmamız gerekecek.
Başkent Ankara’nın “Keklik Pınarı” tepesine çıkın, yüzünüzü kuzeye dönün.
Önce doğuya bakın. Çin Seddine kadar, Doğu Türkistan dahil her yer Türk Dünyası’dır.
Şimdi gözlerinizi batıya çevirin. Kuzey Afrika’nın okyanus kıyısına kadar uzanan göz alabildiğine her yer ise bir zamanlar Türk hâkimiyetini tatmış ülkelerdir.
Ve işte bütün problem bu (bir şekilde Türkle ilişkilenmiş) geniş Türk coğrafyasındadır.
Hep söylüyoruz etekteki bütün taşların etrafa dökülmesi; ABD Dışişleri Bakanı Condeleeza Rice’ın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan ve “Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini” konu edinen “Transforming The Middle East– Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı makalesiyle ortaya çıkar.
Kaynak meraklılarının merakını gidermek için lâfın orijinalini aşağıya aldık;
“Today America and our friends and allies must commit ourselves to a long-term transformation in another part of the world: the Middle East. A region of 22 countries with a combined population of 300 million, the Middle East has a combined GDP less than that of Spain, population 40 million.…From Morocco to the Persian Gulf, nations are taking genuine steps toward political and economic openness. The United States supports these steps, and we will work with our friends and allies in the region for more”.
Okuyucu; İngilizce metinde geçen “22” ve “Morocco-Persian Gulf” (Fas-Fars Körfezi) kavramlarını akıllarında tutup, sonra da Fas ile Basra Körfezi arasına “sığan” 22 adet ülkeyi parmak hesabıyla saymaya başlayabilir.
Rice’ın “22 ülke”sinin tam ortasında kim var, farkında mısınız?
Bakmayın Trump’ın “mahallenin delisi” rolüne bürünüp başarıyla oynadığına. Rice’dan bu yana kaçıncı Amerikan Başkanı’dır? O büyük kelâmı eden Rice’ın kendisi nerededir, ne iş yapar bileniniz var mı?
Kennedy dahil Trump (veya başkası), Rice (veya bir diğeri) bunların hiç biri Amerikan derin devletinin plan ve programlarının dışına çıkamaz. Amerika’da kişiler değişir ama devran Amerika’nın istediği gibi döner, Amerika’nın hedefleri değişmez.
Rice’ın söylediği aslında “batı”nın değişmeyen, çağa göre kılıf değiştiren yüzünün yeni kavramlarla ifade edilmesidir. Sykes-Picot’dan beri Fransa, İngiltere; Merzifon-Tarsus Amerikan Kolejlerinden beri de Amerika bu coğrafyadadır. Rusya, Deli Petro’dan bu yana Akdeniz’e inme rüyası görmektedir.
Barzani, Şeyh Sait isyanından bu yana buradadır. “Kuzey” Irak ve “Kuzey” Suriye aynı plan doğrultusunda “bütün”den ayrılıp, kendileri “birleşerek” Kandil’den Akdeniz’e ulaşmanın çabası içindedirler.
Sonra sıra gelecektir, Baydemir’in, Ahmet Türk’ün “4 parçalı” ideallerinin son safhasına.
Rice’ın taşeronu kim acaba?
…
ATSIZ’la bitirelim;
“Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;
Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için.
…
Ve………………………
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için…”
Bir yanıt yazın