İsrailliler, 9 Nisan ve 17 Eylül seçimlerinden sonra bir yılda üçüncü kez genel seçimlere gitmeye bir adım daha yaklaştı.
Hükümeti kurma görevini ilk alan Muhafazakâr Likud Parti lideri Netanyahu Ekim ayında başarısızlığa uğramıştı.
Daha sonra sol merkez Mavi ve Beyaz İttifakı’nın lideri Gantz’da Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’e hükümeti kuramayacağını bildirdi.
*
Hükümet kurma girişimlerinin başarısızlığı ardından Gantz, “Kapsayıcı, liberal birlik hükümeti kurmak için büyük çaba gösterdik.
Herkese hizmet edecek bir hükümet; dindarlara ve sekülerlere, Yahudilere ve Araplara” dedi…
Netanyahu ise Gantz’ı Ortak Liste bloğundaki İsrailli Arap milletvekillerine gönderme yaparak,
“İsrail’in düşmanlarından talimat alan terör destekçileri ile azınlık hükümeti” kurmaya çalışmakla suçladı.
*
Bu süreçte İsrail siyasi partileri bir koalisyon hükümeti kurulması için aşağıdaki konuları müzakere ettiler:
*
Birincisi; Filistinlilerin güvenliği ve İsrail demokrasinin kalitesi bakımından önemli,.
“İsrail hükümetleri yalnız oy kullanma hakkına sahip İsrail vatandaşlarını değil, işgal bölgelerinde yaşayan Filistinlileri de yönetecektir” ilkesi görüşüldü..
Hem Netenyahu hem Gantz İsrail ordusunun Filistin topraklarından çekilmesi, egemen ve geçerli bir Filistin Devleti’nin tanınması fikrinde değildir.
Üstelik İsrail ve Filistin yönetimleri; iki devletli bir çözümün tartışmasız ilişkileri biçiminde barış konusunu müzakere etmiyor;
Çünkü onlar barışı müzakere etmeye barışıktırlar ama tahmin edilemeyecek kadar başarısız müzakereler yapmanın suçundan kaçınmakla ilgilidirler.
Netanyahu tüm Yahudi yerleşimlerini ve Ürdün Vadisinin çoğunu içeren Batı Şeria’nın büyük kısımlarını İsrail’e eklemeden,
Gantz ise İsrail’in kıyı şeridi üzerindeki yönetimini baskıcı bir şekilde uygulamamaktan yanadır…
İki liderin bu tavrı, Batı Şeria durumunun yarım yüzyıldır İsrail tarafından yönetilip sömürgeleştirildiği için temelden değişmeyeceği anlamına geliyor.
*
İkincisi; Bölgesel politikalarla ilgili olarak, Gantz ve Netanyahu aynı çizgidedir.
İkisi de İran’a karşı güçlü duruş sergiliyor.
Her ikisi de, İsrail’in İran’ın Lübnanlı müttefiki Hizbullah’ı Lübnan’a ve Suriye’ye dahil etme politikasını onaylıyor.
İkisi de Filistin- İsrail çatışmasıyla ilgili olarak, ABD Başkanı D.Trump’ın “Yüzyılın Barış Anlaşması” planına bağlıdır.
Plan; Arap dünyasının İsrail ile ilişkilerinin normalleşme yolunun devamını,
Suudi Arabistan ile İsrail arasında İran karşıtı ittifakı ve Müslüman Kardeşler İdeolojisiyle mücadeleyi öngörüyor.
İkisi de İsrail’in kuzeyinde Suriyeli Kürtlere destek veriyor…
*
Üçüncüsü; Netenyahu, parlamentonun Yüksek Mahkeme kararlarını geçersiz kılmasına izin verecek bir tasarıyı çıkarmaktan yanadır..
İsrail Yüksek Mahkemesi’nin hükümetin çıkardığı yasaları anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozma yeteneğini bir reformla etkisizleştirmeyi düşünüyor.
Elbette bunu önce kendisini korumak için öngörüyor.
Gantz ise yargının bağımsızlığını ön plana alıyor.
*
Dördüncüsü; İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan Ultra-Ortadoks Yahudilerin ayrıcalıklarını koruyup koruyamayacakları konusudur.
Şu sorulara yanıt aranıyor:
Ultra-Ortadoks Yahudiler zorunlu askerlik hizmetinden büyük ölçüde muaf olmaya devam edecekler midir?
Ultra-Ortodoks hahamlar,Yahudi evliliklerinde, boşanmalarda ve cenaze törenlerinde tekellerini koruyacak mıdır?
Ultra-Ortodoksların, İsrail Yahudilerinin yaşamları üzerindeki orantısız etkisi azaltılacak mıdır?
Halbuki ancak laik bir hükümet, din ve devlet arasındaki ilişkiyi dönüştüren yasaları çıkarabilir!
*
Beşincisi; İsrailli Arapların siyasi eşit olarak kabul edilmesi meselesidir.
İsrail’de Arap vatandaşları nüfusun yüzde 21’ini oluşturuyor.
Yahudi vatandaşlarıyla aynı demokratik haklara sahiptirler.
Ancak resmi olmayan bir kural Arap siyasi partilerini İsrail koalisyonlarından uzak tutuyor.
Bu nedenle Ultra-Ortodokslar gibi seçmenler üzerinde ciddi etki gösteremiyor ve önemli faydalar elde edemiyorlar.
İşte dört Arap partisinin birliği olan Ortak Liste’nin kurulacak yeni hükümete davet edilme ihtimali dahi yoktur.
Bu noktada yeni hükümet, Arap vatandaşlarına İsrail’e ait olduklarının, ihtiyaçlarının önemli olduğu, seçilmiş temsilcilerinin meşru olduğunu işaret edecek midir?
