DERNE, TOBRUK, BİNGAZİ

 

 

DERNE, TOBRUK, BİNGAZİ - mustafa kemal

 

DERNE, TOBRUK, BİNGAZİ

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Yunanistan kuyruğuna basılmış gibi ertesi gün, daha 24 saat geçmemişken panik halinde AB’ye, BM’ye başvurup Türkiye’yi şikâyet ettiyse…

Libya konusunda atılan adım doğrudur.

Amerika, Mısır ve AB “duruma” ânında itiraz etme ihtiyacı hissettilerse Türkiye’nin attığı adım yine doğrudur. (İsrail neden sessizdir acaba?)

Ama herşeyden önce doğru gözlüğü takıp olup biteni doğru açıdan, doğru değerlendirmek gerekir.

Yaşadığınız günü ait olduğunuz sosyal gruba, dünya görüşünüze, eğitim seviyenize ve yaşam koşullarınıza göre farklı değerlendirebilip çok değişik isimler takabilirsiniz.

Ama geçmiş, yaşanılıp bitmiştir. Silinmez harflerle yazılmış, taşın üzerine kazınmıştır. Mevcut konumunuz ve görüşünüz ne olursa olsun “tarihi” eğip bükemezsiniz.

Hasan Tahsin Hasan Tahsin’dir, Derviş Vahdetî Derviş Vahdetî’dir, İskilipli Atıf da İskilipli Atıf’dır.

Vahdettin Malaya Zırhlısıdır, Abdülhamit Antelope Hücumbotudur.

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.

(Herşey tamam da Milli Marşı’nın divanda, dergâhta, bargâhta “Türkçe” okunmasının yazılması unutulmuş.)

Evet… Günümüze gelirsek, “yanlı” saptırmalara bakmayın, Libya da öyledir, Derne-Tobruk-Bingazi de…

Abdülkadir Selvi diyor ki;

                “Atatürk, Libya’nın bağımsızlık mücadelesine aktif olarak destek vermişti. Önce subay olarak gittiği Libya’ya ikinci kez gazeteci kimliğiyle gizlice sızmıştı. Kasr-ı Harun’u savunurken yüzüne gelen kireçli taş parçası yüzünden az kalsın bir gözünü kaybediyordu. Atatürk, Libya’yı gözü pahasına savundu”.[i]

Atatürk meğer “gözü pahasına” neyi savunmuş? Libya’yı, “Libya’nın bağımsızlık mücadelesini”…

Pes be birader!

Kasr-ı Harun’u biliyorsun da Libya’nın 1911’deki durumunu neden bilmiyorsun?

Libya 1911’de “bağımsız” mıydı? “Osmanlı zabiti” Mustafa Kemal, “başka” bir “bağımsız ülkenin” bağımsızlığı için neden savaşmaya gitsin?

Tarihçi Ord. Prof. Enver Ziya Karal, “Büyük Osmanlı Tarihi” adlı eserinin V’inci Cildi’nde şöyle yazar; “İtalya’nın 29 Eylül 1911’de Osmanlı Hükümeti’ne verdiği ültimatom ile Trablusgarp’ta başlattığı savaş sırasında bu memleket üç buçuk yüzyıldan beri Osmanlı hakimiyetinde bulunmakta idi”. [ii]

Demek 1911’de Libya üçbuçuk asırdır Osmanlı hakimiyetinde idi, vatan toprağı idi, Mustafa Kemal Libya’ya vatan toprağını savunmak için gitmişti.

Mustafa Kemal 1911’de Trablus’ta “vatanı savunurken” tam 30 yaşında idi.

25 yaşında ilk tayin yeri olan Şam’a “sürgün” edilmişti.

1912-13’de Balkan Savaşları için Balkanlarda idi.

1915’de Çanakkale-Anafartalar’da idi.34 yaşında idi.

Sonra Bitlis ve Muş’ta çarpıştı.

1919’da Samsun’a çıktı, 38 yaşında idi…

Sonrasını zaten biliyorsunuz.

Libya diyorduk, olaylara doğru gözlükle bakmak diyorduk, Abdülkadir Selvi’den nerelere geldik.

Türkiye’nin Libya çıkışı doğrudur.

Doğu Akdeniz’de ezber bozmuştur. Karşı taraf tam bir panik halindedir.

Ama;

1).Mutabakatın imzalandığı taraf BM tarafından tanınıyor olsa da Libya’nın bütününe hâkim değildir. Libya’da iç savaş sürmektedir. Karşı tarafın kazanması durumunda anlaşma şüpheli hâle gelecektir.

2). Türkiye ve Libya arasında uzlaşılan deniz sınırına göre Türkiye’nin Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı’nın batı sınırı 25 derece 30 dakika Doğu Boylamı’ndan geçmektedir. Bu sınır, Lozan’ın 12’nci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olan Gavdos Adası’nı dışarıda bırakmaktadır.[iii]

Condoleezza Rice‘ın BOP makinası ağır ama devamlı öğütmeye devam etmektedir.

Irak ve Suriye’den sonra Libya’da da kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değildir. Suriye’deki “müttefikimiz” Rusya, Libya’da mutabakat imzaladığımız tarafla savaşan karşı güçleri desteklemektedir.

Libya’da güya devletler değil, son yılların modası olan “paralı askerler” savaşmaktadır. Kimin kime para verdiği belli değildir. Parayı verenin düdüğü çaldığı tam bir gayya kuyusudur Libya şu anda.

İçinden bir türlü çıkamadığımız Suriye açmazından sonra, Libya’ya da bulaşmak; son derece doğru bir adım olan “Türkiye-Libya Deniz Sınırı Mutabakat Muhtırası”ndan daha ileriye gitmek ne derece gerçeğe uygun olacaktır? 25 Aralık 2019

 

 

[i]

[ii] Sayfa 255

[iii] sayilmis,850224

 

DERNE, TOBRUK, BİNGAZİ - mustafa kemal

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir