Ortadoğu Dörtlüsü olarak adlandırılan AB, ABD, Rusya ve BM’nin anahtar rol oynaması,
İsrail ve Filistin arasında doğrudan müzakerelerin düzenlenmesiyle ilgili bir çerçeve çizelebileceği öngörüldü.
*
Ancak İsrail, Filistinlilerin 1967 sınırları içerisinde bir Filistin devletini öngören inisiyatifine sıcak bakmadı.
“Kudüs, Yahudi Devleti İsrail’in ebedi başkentidir” esasında kaldı.
ABD’nin, İsrail-Filistin sorununun çözümündeki çabalarının yetersizliğinden yakındı.
Ortadoğu’nun bu önemli sorununa Rusya’nın müdahil olmasına işaret etti.
*
Şimdi İsrail, Filistin sorununun çözümünde Başbakan B. Netenyahu’nun temelini attığı;
“Suudi Arabistan, İsrail’in bir düşmandan ziyade müttefik olduğunu görmektedir.
Çünkü ikisini de tehdit eden iki temel tehdit vardır: İran ve İslamcı Cihad terörü!
Geçmişte İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük.
Bugün bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz.
Yani şu anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan ilişkileri geliştirmek aslında İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir.
Biz de tam olarak bu amaca yönelik çalışıyoruz” stratejisi doğrultusunda ilerliyor…
*
Arap Dünyası ile geliştirilen ve yürütülen ilişkilere dayanan bu strateji:
İsrail’in yakın gelecekte HAMAS’la, sonra İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığını saklı tutuyor.
İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak, Sünni Arap ülkelerinin İsrail’i bir Yahudi devleti olarak tanıması karşılığında,
Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabilmesini amaçlıyor.
*
İsrail’in 1967 savaşında işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi,
Filistinli mülteciler sorununa adil bir çözüm için çağrıda bulunulması,
1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulması öngörülüyor.
*
Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırması,
Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açıldı.
Ortadoğu güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtılırken,
Bölgede öngörülen Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalması planlandı.
*
Haziran 2016’da Netanyahu ile Rusya Devlet Başkanı Putin;
İsrail ile Filistin arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılması: Suriye: Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını görüştü.
Rusya’nın doğalgaz konusundaki liderliğini sürdürmesinin yolu Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırmaktan geçiyor,
Rusya bu amaçla “Suriye İç Savaşına Siyasal Çözüm” için Suriye’de bulunuyordu…
*
Görüşmede İsrail’in ABD ile ilişkilerini bozmayacak bir formül bağlamında Rusya, İsrail- Filistin sorununun çözümüne destek verdi.
Karşılığında Suriye sorununda Astana süreciyle ön plana çıktı.
Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırdı.
Şimdi Ocak’ta İsrail’de Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in Baskan D.Trump ile görüşmesi bekleniyor.
*
Bu sırada İsrail, bu yıl doğu komşusu Ürdün ile yirmibeş yıl sonra,
On altı yıl sonra da güney komşusu Mısır ile birer barış anlaşması imzaladı.
İki anlaşmanın ana temasını İsrail’in Yahudi devletinin tanınması ve savaş halinin sona ermesi oluşturdu.
İkisi de Orta Doğu’da mevcut barış antlaşmalarını ilerletmek, ülkeler arası işbirliğini geliştirmek ve yeni barış anlaşmalarını teşvik etmeyi amaçlıyor.
*
Zaten Başkan Trump’ da Yahudi ve İslam toplumları arasında barış sağlanmadan:
Irkçı ve soykırımcı Yahudi anlayışı ile benzer haslette Müslüman Kardeşler anlayışı mahkum edilmeden:
Terör korkusu azaltılmadan:
Serbest mal akışı, serbest insan akışına sahip olunmadan:
Nihaî statü müzakerelerinin başarı şansı olmadığı ve asla barışa ulaşılamayacağını,
Aksi takdirde İsrail-Filistin gerginliğinin önünde sonunda bütün dünyada savaşa döneceği düşüncesinden hareket ediyor.
*
Öncelikle birbirine zıt tarafları ortak çıkarlar çevresinde buluşturacak bir senaryoda,
İsrail ve Filistin arasında barış anlaşması ya da Orta Doğu Barış Anlaşması planı hazırda bekliyor…
*
Bu anlaşma Trump liberalizminin yeni hayat tarzını ulus devletlerin ötesinde dizayn etmekte oluşunun tipik bir örneğidir.
İç savaşın yıktığı Suriye’nin yeniden birleşmesi,
Ülkenin kuzeybatı ve kuzeydoğusunda uluslararası şirketler üzerinden uluslararası hukuka dahil olan,
Irak ve Suriye’de Kürt tabanı üzerinde bir çokuluslu şirketler devletinin oluşumu:
Bu çok uluslu şirketler devletinin kapsama alanının Doğu Akdeniz hidrokarbonlarına Suriye’den açılan bir yol olması:
Böylece enerji güvenliğinin sağlanması:
Sonra bu yapının İsrail ile İran arasında askeri tampon görevi yapması:
Nihayet ABD’nin Irak ve Akdeniz’deki caydırıcı görevinin maliyetinin düşmesi öngörülüyor…
*
İşte İsrail enerji piyasası, 2017’den beri Doğu Akdeniz Tamar havzasında tek bir bağlantıya dayanıyor ve bu bağlantıdan Ürdün’e doğal gaz ihrac ediyor…
Şimdi Leviathan havzasında her biri günlük 300 milyon metreküp dogal gaz kapasiteli dört üretim kuyusundan,
Mısır ve Ürdün ile bağları güçlendirmeye yardımcı olacak doğal gaz ihracaat anlaşması imzalanmış bulunuyor…
Leviathan ve Tamar’dan Mısır ve Ürdün’e gaz ihracatı, ülkeler arasındaki barış anlaşmasının imzalanmasından bu yana en önemli ekonomik işbirliğidir…
*
İsrail şu anda gazı Kıbrıs ve Yunanistan’dan İtalya’ya ” Doğu Akdeniz boru hattı” ile transferi için gerekli olan altyapının,
“Gaz fiyatının, rekabetçi bir fiyat ortamında geliştirme maliyetlerini dengelemek için yeterince yüksek olması gerekir ” esasından hareketle fizibilitesini araştırıyor.
Acaba çok daha fazla yerel doğal gazın keşfedilmesi mi gerekiyor, sorusuna yanıt arıyor.
*
Ancak devlet-halk ilişkileri, güç dengeleri, ittifak değişimleri, vekalet savaşları gibi değişkenler Orta Doğu’yu ara vermeksizin değiştiriyor.
Bugün Orta Doğu’da üç blok oluşmuştur.
Birincisi; Müslüman Kardeşler ideolojisini Türkiye ve Katar siyasi sistemlerine yerleştirmeyi amaçlayan ve Erdoğan’ın siyasi lideri olduğu blok.
İkincisi; Ortadoğu ve Basra Körfezi’ndeki İran etkisini genişletmeyi amaçlayan İran liderliğindeki blok.
Üçüncüsü: Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın yönettiği ve Suriyeli Kürtler ile Rusya’nın dahil edilmek istendiği M.Kardeşler ile İran’ın etkisini azaltmayı hedefleyen blok.
*
Bu noktada Müslüman Kardeşler ideolojisinde Erdoğan, giderek Batı ağının bir parçası olmak yerine serbest bir sürücü gibi davranıyor.
Çok kutuplu bir uluslararası sistemi inşa edenlerden biri olmayı hesaplıyor!
Türkiye’ye Lozan Anlaşması ya da NATO ittifakının belirlediği statüden çok daha fazlasını istiyor.
Sonuçta Türkiye’nin bütün müttefikleri Erdoğan’ın askeri provokasyonları, güvenilmezliği ve tahmin edilemezliği ile uğraşıyor…
*
Erdoğan Kürtler bahanesiyle Kuzey Suriye’de Müslüman Kardeşler ideolojisine dayalı bir Sünni Arap koridoru oluşturmaya hizmet ediyor.
Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde ciddi bir kırılganlık oluşturuyor.
Bu alanda ve ideolojisini takip ettiği her alanda El Kaideci terörist çetelerden oluşan örgütleri vekil olarak kullanıyor
Hem Türkiye hem Sünni Arap dünyasına hem de Batı’ya büyük tehditler öngörüyor!
*
Doğu Akdeniz’deki enerji rezervleri üzerine yaşanan çekişme:
Libya’daki kanlı savaşa Müslüman Kardeşlerin vekili olarak ortak olmak:
Bölge genelinde giderek artan istikrarsız durumun bir parçasıdır.
Bu durum, bölge ve hatta dünya çapında bir askeri çatışma tehlikesi yaratıyor.
*
Erdoğan sık sık İsrail’i çarparak Batı ile yüzleşmek için “kardeşler” arasında İslami birlik çağrısında bulunuyor.
İsrail’in Kudüs ve Filistin’deki durumu her geçen gün daha da kötüleştirdiğini,
Adalet, hukuk, haklar veya insanlığı tanımadığını,
Böylece bölgedeki Müslümanlara yönelik krizi daha da derinleştirdiğini söylüyor.
*
NATO’dan terörizme karşı destek istiyor ama Müslüman Kardeşler’e bağlı HAMAS lideri İsmail Haniyeh’i Türkiye’de ağırlıyor.
“Asla bir Yahudi Devleti’ni tanımayız ” çizgisinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın devrilmesi için harekete geçen Ürdün, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin,
Ürdün ve Mısır’dan bağımsız politikalar izleyen Mahmud Abbas’ın yerine,
HAMAS karşıtı olarak bilinen Mahmud Dahlan’ın getirilmesi planlanırken,
TürkiyeMuhammed Dahlan’ı FETÖ’den 10 milyar TL.lik bir ödülle Türkiye’de terör listesine alıyor…
*
Erdoğan bunları ve daha nicesini Müslüman Kardeşler Örgütü ideolojisinin küresel meşruiyeti için yapıyor.
Bununla birlikte bunları ABD’nin, Barış Pınarı Harekatı ve S-400 alımı ama zîmnen İsrail- Filistin Barış Anlaşmasını engellemesi nedeniyle,
Türkiye’ye yaptırım paketinde yer alan kişisel mal varlığının tesbitine karşı bir silah gibi de kullanıyor…
Başkan Trump’ın, İsrail seçimleri öncesinde Orta Doğu Barış Anlaşması taslağını açıklayacağı söyleniyor…
Yazıları posta kutunda oku