Ancak İsrail, Arapları resmen ikinci sınıf vatandaş statüsüne düşüren bir Yahudi Ulus Devlet Yasası sahibidir!
*
Şimdi İsrail’de siyasi çıkmazı kırmak için hiç bitmeyecek görünen müzakereler yüksek vitese girmiştir.
Koalisyon hükümetinin kurulamamasının ardından,
İsrailli milletvekillerinin parlamentoya seçilmiş 120 milletvekillinden birini koalisyon hükümeti kurmakla görevlendirebileceği,
11 Aralık gece yarısına kadar 21 günlük süre başlamış bulunuyor.
Bu girişimin de başarısız olması halinde 90 gün içerisinde yeni bir seçim yapılması için harekete geçilecektir.
*
İsrail’deki siyasi belirsizlik, İran ve Suriye ile tansiyonun yükseldiği bir döneme rastlıyor.
Hükümetin kurulamaması, Beyaz Saray’ın hazırladığı Ortadoğu barış planının detaylarının açıklanmasının da ertelenmesine neden oluyor.
*
Bir diğer mesele yoğun olarak Netenyahu’nun meşruiyetinin sorgulanmasıdır.
5. kez Başbakan olarak görev yapamayacak olmasının Netanyahu için yasal sonuçlarının olabileceği belirtiliyor.
Netanyahu’nun başbakan olarak görevine devam edememesinin, yolsuzluk suçlamaları karşısında korunmasızlığını artıracağı yorumları yapılıyor.
*
Tartışmalar, “İsraillilerin Netanyahu’yu göreve seçmediğinden ve iki kez hükümet kurmayı başaramadığından”,
“Başbakan olarak devam etmesine izin verilmemeli”,
“İddianamedeyken yeni bir seçimde göreve başlaması kesinlikle yasak olmamalı” düzleminde seyrediyor…
*
Yıllarca süren soruşturmalardan sonra İsrail Başsavcısı Avichai Mandelblit,
Netanyahu’yu halkın güvenini ihlal etmekten rüşvet ve dolandırıcılığa kadar değişen suçlarla suçladı.
Mandelblit’in iddianamesi, “Kamu yararı, kimsenin yasaların üstünde olmadığı bir ülkede yaşamamızı gerektirir” demokrasi ilkesine bağlılığı gösteriyor.
Aslında hükümetin oluşumu için yukarıdaki müzakere konularında görüldüğü üzere,
İsrail’de demokrasinin ilkelerinin kısmen geçerli ya da hukukun üstünlüğünün yalnızca İsrailli Yahudiler ve devletin çıkarları için geçerli olduğu anlamına geliyor.
*
Netanyahu ailesi, geçmişte akla gelebilecek en garip yolsuzluk biçimleriyle suçlanıyordu.
Mesela Bayan Netenyahu, resmi görevlerde tüketilen içeceklerden boş şişeleri geri dönüşüme götürmek için alıyor ama parasını kendinde tutmaktan suçlu bulunmuştu
Mesela Bayan Netenyahu iki günlük resmi devlet gezilerine üç haftalık kirli çamaşırlar getiriyor,
Bunları bir gece kaldıkları otelde temizletiyor ve faturayı devlet bütçesinden ücretlendiriyordu.
Bütün bunlar Netanyahuların küçük hırsızlık türleriyle ünlenmelerine neden olmuştur ki;
*
Şimdi Mandelblit’in iddianamesi, Netenyahu’nun daha büyük dolandırıcılık ve yolsuzluk biçimlerini açıklıyor.
Ancak iddianamede çarpıcı olan şey, Netenyahu’nun suçlandığı tüm suçlarda egosunu ya da iştahını beslemeye odaklanmış olmasıdır.
Bazı durumlarda, yüz binlerce dolarlık hediye karşılığında işadamlarına güzellik yapmış,
Bazısında ise kendisine olumlu güvence veren, faydalar vaat edenlerle kirli anlaşmalar yapmıştır.
*
Şüphe yok ki, Başsavcının tanımladığı gibi Netanyahu açık bir suçludur ve İsraillilerin güvenini ihlal etmiştir.
Ancak Netanyahu’nun Filistin halkına yaptıkları için hesaba çağrılmayacağı büyük suçları vardır!
Netenyahu görev süresi boyunca: işgaldeki Filistin topraklarına ve Filistin mülkünün yıkılmasına ilişkin yerleşimleri genişletti.
Binlerce masum sivilin ayrım gözetmeden katledilmesi ve Gazze’nin altyapısının tahrip olmasıyla sonuçlanan bir dizi yıkıcı saldırıyı denetledi.
Toplu ceza eylemi olarak Gazze nüfusunu acımasız bir ablukaya aldı, Gazze’ye gıda, ilaç ve diğer önemli maddelerin girmesini kısıtladı.
Doğrusu Netenyahu masum insanlara savaş suçlarıyla suçlanıyor olmalıydı…
*
Sonuçta Netanyahu’nun bir suçlu olduğu kesindir.
Başka bir hükümet kurmaya çalışıp çalışmayacağı henüz belli değildir.
Başsavcı Avichai Mandelblit, başbakanın kesinlikle geçici bir hükümetin başı olarak hizmet vermeye devam edebileceğini söylese de,
Konunun yasallığından bahsetmeyi reddetmesi, sorunun Yüksek Mahkeme tarafından belirleneceği anlamına geliyor.
Ancak Netenyahu, bugünün İsrail’inde en ciddi suçlarından; ihanet, kışkırtma, barışı tahrip etme, nefret suçları ve savaş suçlarından suçlu bulunamaz!
En fazla narsist iştahı ve yolsuzluğu için hesap vermesi istenecektir…
3. 12. 2019
Bir yanıt yazın