CIA, İran’ın Hazara Milisleri ve Kuzey İttifakı ile birlikte Taliban’a karşı savaştı.
2002’de ABD Başkanı G.W. Bush İran’ı ” Kötülük Ekseni” ülkesi olarak tanımladı ve işbirliği sona erdi.*
Süleymani, 2015’te bu defa Irak’ta Tikrit kentinin İŞİD’ten kurtarılması harekatında ABD hava kuvvetlerinin destekçisiydi.
ABD Koalisyonu İŞİD’in Irak’taki ilerleyişine tereddütle yaklaşırken, Süleymani İran’ın terörle mücadelesinde en öndeydi.
Ama siyasetçiler ve medya Amerikalı kayıplar için Süleymani’yi suçladılar.
Aslında İran, Irak’taki ABD kayıplarından sorumlu değildi.
Süleymani’yi ABD karşısında kötü yapan şey, işgalci Siyonizme karşı Filistin’e verdiği destekti.
Onun uzaklaştırılmasıni isteyen İsrail’di.*
Bir süre önce ABD Dışişleri Bakanı M. Pompeo, Trump ile Süleymani’nin öldürülmesini konuştu.
“Orta Doğu’da barış ve istikrar oluşturmanın kilit unsuru, bizzat bölgeyi istikrarsızlaştıran K.Süleymani’yi yıkmaktır” dedi.
Bir üst düzey yetkili ne Başkan’ın ne de Pentagon’un böyle bir operasyona karşı çıkmak istemediklerini söyledi…
*
Seçim kampanyasında Trump, Süleymani’nin kim olduğunu bile bilmiyordu.
Biri onu Trump’a aşıladı!
Süleymani’ye suikast yapma fikri büyük olasılıkla İsrail Başbakanı B. Netenyahu’dan geldi.
Aslında İsrail, Süleymani’yi çoktan öldürebilirdi ama sonuçlarından kaçındı.
Şimdi ABD bu sonuçlara katlanmak zorundadır…
*
Süleymani’ ye yapılan suikast sonrası bugün her yerde siyasetçiler ve politika uzmanları,
Dünyanın daha güvenli ya da daha tehlikeli bir hale geldiğini söylüyor.
Siz istediğinizi alabilirsiniz!
Onların yanıtları ne olursa olsun, kafaları çok emin.
Olmamalılar!
Çünkü onların İsrail, İran ya da Orta Doğu ve ABD dış politikası konusundaki anlayışlar ne kadar derin olursa olsun,
Bundan sonra ne olacağını kimse bilmiyor!
*
Sorun çok karmaşık!
Bu, önce İranlı Ayetullah Ali Hamaney ve sonra Başkan Trump tarafından,
Her biri diğerinin seçimlerine cevap veren ve her birinin çok ileri gitme riskini hesaplayan bir dizi zor karara bağlıdır.
*
Bir sonraki karar Tahran’ın kararıdır.
Hamaney ve danışmanları hem çok önemli olduğu hem de ABD’nin açıkça bir ölüm kredisi almasıyla büyük bir baskıdadır.
Doğrudan Ayetullah için çalışan ve rejimin devamı için gerekli olan,
Devrim Muhafızları ve Süleymani’nin önderlik ettiği seçkin Kudüs Gücü kararlı eylem talep ediyor!
Ayetullah ise zayıf bir tepkinin rejimin otoritesini ve bölgedeki itibarını zedeleyeceğini biliyor…
*
Bu yüzden Hamaney, İran’ın nükleer zenginleştirme programına devam edeceği açıklamasının ötesine geçecektir.
Karşılaşacağı en temel soru ne kadar ileri gidileceğidir.
*
Seçimi birkaç ilgili soruyu içeriyor;
Rejim kendisini tehlikeye atabilecek büyük bir askeri tırmanış riskini almaya istekli mi?
İran kendi askeri güçleriyle mi hareket etmeli, vekil ve terörist hücrelere mi güvenmeli?
Eylemler ne kadar büyük olmalı?
