BERLİN’DE  LİBYA ZİRVESİ 

Türkiye güçleri Libya’yı  terketmeyince Ulusal Ordu (LNA) Komutanı  Khalifa Haftar,
Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti (GNA) Başbakanı Fayez al-Sarraj ile ateşkes anlaşması yapmadı.
Haftar’ın ateşkes anlaşmasını reddetmesi;
Erdoğan’ın şahsında “eşgüdümsüz ve agresif” bir ABD/ AB müttefiki ve NATO üyesi olarak görülen Türkiye’ye “ihtar” sayıldı.

*
Ama Erdoğan, GNA’ ya yardımcı olmak için,
Milli İstihbarat Teşkilatının işe aldığı eski El Kaide ve İŞİD’çi Türk Müslüman Kardeşler gönüllü milislerinden oluşan,
TSK’nın eğittiği yaklaşık 3000 kişilik bir birliği (SADAT) Libya’ya gönderdi.
Birlik  tank karşıtı roketler ve insansız hava araçları da dahil olmak üzere düzenli bir silah sistemiyle teçhiz edildi.

*
Bu noktada Erdoğan, “Libya’yı bir savaş baronunun insafına terk etmenin tarihi bir hata olacağını belirterek,
“Libya’nın güvenlik güçlerini eğitecek; onların terörizm, insan kaçakçılığı ve uluslararası güvenliğe yönelik ciddi tehditlerle mücadelesine katkı sunacağız” dedi!.

*
Erdoğan’ın bu hamlesine  BAE; Haftar kuvvetlerine ABD yapımı altı Archangel ISR hafif saldırı uçağı vererek karşılık verdi.
Mısır Cumhurbaşkanı A.El- Sisi, LNA’yı desteklemek üzere Hava Kuvvetlerine alarm verdi ve Rus yapımı T-22 tankları gönderdi.
Eğer Libya’daki Türkiye Müslüman Kardeşler gönüllüleri harekete geçerse, Mısır hava kuvvetlerinin  bir hesaplaşmaya gireceği bildirildi..
.
*
Libya krizi baş döndürücü bir diplomasi trafiğine yol açtı.
Pazar günü Berlin’de düzenlenecek BM destekli Libya Zirvesi’ne,
Libya Krizi’nin arka fonunda Doğu Akdeniz Krizi’yle bütün bölgeyi kapsayan büyük sorunun;
Baş aktörlerinden biri olan Yunanistan, zirvenin öncelikle Libya Barışına odaklanması gayesiyle davet edilmedi.
Zirveye Kongo Cumhuriyeti, İtalya, Mısır, Cezayir’in yanı sıra BM, AB, Afrika Birliği ve Arap Birliği temsilcileri katılacaktır.

*
Berlin zirvesi Libya’nın doğusundaki Haftar güçleri ile Trablus’taki BM tarafından tanınan hükümet arasında,
Dokuz ay süren mücadeleyi sonlandırmak için son uluslararası çabadır.
Yunanistan zirveye davetli değildir ama LNA Komutanı Haftar, Cuma günü Atina’nın davetlisiydi….

*
Trablus’taki Ulusal Anlaşma Hükümeti,
Kasım’da Türkiye ile Akdeniz’de enerji etki alanlarını kapsayan bir denizcilik ve askeri işbirliği mutabakatı imzaladı
Anlaşma Akdeniz’in büyük bölümünü enerji keşfi için talep ediyor, Yunanistan ve Kıbrıs’ın rakip iddialarıyla çelişiyor.
Bu yüzden Yunanistan’ın Libya’da daha aktif bir rol üstlenmesine neden oldu!

*
Dışişleri Bakanı Bingazi’ye gitti ve ülkesinin  Haftar ile bağlantılarını güçlendirmeye çalıştı.
Başbakan Mitsotakis, Haftar’a “Kabul edilemez ve yasadışı” olarak nitelendirdiği Türk muhtırasının kaldırılmadığı sürece,
Atina’nın AB’ ye gelecek  Libya barış anlaşmasını veto edeceğini söyledi.
Haftar’a Berlin Zirvesi’nde yapıcı tutum sergileme çağrısı yaptı.

*
Haftar ise Ulusal Anlaşma Hükümeti’nin Türkiye ile imzaladığı anlaşmanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu,
Bu nedenle geçersiz olduğunu söyledi!

*
Doğu Akdeniz’deki muazzam açık deniz doğal gaz yataklarının keşfi,
Bölgede tüm ülkelerin ekonomilerini iyileştirebilecek büyük kârlar için umutlar doğurdu.
Teorik olarak hükümetler arası işbirliği bu ulusların doğal gaz keşiflerinden elde ettikleri karlarını artırmalarına izin verebilirdi,
Ancak heterojen egolar bu işbirliğine engel oldu.

*
Mesela Lübnan hükümeti Hizbullah’ın baskısıyla İsrail ile olan deniz sınırında gaz yataklarının bir kısmına sahip olduğunu iddia ediyor.
Lübnan topraklarında yer alan ve tartışmasız gaz yataklarında üretimi durduruyor.

*
Mısır, geniş bir gaz boru hatları ağı, gelişmiş altyapı ve uygun konumuyla,
Ortadoğu, Afrika ve Avrupa arasında enerji ticareti için hayati bir bağlantı olmayı umuyor.

*
Ya da Türkiye, Erdoğan yönetiminde bölgesel istikrara ana tehdit oluşturmakla,
Attığı adımların tüm bölgeyi çatışmaya sürükleyebilecek nitelikte olmasıyla itham ediliyor.
Türkiye’nin 1974’te Kuzey Kıbrıs’ta Barış Harekâtı, bugün bütün uluslarca  işgal olarak tanımlanıyor.
Bunca yıldır iktidarda olan Müslüman Kardeşler ideolojisiyle Sünni İslamcılık girişkenliğini ana politikası haline getiren Erdoğan’ın;
Kuzey Kıbrıs’ın hiç değilse İslam ülkelerinde tanınırlılığını neden sağlayamadığı,
Buna rağmen Kuzey Kıbrıs’a egemen Türk Bölgesi muamelesi yapmasının zorbalığa yol açtığı,
Buradan hareketle “Dünya 5′ ten büyüktür” çağrısının ne kadar boş bir hayal olduğu sorgulanıyor…

*
Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin karasularında  mülkiyet talep ediyor!
Orada gaz sondajı veya gaz üretme çabalarını sürdürüyor.
Erdoğan şimdi Libya’ya doğru uzanmış bulunuyor!

*
Oradaki iç savaştan yararlanıyor.
Trablus’taki hükümete yardım etme vaadleri karşılığında;
Libya ile Türkiye arasındaki tüm deniz bölgesinde ekonomik kontrol sağlayan bir anlaşma imzaladı.

*
Anlaşma, zımnen Müslüman Kardeşler ideolojisine  küresel meşruiyet talep ediyor.
Ankara’nın İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan’ın Avrupa’ya gaz ihraç etmelerini sağlayacak bir boru hattı döşemesini engelliyor.
Bu noktada Erdoğan bu boru hattının topraklarından geçmesini istiyor.
Ancak Türkiye siyasi nedenlerle İsrail ile görüşmüyor.
Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır zaten bu konuda Türkiye’ye karşı çıkıyor.

*
Ego, siyaset ve onlarca ihtimalin bir kombinasyonu;
Şimdi Doğu Akdeniz’de gerginliği artırıyor ve ilgili ülkeler için açık sonuçlar veren askeri bir çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyor..
Berlin Zirvesi’nin zımni teması budur.

18. 1. 2020

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir