“Deniz bitti, ülke bitti…” Bu gerçeği tüm dünya görüyor, biliyor. Bir tek bizim yandaş basın ve iktidar politikacıları görmüyorlar. Pembe masallarla halkı aldatmaya, kandırmaya devam ediyorlar… Yabancılar şunları söylüyor:
Hollanda Basını: “Türkiye iflas etti fakat bunu tek bilmeyen Türk halkı.”
Rus Basını: “Türkiye’nin iflası Avrupa’yı vuracak.”
İsviçre Basını: “Türkiye’nin iflası artık kaçınılmaz.”
Üretmeden tüketmek olur mu? Emek harcamadan yemek olur mu? Kazanmadan harcamak olur mu?
Bir aile düşünün. Bireyleri çalışmıyor. Üretmiyor. Hiçbir geliri yok. Babadan kalma biraz mal mülk, para var… O kadar…
Durmadan harcıyor. Yiyor, içiyor, eğleniyor. Bir taraftan da borçlanıyor… Sağı solu dolandırıyor. Zorbalık yapıyor…
Ama nereye dek sürecek bu düzen? Bir zaman gelecek, deniz tükenecek…
Alacaklılar, icra memurları dayanacak kapıya…
İşte iktidarın bugünkü durumu da bu aileye benziyor. Bakmayın siz onun cilalı sözlerine, görkemli görüntülerine… Kabadayı laflarına… İflah olmaz hastalar gibi yavaş yavaş eriyor… Bitiyor…
Ülke ekonomisi geriliyor. Dibe vuruyor. Çöküyor. Dış borçlar, iç borçlar çığ gibi büyüyor. Bütçe açığı her gün biraz daha artıyor.
Üretim azalıyor. Vurgun, sömürü diz boyu. Vampirler gibi yoksulların kanını, iliğini emiyorlar. Arkasından da ekliyorlar: “Zengin ülkeyiz. İlerledik, geliştik her şeyde…”
Evet, vurgunda, soygunda, talanda, din ticaretinde ilerledik, geliştik. Bu alanda Türkiye ABD’ye benzedi. “Küçük Amerika” oldu… Bu doğru.
Ama işsizlik ve enflasyon almış başını gidiyor. Bir taraftan da para basıyorlar durmadan. Para basımı ise enflasyonu daha da azdırmakta…
Yerden yere vurdukları, kötüledikleri Cumhuriyet döneminin mallarını bir mirasyedi gibi satarak bugüne değin iktidarlarını devam ettirdiler. Ama deniz bitiyor. Deniz bitmek üzeredir. Satacak savacak bir şey de kalmadı.
Üretim, istihdam, büyüme durmuştur. İthalat, ihracatı aşmıştır. Tütün, hayvan, şeker pancarı, tahıl, narenciye üreticileri perişan durumdadır.
Bakmayın siz AKP’li bakanların ve yandaşlarının renkli ekonomi masallarına…
İşsizlik ve enflasyon hızla yükselmektedir. “Açlık ve yoksulluk sınırı” Kasım ayı içinde zirve yapmıştır. Kriz canavarı ülkeyi teslim almıştır…
Bütün bunların üstüne üstlük iktidar, kendi halkına harcamadığı paraları yurdumuzdaki 4-5 milyon mülteciye harcamakta ve utanmadan Suriye’deki 3 milyon yoksul Suriyeliye baktığını da söylemektedir…
Bütün bu sıkıntıların yanında taht kavgaları da gündemdedir. Önümüzdeki aylarda AKP’de koltuk, saltanat, iktidar çekişmeleri görülecektir. Kılıçlar çekilmiş, saflar belirginleşmeye başlamıştır.
AKP’den ve iktidardan ayılan ayrılana, kopan kopana. Kıyamet yaşanmaktadır… Asıl felaket yeni sağ partiler kurulduktan sonra ortaya çıkacaktır.
Hepsinden önemlisi kırsal alanlarda, kentlerde, işçi kesiminde iktidara karşı kıpırdanmalar başlamıştır. Yandaş televizyonlarda, gazetelerde, sitelerde bile artık karşıt yorumlar yapılmakta, AKP iktidarına karşı hoşnutsuzluklar dile getirilmektedir.
Yandaş medya, yargı ve emniyet iktidarın yan kuruluşları gibi çalışsalar da AKP artık kitleleri dilediği gibi yönlendirememektedir. Bunun belirtilerine her an, her yerde tanık olmaktayız.
Attila İlhan’ın deyişi ile “Türkiye’de Dip dalgası kendini hissettirmeye başlamıştır.” Baskı, zulüm, hapishaneler de bu çöküşü durduramayacaktır…
AKP yıkılacaktır… Yıkılmak üzeredir.
MHP Genel Başkanı, AKP içindeki ayrışmaya, çatışmaya, çıkar kavgasına gözyaşı dökmekte, iktidarın yıkılması halinde yeni bir hükümetin oluşturulamayacağından söz etmektedir…
Deniz bitmiştir. Ülke bitmiştir. AKP bitmiştir…
İktidar şaşkındır, perişandır. İtsen yıkılacak duruma gelmiştir.
Tek eksiğimiz, kitlelerin gözünü açan, onlara yön veren tutarlı, ilkeli, eylemci bir muhalefetin ve politik çizginin olmayışıdır…
Daha çok ağız dalaşına, kuru gürültüye, bağırtıya, çağırtıya dayanan bir siyaset yapılmaktadır ülkemizde.
Geçenlerde TBMM’sinde 15 termik santralin baca sorunu görüşüldü. Bacalara filtre takma AKP ve MHP oyları ile 3 yıllığına ertelendi…
Yani o bölgeler 3 yıl daha doğası, hayvanları, insanları ile zehir soluyacak…
Zaten şimdiden o iller, ilçeler çöle dönmüş durumda. İnsanlar çeşit çeşit hastalıklarla boğuşuyorlar.
Böyle önemli bir toplantıya 5-10 muhalefet milletvekili geldi. Oysa böyle bir “Ölüm yasası” karşısında muhalefet partileri dişe diş bir mücadele vermeli, yer gök inlemeliydi.
Yine de ben umutluyum halkımızdan. Umudumu yitirmedim.
“Her şeye karşın iyi bir örgütlenme, iyi bir öncülükle halkın birlik ve bütünlüğü sağlanırsa, halka güven veren bir muhalefet, bir oluşum gerçekleştirilirse kurtuluş yakındır” diyorum.
Bir yanıt yazın