Necdet Buluz
Tarımın içinde bulunduğu durumu ve tarım sektörünün sorunlarını sıkça köşemize taşıyoruz. Kış aylarını yaşamaya başladığımız şu günlerde tarım konusu yeniden tartışmaya açıldı.
Tarım ürünlerindeki pahalılığın bugünlerde yeniden artmaya başlaması ile tartışmalar da yoğunlaştı. Tarım sektörünün önde gelen isimleri yaptıkları açıklamalarda çiftçilere gereken desteğin verilmediğini, tarı sektörünün de bu nedenle can çekiştiğini dile getiriyorlar.
Geçenlerde Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, çiftçilerin içinde bulunduğu durumla ilgili bir açıklama yaptı. Güngör açıklamasında “Tarım sektörüne gereken önem verilmiyor. Çiftçi topraktan kopuyor. Türkiye’nin geleceği büyük tehlikede” dedi.
“Çiftçi hasat zamanı gelecek diye korkar hale geldi. Çiftçi sezona borçlu başlıyor. Ödemeler için hep sezon sonuna gün veriyor. Sezon sonu geldi ama ortada bir şey yok. Bankaya borç var. İlaç satıcısına, gübre satıcısına borç var. Benzin istasyonuna bile borç birikmiş durumda. Hangi birini ödeyeceğini şaşırmış bulunuyor. Huzursuzluk iyice arttı. Genelde çıkmazdalar. Hasat sonu niye geldi diye sitem edenler var. Tarım sektörüne gereken önem verilmiyor. Çiftçiye ödenmesi gereken yasal destekler ödenmiyor. Bir taraftan doğal afetler, diğer taraftan ekonomik sorunlar. Çiftçi geçen yıl buğday ekerken taban gübresi bile atamadı. Atanlar da yeterli ölçüde atmadı. Bu yıl da benzer sorunlarla karşı karşıyayız. Gerekli önlemler alınmazsa önümüzdeki yılı da kaybedeceğiz. Çiftçi topraktan kopuyor. Tarım konusunda danışmanlık için illere kontenjanlar verilmiş. En fazla danışmanlık kadrosu verilen iller Samsun, Giresun. 70’er kontenjanı var. Çok sayıda ile verilen kontenjan 10’un altında. Düşünün bir ile 7 kontenjan verilmiş. Bir ilde 7 danışman ne yapabilir. şaka gibi. Bu tarım sektörünün gözden çıkarıldığının göstergesi. İnşaat sektöründe bazı firmaları kurtarmak için peş peşe kararlar alınıyor. Ama milyonlarca çiftçi düşünülmüyor. Oysaki kurtarılması gereken inşaat firmaları değil çiftçilerdir. Elde çok sayıda konut var. Yani ihtiyaç yok. Ama çiftçi ölürse 82 milyon aç kalır. Türkiye’nin geleceği için büyük tehlike.”
Buğday üreticisi ürününü maliyetin altında satmak zorunda kalırken, pamuk üreticisi de zorda. Pamuk fiyatları geçen yılın çok altında seyrederken, çiftçi ne yapacağını şaşırmış durumda. Patates üreticisi de benzer sıkıntılar çekerken çok sayıda tarım ürününde yıllık ürün düştü, çiftçi beklediği geliri elde edemedi. Soğanda da durumun aynı noktada bulunduğunu söylemeliyiz.
Hemen vurgulayalım:
Ürettim giderek azalıyor. Üretimin azalması demek, ürünün pahalanması demektir. Çarşı-pazarda kışın gelmesi ile bası sebze ve meyve fiyatları neredeyse iki katına çıktı.
Özellikle et ve süt ürünlerine sürekli zem geliyor. Hayvancılığın da yok olmaya doğru gitmesi ile sıkıntının daha da artabileceğine dikkat çekiliyor.
Konu ile ilgili araştırmalar sonunda yayınlanan raporlardan bazılarına da göz atalım:
Ülkemizde tarım işletmelerinin sahip olduğu alan dünya ortalamasının altındadır ve yüksek girdi maliyetleri nedeniyle tarımsal üretimden elde ettikleri kar düşüktür. Arazi toplulaştırmasıyla hane başına düşen kullanılabilir tarım arazisi miktarı ve su kaynağına erişim, kiralanabilir arazi miktarı artmaktadır. İşletmelerin arazi büyüklüklerini arttırmaya yönelik yapılan toplulaştırma çalışmalarının ve arazi parçalanmasını önleyecek olan yeni miras hukuku düzenlemelerinin orta ve uzun vadede olumlu katkıları olacaktır. Küçük ve orta büyüklükteki tarımsal işletmeler desteklenerek, bu işletmelerin pazardan dışlanması önlenmelidir.
“Tarımsal işletmelerde altyapı ve mekanizasyon sorunları, bu alanlara yapılacak yatırımlarla iyileştirilebilir. Tarımsal üretimde kullanılan ekipmanların modernizasyonuyla zamandan, enerjiden tasarruf sağlayan, doğaya en az zarar veren, üretim maliyetlerini düşüren bir sistem çiftçilerimizin çalışma koşullarında olumlu gelişmeler sağlayacaktır. Tarım işletmeleri ve hayvancılıkla ilgili işletmelerin yeni teknolojiye erişmeleri teşvik edilmelidir. Tarımın gelişmesi sanayimizin gelişmesi demektir. Bu gelişme hem tarıma dayalı sanayide hem de diğer kollarında üretim artışını teşvik edecek, işsizliğin ve kırsal kesimden kentsel kesime doğru olan göçlerin azalmasına olumlu katkılar sağlayacaktır. Kırsal alanda yaşayanların refahı arttıkça, diğer sanayilere yönelik ürünleri kullanma talebi artacaktır. Mevsimlik tarım işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarında iyileştirmeler yapılmalıdır.”
Tarımı ve üretimi önemsiyoruz. Türkiye için de tarım ve üretimin hayati konu olduğunu söylemeliyiz. Bu nedenle tarı sektörü ve çiftçilerin içinde bulunduğu durum ile ilgili yazmayı sürdüreceğiz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın