TOROSLAR’I GÖREBİLMEK
Hüseyin MÜMTAZ
Kıbrıs’ta ve KTC’de herkes çok sinirli…
(Bu arada ilk benim kullandığım “KTC–Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” kısaltmasının içimizdeki “karşı tarafta” da kullanılıyor hâle gelmesinden memnunluk duyduğumu ifade etmek istiyorum).
Önce Rumlar…
Rum Hükümet Sözcüsü Kusios, Türkiye’den Lefkoniko havaalanına gelen İHA’lar hakkında “istikrarı bozucu bir eylem daha” şeklinde yorumlamış.
Ya “istikrar”ın ne olduğunu bilmiyor yahut şuur altına yerleşen “doğru”yu ağzından kaçırmış.
Demek Kıbrıs’ta 45 yıldır, yâni TSK adaya çıktığından beri “istikrar” mevcutmuş. Yeni gelen İHA ve SİHA’lar mevcut istikrarı daha da kalıcı hale getirecekmiş…
Demek istikrarın daha da kuvvetlenmesinden, kalıcı hâle gelmesinden rahatsız olmuş.
Toroslardan önce Trodos’u, hâttâ Olimpos’u görmeye meraklı “içimizdeki” Kusios’lar da geri kalmıyor.
Geçitkale Havaalanı’nın, İnsansız Hava Araçları (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) üssüne dönüştürülmesini şiddetle protesto ettiklerini belirterek, “Ülkemizde İHA ve SİHA üssü istemiyoruz” diyorlar.
Be birader, İHA ve SİHA’lar ada’ya ilk defa gelmiyor ki! Rumlar iki yıl önce İsrail’den alırken, uçururken aklınız neredeydi?
Moreket üç yıl önce 2016’da “…Ancak baktığımızda, KKTC’de drone’ların vahşi bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Bizzat ben, iki kez balkonumdan kovalamak zorunda kaldım” demişti…
Drone dediğiniz şey İHA’nın ilkelidir.
Lefkoşa Suriçi’nde, Girne Antik limanda geceleri kaldırımda rahat yürüyememekten; soygundan, gasptan, sataşmadan, yaralamadan, sarhoşlardan, ayyaşlardan, öğrenci kılıklı Afrikalı çetelerden şikâyet edeceksin ama “özel hayat” bahanesiyle yollara, sokaklara MOBESE takılmasına karşı çıkacaksın. Ehliyetsiz sürücülerin trafik cinayetleri hayatı zehir edecek ama hız kamerasına bile itiraz edeceksin.
Balkonundan içeriyi seyreden dron’a çaresizce bakacaksın.
Rum İHA alacak, Rum yedi düvelle ortak gaz arayacak çıt çıkarmayacaksın ama Türkiye gemi yollayınca, İHA’ları “Lefkoniko”ya getirince hırsından çatlayacaksın.
Maazallah ya o İHA’lar kuzey sahili boyunca gece gündüz gezer de, deniz kıyısına “konuşlanmış” gizli/kapaklı mekânlara hesapsız kitapsız, gece gündüz yanaşıp her türlü “mal” getiren, dönerken de “para” götüren tekneleri görüp kaydederse…
“Özel hayatın gizliliği” tehlikeye girer…
Ya da herhangi bir yerdeki, herhangi bir evin önünde plâkası yukarıdan okunabilen bir araba?
O da aynen “özel hayatın gizliliği”.
Onun için… Zinhar…
İHA’lar, SİHA’lar yetmez… Kolordu da gitsin… Askeri, memuru, parası, suyu da gitsin. Doğal gazı, elektriği de gelmesin, “ekolojik dengeyi bozar”.
Hâttâ mümkünse “ada” bulunduğu yerden kalkıp Mora yarım adasının güneyine gitsin.
Rum pasaportu, İngiliz pasaportu yetmez bir de Yunan pasaportu alıp vatandaş olur; seçimlerde hem Makariodade’ye, hem Ali Kemal’in torununa, hem de Venizelos’a oy verirsin…
Özgürce…
Rumofil olmak sabah gözünü açınca Trodos’u görmektir ama Rum olmak, dünya Türkçe birincisi öğrenciye önce davetiye gönderip sonra “Türkiye” kökenli olduğu gerekçesiyle “yeşil hat”tan içeriye sokmayıp…
Çıtır şarkıcının babası yaşındaki sevgilisini “Türkiyeli” olduğu halde resepsiyona almaktır.
Âyin bahanesiyle KTC’ye geçip komşu okulun bahçesindeki Türk bayrağını indirerek yakmaktır.
Sözün özü; Libya hamlesi ve Geçitkale’ye İHA/SİHA konuşlanması son derece doğru ve haklı adımlardır.
Beşparmakların üzerinden Torosları herkes göremez.
Beşparmakların üzerinden Torosları görebilmek için altı okka mangal gibi yürek, demir gibi bilek gerekir.
Sonra oturup gece karanlığında Beyaz Ev’e, iyi bir kafayla Torosların ışığını seyretmek, seyrederken de “Mağusa Limanı”nı dinlemek gerekir[i]. 17.12.2019
Bir yanıt yazın