Ülke gündemimiz o kadar hızlı değişiyor ki, bir olay soğumadan, ötekine kilitleniyoruz.
Kanal İstanbul Projesi ile doğanın nasıl katledileceğini, İstanbul’u dolayısıyla Ülkemizi bekleyen önemli sorunları tartışıyoruz.
KANAL İSTANBUL’A HAYIR !!
Yüz binlerce ağaç kesileceğini, çok sayıda taş ocağı kurulacak olmasını, kuşların göç yollarının değişeceğini ve kuşlar da dahil bir çok canlı türlerinin yok olacağını ve hepimizin hayatını olumsuz etkileyeceğini konuşuyoruz.
İmza kampanyaları var, bir imza ile de olsa, söz söyleme hakkını kullanmak isteyen vatanseverler var.
KANAL İSTANBUL’A HAYIR !!
Kanal İstanbul Konusu da, sadece üzerinde konuşup, tartıştığımız sorunlarımızdan biri olacak gibi görünüyor.
Yıllardır, duyunca şaşırdığımız, hepimizi ilgilendiren çok önemli sorunlar yaşadık, ancak bu konuda çok az şeyde, bir araya gelebildik.
Eğitim sisteminden hepimiz şikayet ettik, ancak bu konuda etkili bir adım atamadık.
Okullar İmam hatiplere dönüştü, okullara mescid zorunluluğu getirildi, karma eğitim bitirilmeye başlandı ancak veliler, öğrenciler, eğitimciler bir araya gelemedik.
Köylünün Pazarda; süt, yumurta satması, kendi yetiştirdiği tohumu satması yasaklandı, üretimde hala bir çok desteğe, ihtiyacı var. Üretici zor şartlarda ürettiği ürünü, aracılara yok pahasına vermek zorunda, bir yıl çalışıp, kendi deyimiyle, ‘’ilaççıya, ziraatçıya, bakkala’’ dahi borcunu ödeyemez durumda, ithalatla ekmeğine bıçak saplanıyor,
Köylü, çiftçi, üretici yem fiyatlarından şikayetçi, ‘’tohum pahalı, gübre pahalı, mazot pahalı’’ diye hala çile çekiyor, ama domatesleri çöpe, sütleri yola dökmekten başka bir şey yapamadık.
‘’Önemli bir tarım ülkesi‘’ olmaktan çıkıp, dışa bağımlı tüketen bir topluma dönüştük, ‘’Milli tarım kuruluşları niye kapatıldı’’ diye hesap soramadık.
‘’Yerli malı Yurdun Malı’’ diye kutlamalar yapan bir nesilden, elin adamının buğdayına, tohumuna, kağıdına el açan bir toplum olduk.
Çiftçiler, ziraatçılar, üreticiler, tüketiciler, muhtarlar bir araya gelip ‘’Milli Tarım Politikası neden hayata geçmiyor’’ diye soramadık.
Yurtlarda çocuklar yandı, çocuklar hala tacize uğruyor, analar, babalar bir araya gelip, onların hakkını arayamadık, hesap soramadık.
Sorunlarımız ortak, mücadelemiz de ortak olmalı, ülkemizin bir köşesinde yanan bir ağaç hepimizi yakmalı, bir kadın öldüğünde hepimiz ölmeli, bir çocuk ağladığında hepimiz ağlamalıyız. Kanal İstanbul dayatması İstanbul’un bile bile ölüme sürüklenmesidir hep birlikte HAYIR diyoruz, demeliyiz.
Tam bir ayrışma, ötekileştirme içerisinde boğulduğumuzu hissederken, en küçük bir umutla yine, yeniden ayakta duruyoruz. Tıpkı her şeye rağmen yaşama direnen, hayata tutunan bir tohum gibi.
Bu belirsizlik ortamında, bir yanda kişisel çıkarlarından vaz geçemeyenler, diğer yanda ne olursa olsun ‘’Tam Bağımsızlık’’ tan yana tavır koyanlar var..
Sayısız sorunlarımızla baş edebilmenin, başarmanın tek çaresi Ulus bilinciyle birlik olmaktır.
Bunu başaramazsak, kimin kazanacağını tahmin etmekten çok, kimin kaybedeceğini iyi biliyoruz…
Doğada ki tüm canlılar,
tarım alanları, meralar, akar sular, tohum, toprak, üretici, sen, ben, o, bizler, onlar, milyonlar, koca bir Ülke…
Hepimiz !!