Soykırım İddialarına Karşı Mahkeme Kararları ve Tarih

Soykırım İddialarına Karşı Mahkeme Kararları ve Tarih

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

ABD Kongresi’nin soykırım iddialarını tanıma kararını, oybirliğine yakın (405-11) çoğunlukla kabulü, beklenmedik bir hayal kırıklığına yol açtı. Tasarının sonraki süreçleri ayrı bir konudur. Öncelikle bunu kabul edenlerin cehaleti, bağnazlığı, Türkofobi saplantıları ile Ermeni lobisine teslimiyetlerinin etik bakımdan çirkinliğini belirtelim. Bununla beraber diplomasimizin ihmalleri ve beyanlardaki yanlışlıkları ele alalım.

Bu tür kararlar genellikle 24 Nisan’a yakın tarihlerde gündeme gelirdi. ABD’de de her yıl olduğu gibi önerge verilmiş, gündeme alınmamıştı. Barış Pınarı harekatı üzerine gündeme alındı. Geçen süre zarfında zengin kadromuzun ve para destekli lobilerimizin bulunduğu bu ülkede, hangi faaliyetlerin yapıldığının öncelikle soruşturulması gerek. Asıl maksat, birilerinin cezalandırılmasından ziyade bundan sonra izlenmesi gereken hatt-ı harekettir. Çünkü 106 kişilik Türk Dostluk Grubu’ndan sadece 4 kişi bu tasarı aleyhinde oy kullanmıştır Yani Türkiye’nin dostları olarak ikrama mazhar olanlar dahi ikna edilmemiş, bilgilendirilmemiştir.

Batı dünyasında “Türkler Geliyor!” korkusu, topluma nüfuz etmiş, eğitim sisteminin her aşamasında şırınga edilmiştir. Çoğu üniversitelinin yolunun kesiştiği öğrenci/öğretim üyesi değişim programına ismini veren Desideirus Erasmus’un, “Hıristiyanlığın bekası için Türkleri öldürmeli” sözü günümüzde de her Batılının hafızasındadır. İlkokuldan üniversiteye çağdaş dünyanın öncüleri olarak ezberlenen hemen her batılı düşünürün benzer “vecizeleri” vardır. Uluç Gürkan’ın ‘Ermeni Sorununu Anlamak’ adlı eserinde yeterince alıntılar var. Kısaca sorunun temelinde taşlaşmış bir tarihi yalan mirası bulunmaktadır.

Buna karşın batılı aydının okuduğu, özel misyon sahibi dışındakilerin doğru bilgilere ulaştıkça saplantılarını terkedebidiği de bir vakıadır. Esasen bilim, teknoloji, hukuk ve yönetim sistemlerindeki başarılarının altında bu gerçek bulunmaktadır. Bu gerçek sayesinde Türk düşmanı lobilerin güçlü olduğu Fransa’da Anayasa Mahkemesi, “Ermeni Soykırım İddialarınının Reddini Cezalandırma” tasarılarını iptal etmiştir. Bu sayede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Perinçek-İsviçre Davası’nda, soykırım iddialarının sadece iddia olduğunu tescil etmiştir. Bu sayede AB Adalet Divanı, Krikorianların AB Komisyonuna karşı açtıkları davada, “parlamentoların soykırımı kabul kararlarının hükmünün olmadığı, Ermeni soykırım iddiaları konusunda yargı kararı olmadığından geçersiz olduğu” kararlarını vermiştir. Bu gerçek sayesinde az da olsa bazı fedakâr diplomatlarımızın gayretleri ile daha önce soykırımı tanıma kararı alan örneğin İsveç, geri adım atmıştır.

