Kayyum: AKP yönetimi sayesinde siyasi ve idari literatürümüzde çok sık kullanılan bir sözcük oldu. Kayyum sözcüğü. Sözcüğün aslı hukukta KIYYIM olup, Roma hukukunda: Zihinsel engellilerin, reşit olmakla beraber yaşı küçük olanların ve müsriflerin (tutumsuz olanlar) işlerini, elbette onların çıkarını gözeterek, geçici olarak yönetmek üzere düzenlenmiş olan bir kurumdur.
Hukukta kayyumluk yetkisinin kesin tanımlı bir işle veya belirli bir zaman süresiyle sınırlı tutulması anlamına geliyor. Vasi kişiye, kayyum mala atanır ilkesi ile açıklanıyor. Son yıllarda iktidar kayyumluk uygulamasını kurumsallaştırmış durumdadır. Kamu yönetimi içinde doğal bir yönetim şekline geldi. Öncelikle kayyum mala atanırken, uygulamada yönetime atanıyor. Kayyum olarak atanan kişi sınırsız koşul, yetki, süre yönünden sınırsızlaşmıştır. Halbuki iktidar çok sık telaffuz ettiği bürokratik vesayetten şikayetçi olmasına karşın, daha güçlü bir bürokrasi yaratmıştır.
Özellikle belediyelerde uygulanan kayyumluk hem etik değil, hem yasal değil. Bir nevi despotizm uygulamasıdır. Belediye başkanının görevden alınmasının koşulları bellidir. Koşullar gerçekleşmiş ise belediye başkanı görevden alınır. Buna kimsede itiraz etmez. Başkanın görevden alınma koşulları belli olduğu gibi, başkanın yerine atanacak olanlar için koşullarda bellidir. Bunun için belediye meclisi toplanır. İçinden bir kişiyi azledilen başkanın yerine seçer. Seçilen başkanın yasal bir engeli yoksa boşalan başkanlık koltuğuna oturur. Etik olanda budur, yasal olanda budur. Aynı uygulama seçimle gelen kurum başkanları için geçerlidir. Uygulanmıyorsa yönetim anti demokratiktir, yasal hiçbir dayanağı yoktur. Atadım gitti diyerek oldu bittiye getirilen uygulamanın mahsurları ortadadır. Halkın iradesine, hakkına, hürriyetine saygısızlıktır, hiçe saymaktır. Tipik despotizm örneğidir.
Türkiye’de irili ufaklı çok sayıda belediye kayyum tarafından yönetiliyor. Kayyum olmanın hiçbir koşulu yok, sorumluğu da yok yaptım oldu, atadım gitti mantığı ile işleyen hukuki temellere dayanmayan anlamından ve amacından saptırılmış bir kurum olarak karşımıza çıkıyor. Kamu vicdanını yaralıyor.
SÖZCÜKLERİN GÜCÜ
ABD Başkanı Lincoln gezilerinin birinde ayak başparmağı ile çamurun içinde bir şeyler yapma çalışması içindedir. Çocuğun yanına gider:
-Ne yapıyorsun?
-Kilise yapıyorum
-Kilise mi, nasıl ?
Çocuk ayak parmağıyla işaret ederek:
-Yaptığım şekilleri görmüyor musun? Bunlar merdivenler, şu kilisenin giriş kapısı,şunlar insanların oturdukları sıralar. Şuradaki de papazın kürsüsü.
Lincoln: Evet hepsini gördüm de papazı göremedim
Çocuğun yanıtı kısa ve net: Yeterli çamurum yok !
Kayyumla çocuğun yeterli çamurum yok değerlendirmesini size bırakıyorum.