Donanmayı Hürmuz Boğazı’ndan petrol gönderilerini engellemekte mi kullanmalı?
İran doğrudan Amerikan hedeflerine saldırarak en riskli tırmanışı üstlenmeye cesaret edebilir mi?
*
Bunlar zor sorulardır.
Çünkü Başkan Trump, İran’ın ABD hedeflerine ulaşması ya da vatandaşlarını öldürmesi halinde saldırıda bulunacağını açıkça belirtti.
Trump sık sık abartıyla konuşsa da, İran’a yönelik tehditleri ciddi görünüyor.
Başkanlığındaki eylemler kara birlikleri gerektirmediği sürece güç kullanmaya hazır ve istekli olduğunu kanıtlıyor .
İran’ı Lübnan’daki Hizbullah veya Irak Popüler Seferberlik Kuvvetleri gibi vekil güçlerinden sorumlu tutuyor.
Trump’ın söylemediği şey, İran’ın Suudi Arabistan veya İsrail gibi ortaklarına saldırılırsa ABD’nin nasıl tepki vereceğidir.
Her ikisi de Trump’ın İran’ın dünyanın en büyük petrol rafinerisine yönelik önceki saldırısına askeri olarak yanıt vermediğinin farkındadır!
*
Askeri tırmanma hem Tahran hem de Washington için büyük riskler oluşturuyor ve ikisi de bunu biliyor.
Aslında, bu korkularını ötekini geri çekmeye zorlamak için kullanmayı umuyorlar.
İran için en acil korku petrol depolarının ve rafinerilerinin kaybedilmesidir.
Bunlar parasal kazanctır ama Amerikan hava saldırıları için kolay hedeflerdir.
Bu noktada petrol gelirlerinin kaybı korkunç olur, Trump’ın güçlü ekonomik yaptırımlarıyla zorda olan İran ekonomisi muhtemelen rejimiyle birlikte çöker…
*
ABD için risk; tehditlerinin Tahran’ı caydırmaması, İran’ın saldırılarını daha geniş bir savaşa dönüştürmesidir.
İran, ABD’nin geri çekilmesi umuduyla maliyetli bir kara savaşının güvenilir tehdidi ile Washington’u karşı karşıya bırakmayı öngörebilir…
Çünkü Amerika’da uzun ve uzak bir dövüş için iştah yoktur.
Trump’ın dış politikası ABD’yi sonsuz savaşlarından çıkarmaya dayanıyor.
İran ile bir savaş ABD’yi bölebilir ve Trump’ın yeniden seçilmesini tehlikeye atar…
*
İran’ın risk iştahı gelecek haftalarda görülecektir..
Uğradığı durumu sınırlamak istiyorsa vekiller aracılığıyla hareket edecek ve Amerikalılara doğrudan saldırılardan kaçınacaktır.
Büyük bir savaşı riske etmek istiyorsa, ABD üslerine ve büyükelçiliklerine saldırıları teşvik edecek ve belki de uluslararası petrol sevkiyatlarını engellemeye çalışacaktır.
*
Ancak bu tırmanış dünyayı başka bir büyük savaşın eşiğine getirebilecek,
İran nükleer bir güç olmak için acele edecek ve ABD’yi durdurmaya cesaret edebilecektir.
Bu tehlikeli noktaya ulaşıp ulaşılamayacağı Tahran ve Washington’da alınacak bir dizi zor karara bağlıdır.
*
ABD ve İran arasında gerginlik tırmanırken bir diğer küresel risk köşede bekliyor.
Bu risk; dava ya da “Sessiz Cihad” ideolojisinin sahibi Müslüman Kardeşler’in finansörü Katar’ın,
Ve siyasi lideri Erdoğan ile Türkiye’nin; Rusya, İran ve Irak bloğuna yanaşması durumudur.
*
Bu sırada İran, Irak’ta ABD askerlerinin konuşlu olduğu Ayn el- Esad üssüne 13 balistik füzeyle saldırmış bulunuyor.
8. 1. 2020
Yazıları posta kutunda oku