Diktatörlerin Sonu Hep Aynı Olur…

Diktatörlerin ortak yanları, en büyük özellikleri “Dünyaya direk kalacaklarını” sanmalarıdır.

Geleceklerini buna göre hazırlarlar. Yaşamlarını buna göre düzenlerler. Onlar genellikle yoksul aile çocuklarıdırlar…

Her şeyin en iyisini, en güzelini, en pahalısını yerler, içerler, giyerler.

Çevresinde ona bilinçsizce itaat eden, sorgusuz sualsiz peşinden giden bir hayranlar, köleler ordusu vardır…

Saraylar, köşkler yaptırırlar. Kendilerinden önce gelen ve yıkılan diktatörleri hiç görmezler, görmezden gelirler. Kendilerini onlardan ayırırlar. Dünyaya direk kalacaklarını sanırlar…

Zamanla güç hastalığına yakalanırlar. “En güçlü benim, her istediğimi yaparım, kimse bana engel olamaz” derler ve halka zulmederler.

Muhaliflerine asla yaşam hakkı tanımazlar… Söz hakkı vermezler…

Kendileri zenginlik içinde yüzerken, halka çile çektirirler. Kan kustururlar…

Her şeyin en iyisini, en doğrusunu onlar bilir.

Neyin İyi, neyin kötü olduğuna sadece onlar karar verir.

Diktatörün dediği dedik, çaldığı düdüktür.

Ağzından çıkan, çıkacak olan sözler tanrı buyruğu gibidir.

Kimse onun emirlerine ve özel yasalarına aykırı adımlar atamaz, söz söyleyemez. Düşünce açıklayamaz. Görüşlerine, kişisel davranışlarına karşı çıkamaz. Çıkarsa bit, pire gibi ezilir, bozuk para gibi harcanır…

Daha da önemlisi hemen vatan haini ilan edilir.

Sadece o çocuklarına, eşine, sevgilisine karşı hoşgörülüdür. Saygılıdır. Sevecendir.

Gerisi hava, cıvadır. Ne insan haklarına saygısı vardır onun ne de mevcut ülke yasalarına…

Onun için insanlar güdülecek bir koyun sürüsü, sırtına binilip hedefe varılacak bir sütçü beygiridir.

Onlar kendilerini çok yüce, çok güçlü insanlar olarak görürler ve bu zavallı, aciz insanları yönlendirmek için tanrı tarafından yeryüzüne gönderilmiş kutsal varlık sanırlar. Çevresindekilere de öyle tanıtırlar.

Hitler, Mussolini, Saddam, Kaddafi, Çavuşesku, İdi Amin, Portekizli Salazar hepsi de lüks konaklarda, yazlık kışlık saraylarda görkemli, şatafatlı bir yaşam sürdüler.

Kendilerini topluma hep özgürlük aşığı, demokrasi kahramanı gibi tanıttılar. Kendilerini asla diktatör olarak göstermediler ve diktatör denmesine de kızdılar.

İşin daha kötü yanı, bu politikacılar medyayı, yazarları, çizerleri kendilerine kul, köle yaptılar. Yüreklerine korku salıp, kendi lehinde propaganda gerçekleştirmesini sağladılar.

Diktatörler yaptıkları yanlış işlerden hiç utanmazlar…

Su gibi yalan söylerler.

Çevresinden ve toplumdan bu yalanlara itiraz gelmeyince o, yalanların dozunu ve miktarını daha da artırır.

Bugün ak dediğine, ertesi gün kara der. Bugün doğru dediğine bir başka gün yanlış der.

Bu çelişkiler hatırlatıldığında ise pişkin pişkin sırıtır ya da kendini haklı çıkarabilecek, çerden çöpten, sudan nedenler ileri sürer.

Bir zaman gelir, söyledikleri yalanlara kendisi de inanır ve inanmayanları müfteri (iftiracı, karalamacı) ilan eder.

Herkesi hainlikle, ihanetle suçlar.

Tek vatansever kendisidir.

Zamanla en yakın arkadaşları ve çevresi onun yanlış uygulamalarından, yanlış kararlarından, sebep olduğu felaketlerden rahatsız olup, ondan kopmaya başlar.

Hazan yaprağı gibi dökülürler.

Bu durum diktatörü rahatsız eder. Tedirginleştirir. Yüreğine korku salar. Yalnızlaştırır.

Zamanla en yakınlarından bile kuşku duymaya başlar. Paranoyak (kuşkucu) bir kişilik kazanır.

Hep öldürülme, suikasta kurban gitme korkusu içindedir. Bu yüzden bir koruma ordusu ile gezer.

Geceleri kâbuslar görür. Rahat uyuyamaz. Sık sık yataktan fırlar.

Suikast ve darbe söylentileri onun ruhsal yapısını bozar. Herkesi kendine düşman görür. Bu yüzden durmadan devlet kadrolarında temizlik yapar.

Kendisine uygun bir yargı, ordu, emniyet örgütlenmesi kurar. İleride yargılanmayı, hesap sorulmasını önlemek için tüm kurumları kendisine bağlar.

Hak, hukuk yasa tanımaz.

Bütün diktatörlerin yapıları, nitelikleri aynıdır. Bu yüzden sonları da aynı olur. Vakti saati geldiğinde koltuklarını bırakmak zorunda kalırlar. Ama erken, ama geç…

Bu güne değin yeryüzünde, hiçbir diktatör hedefine varamadı, başarıya ulaşamadı.

Hitler saklandığı tavuk kümesi gibi, daracık bir odada intihar etti; Mussolini bacaklarından asıldı; Pinochet tutuklandı.

Her diktatörün sonu aynıdır, aynı yollardan geçmişlerdir…

Ya intihar ederler, ya idam edilirler ya da sürgünde ölürler…

([email protected])

Diktatörlerin ortak yanları, en büyük özellikleri “Dünyaya direk kalacaklarını” sanmalarıdır. - ali 5 2

Yorumlar

  1. Celaleddin avatarı
    Celaleddin

    Okudukça, Atatürk geldi aklıma, hakikaten şapka ve diğer devrimlere karşı çıkanlara, neler yapmıştı. Eyvallah hocam. Tam oturmuş. Ondan sonra gelen de aynı onun gibi zulmetmişti, halkına, halkta ilk fırsatta, 1950’de darbe yapmıştı. Sonrası zaten bildiğimiz.

  2.  avatarı
    Anonim

    Bana bugün birisini hatırlatıyor hocam luks yaşam saray filan söyleyince

  3.  avatarı
    Anonim

    Evet bu celaletin kafalar oldukça dünyada çok diktatör görür insanoğlu . Adamlarda beyin eksik asagidan ulan öküz Atatürk istese Cumhuriyeti Ha öküz Allahım şu Öküzler ekmek yiyor ya haram zikkim olsun .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir