Değerli Arkadaşlar,
Güzel ülkemizi bölmek ve parçalamak için AB-D emperyalizmi yine iş başında. Demokrat New Jersey Senatörü Bob Menendez ve Cumhuriyetçi Texas Senatörü Ted Cruz tarafından sunulan “Ermeni Soykırımı” tasarısı Senato Genel Kurulunda 12.12.2019 da kabul edildi. Oylamaya karşı çıkan olmadı.
Senatör Rob Menendez, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ABD Senatosu’nun ‘Ermeni soykırımı’ tasarısını resmen kabul ettiğini duyurdu.29 Ekim’de Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda yapılan oylamada da 11 “hayır” oyuna karşılık, 405 “evet” oyu ile 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan bir karar tasarısı kabul edilmişti.
AB-D emperyalizminin bu vahşi, bölücü ve uluslararası yasal dayanağı olmayan Ermeni Soykırımı tanıtma eylemini irdelemek için sizlere yıllardır göndermiş olduğum,
- Saygıdeğer Uğur Mumcu’nun 1.Nisan.1984’de Cumhuriyet Gazetesinde yazmış olduğu GİZLİ BELGELERLE Ermeni olayını irdeleyen yazısı ve
- 22.04.2010 yazmış olduğum YİNE 24 NİSAN GELDİ!!! ile birlikte ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARININ HUKUKEN GEÇERSİZ OLDUĞUNU ORTAYA KOYAN AVRUPA ADALET DİVANININ KARARI:17.04.2004
yazımı tekrar anımsatmak istedim.
Umarım bu konuda oldukça geç kalınan loby faaliyetlerimizi ve gerçek verilere dayanan araştırmalarımızı, en kısa sürede uluslararası arenada sağduyu sahiplerinin dikkatine sunabiliriz. Devletimiz, hükümetlerimiz, üniversitelerimiz, STK’lar, askeri ve sivil kurumlar bu konuda işbirliği yaparak ülkemizi savunmak zorundadır. Aksi halde güzel ülkemizi bölmek isteyen ve bu dönemde AB-D maskesini kullanan emperyalizm, kötü amacına ulaşacaktır.
Sevgi ve saygılarımla (15.12.2019).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Değerli arkadaşlar,
İngiltere, Fransa ve Rusya maskesini kullanan Emperyalizm, Osmanlıyı yıkmak ve parçalamak için Rumları, Kürtleri ve Ermenileri kışkırtarak birçok isyanın çıkmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRKÜN önderliğinde emperyalizme ve onların işbirlikçilerine karşı koyarak bağımsızlığı elde eden Türkiye Cumhuriyeti, birçok mazlum ülkeye örnek olmuştur. Bu başarıyı hazmedemeyen dış güçler, şimdi de aynı piyonları farklı yöntemlerle Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak için kullanmaktadır.
Ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyen uluslararası emperyalizm, son yıllarda ABD de bulunan Ermeni diasporasını kullanarak amacına ulaşmak istemektedir.
Örneğin bu konuda yapılan çalışmalarında;
- Tehcirin fikir babası, birinci dünya harbinde Osmanlı ordusunu yöneten Alman Genel Kurmayı olmasına rağmen, emperyalist güçler tarafından suçlu Sadrazam Talat Paşa ve grubu gösterilmiştir,
- Tehcir olayı, Osmanlı İmparatorluğunda 1915 yılında olmasına ve Osmanlıdan sonra 28 adet ülkenin meydana çıkmasına karşın, sadece 1923 yılında kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti suçlanmaktadır,
- Dışişleri Bakanlığımızda görevli ve canları bulundukları ülkelere emanet edilen masum 42 tane çok değerli diplomatımızı, 1973 yılından itibaren Ermeni katillerin süikastlerinde kaybettik. Katilleri hala cezalandırılmadı!!!!
- Soykırımın hukuksal tanımı ikinci dünya harbinden sonra 1948 yılında olmasına karşın, 1915 yılında Osmanlıda yapılan tehcir de bu tanımlamaya sokulmak istenmektedir,
- En önemlisi geçen yıl Ermeniler tarafından yapılan gösterilerde çok terbiyesiz ve çok saygısızca, Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı ile Almanların nazizm sembolü olan gamalı haçı eşitlenmiştir. Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile Alman diktatörü Hitleri eşdeğer gösteren resimler pankartlarda taşınmıştır.
Değerli arkadaşlar,
Her yıl 24 Nisan geldiğinde, 42 eyaletinde soykırımın kabul edildiği ABD de başkanlığında ne olacak diye kaygıyla beklemekteyiz. Sözde soykırım ABD yönetimi tarafından da ha tanındı ha tanınacak diye ülkemize baskı yapılmaktadır. Yani emperyalizm bizlere ölümü göstererek sıtmaya razı etmek istemektedir. Bu isteğe karşı koymak için ABD de birçok lobi kuruluşu, çeşitli tavizler verilerek devreye sokulmaktadır.
Nitekim bu yılda ABD dış ilişkiler komisyonunda 1 oy farkla kabul edilen sözde Ermeni soykırımı bu lobilerin başarısıdır. Ayrıca bu konuda pekçok askeri ve sivil görüşme yanında ABD de birçok da kitlesel eylemler yapılmaktadır. Bu kaotik ortamı iyi değerlendiren ve ülkemizi oldukça değerli bir müşteri olarak gören ABD, bizlere milyarlarca dolarlık silah ve askeri malzeme satma fırsatı bulmaktadır.
Esasen 1948 de hukuksal olarak tanımlanan soykırımın yapılıp yapılmadığının tespiti içinde bir mahkeme kararı olmalıdır. Bu konuda da çalışmalar yapan Ermeni diasporası, aşağıda özeti bulunan Avrupa Adalet Divanının 17.12.2003 tarih 346/03 esas nolu RED KARARI ile ağzının payını almıştır.
Değerli arkadaşlar,
Ermeni ve kürt terör örgütleri üzerine araştırmalarıyla tanınan Ercan CİRİTCİOĞLU’nun verdiği bilgiye göre, 24 Nisan 1915 de eceliyle yaşamını yitirenler dışında, Osmanlı da bir tek ermeni bile öldürülmüş değildir.
Peki 24 Nisan neden sembol gün olarak seçilmişdir?
Yunan, Bulgar, Sırp halkları Osmanlıdan bağımsızlığını alınca Ermeniler de aynı yolda örgütleniyor. Ermeniler İstanbuldan Vana kadar dernekler kurup silahlanıyorlar. Bu arada Osmanlı, Birinci Dünya Savaşına giriyor. Mart 1915 de Rusya, Doğu Anadoluya giriyor. Rus desteğini alan Ermeniler, 11 Nisan 1915 de Van’da isyan çıkartıp, Osmanlıya karşı BAĞIMSIZLIK SAVAŞINI başlatıyor.
Bu isyan Van’dan öteki bölgelere de sıçrayınca, daha sonra soykırım iddialarına neden olacak Osmanlının zorunlu göç kararı geliyor. Ancak bu karar sadece Ortodoks Ermenilerine uygulanıyor. İsyana katılmayan Katolik ve Protestan Ermeniler yerlerinde tutuluyor.
Ortodoks Ermeniler Van’da Kürt ve Türk bütün Müslümanları öldürüp şehri ele geçirince ve isyan öteki bölgelere sıçrayınca, 24 Nisan 1915 te Osmanlı yönetimi, Anadolu’daki bütün Ermeni derneklerinin kapatılmasına ve isyanı destekleyen İstanbul’daki 200 kadar Ermeni aydınının, Çankırı Ayaş’a sürgüne gönderilmesine karar veriyor.
Sonra 24 Nisan sürgünleri, burunları bile kanamadan İstanbul’a geri dönüyor.
Görüyorsunuz, gerçek bilgi ve belgeye dayanmayan asılsız iddiaların, tarihçiler tarafından araştırılmasına izin verilmeden, birçok ülkede yasalar çıkarılarak soykırımın yalanının tanınması işi oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor.
Umarım bu konuda oldukça geç kalınan loby faaliyetlerimizi ve gerçek verilere dayanan araştırmalarımızı, en kısa sürede uluslararası arenada sağduyu sahiplerinin dikkatine sunabiliriz. Devletimiz, hükümetlerimiz, üniversitelerimiz, STK’lar, askeri ve sivil kurumlar bu konuda işbirliği yaparak ülkemizi savunmak zorundadır. Aksi halde güzel ülkemizi bölmek isteyen ve bu dönemde AB-D maskesini kullanan emperyalizm, kötü amacına ulaşacaktır.
Sevgi ve saygılarımla (22.04.2010).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARININ HUKUKEN GEÇERSİZ OLDUĞUNU ORTAYA KOYAN AVRUPA ADALET DİVANININ KARARI:17.04.2004
Tarih 20 Temmuz 1987’da Avrupa parlamentosu C-190 esas nolu kararı ile,Ermeni sorununun siyasi çözümühakkında bir karar alır ve bir dizi ‘’çözüm’’ önerir.
Yıl 1999. AB ve o anda Başbakanı Sayın Bülent Ecevit olan Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye’nin AB’ne üyelik için aday olup olamayacağı konusunda restleşmektedirler.
Başbakan Ecevit Avrupalıların restini görür ve ‘bizi istemeyeni biz hiç istemeyiz ‘ der ve nihayet, o hatırlayacağınız sahnelerle Başbakan Sayın Ecevit ertesi gün apar topar Helsinki’ye davet edilerek, Türkiye’nin AB üyeliğine adaylık kararı verilir. Bunun üzerine adeta çileden çıkan Ermeni diasporası: -20 Temmuz 1987 tarihli Avrupa parlamentosunun C-190 esas nolu kararına atıfta bulunarak- ‘’Türkiye önce Ermenilere yaptığı soykırımı kabul etsin, ondan sonra üyeliğe adaylık statüsü verin, aksi takdirde AB akit dışı sorumluluğunu zedelemiş olur’’ diyerek,
- Avrupa Parlamentosu’na,
- Avrupa Birliği Konseyi’ne ve
- Avrupa Birliği Komisyonu’na karşı
Avrupa Adalet Divanı’nda (AAD) dava açar.
Bu dava, AAD’nın birinci dairesi tarafından 17 Aralık 2003 tarihinde Esas No: T-346/03 kararı ile RET EDİLİR. Ermeni diasporası bunun üzerine temyize gider ve AAD’nın dördüncü dairesinde görülen temyiz davası, 17.04.2004 tarihinde, C-18/04 P Esas nolu nihai karar ile YENİDEN REDDEDİLİR ve bu nihai kararla Ermeniler ayrıca 30.000 Avro’luk mahkeme masrafını da ödemeye mahkum edilirler.
KAYNAK: Sn. Refik MOR, Sn. Ahmet DURSUN, Sn. Doç.Dr. Orhan ÇEKİÇ