Bu gerçeklerden çıkan sonuç ise başta diplomatik misyon mensupları olmak üzere her Türk aydının okuması, öğrenmesi ve görevini yerine getirmesi gereğidir. Sadece iddiaları tanıma kararı gündeminde olanlarda değil, fakat daha önce kabul eden ülkelerde de izi kalan bu çamurdan ülkemiz temizlenmelidir. Bu alanda sadece Türkçe değil fakat başta İngilizce olmak üzere oldukça zengin literatür ortaya çıkmış, akademik çalışmalar yapılmış, mahkeme kararları ve bilimsel çalışmalar yayınlanmıştır. Sayıları az da olsa ülkemizde soykırım iddialarını savunanların bir şekilde desteklendiği, gerçeklerin ortaya çıkmasında başarılara imza atanların genellikle cezalandırıldığı veya kenara itildiği de hayreti muciptir. Buna karşın sözkonusu gayretler sayesinde Ermeni soykırım iddiaları hukuken çökmüştür. Sözkonusu başarılı çalışmalara karşın ilgisiz diplomasi sayesinde, siyasi baskılar devam edecek, bunun ekonomik sonuçları da olacaktır.

ABD Kongresinin kararı üzerine konunun tarihçilere bırakılması gerektiği beyanları doğrudur, fakat son derece yetersizdir. Esasen bu savunma çeyrek asır öncesinden olup o günden beri nice ilave kazanımlar ortaya çıkmıştır. Soykırım Sözleşmesi, iddiaların geçerliliği için soykırımın yapıldığı ülke veya uluslararası mahkeme kararlarını şart koşmaktadır. Osmanlı yönetimi Tehcirdeki suçlamalardan dolayı 1915 ve 1916’daki yargılamalar sonucu 67 kişiyi idamla cezalandırmıştır. O tarihte soykırım suçu olmadığı halde, idam gerekçelerine bakıldığında hiçbiri için soykırım tanımına giren bir iddia veya suç yoktur. Malta sürgünlerinin gerekçesi de Tehcirdeki kötü muamele olduğu halde tutuklular, iddiaların geçersizliği sebebiyle İngiliz başsavcılığınca dava açılmadan serbest bırakılmıştır. AİHM, AB Adalet Divanı ve Fransa Anayasa Mahkemesi kararlarına yukarıda işaret edildi. Bütün bu konularda birçok dilde nice eserler yayınlanmıştır.

Belirtmek gerekir ki yargı delillere bakar. Deliller ise önemli ölçüde tarihtir, belgelerdir, arşivlerdir. Dolayısıyla tarih, doğru ve yeterli değerlendirildiğinde olgunlaşarak yargı kararı haline gelir. Karşımızdaki sorun ise gerek tarihi bilgilerin gerekse bunların billurlaşmış hali mahkeme kararlarının siyaset tarafından değerlendirilmemiş olmasıdır. Bu ihmalin telafisi görevi, öncelikle diplomasisi, akademiyası, medyasıyla ülkeyi yönetenlere ve aydınlara düşmektedir.

Soykırım iddialarını tanıma kararı, Kongre’de beklerken, Şükrü Server Aya’nın örneğin “Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau

SUKRU SERVER AYA
SUKRU SERVER AYA

adlı eserinin diğerleriyle birlikte her Kongre üyesine ve ilgili görevlilere özel bir program dahilinde sunulduğu haberlerini duymak isterdik. Rahmetlinin sıkıntılar içinde hazırladığı eserlerinin tanıtımındaki heyecanla beraber diplomatik görevlilerin görmezlikten gelmesinden dolayı duyduğu kahrı her fırsatta müşahade ettim. Birçok önemli araştırmacının katkısıyla hazırladığımız “Ermeni Soykırım İddiaları ve Uluslararası Hukuk” kitabımız benzer çoğu önemli çalışmalar gibi ancak saman kağıdına basılabilmiştir. Mevcut veya emekli diplomatlarımızın çoğunun halen temel konulardaki bilgisizliği veya Ermeni propagandalarına kanmış olmaları vesile-i kahırdır.

Öncelikle görevli ve sorumlu mevkideki diplomat ve benzeri pozisyonlardakilerin bu birikimlerden haberdar edilmesi ve bulunduğu ülke yetkililerine tarihi belge yanında mahkeme kararları, bu kararlara dayalı analizleri kendi dillerinde iletme görevleri bulunmaktadır. ABD heyetine dağıtılan Türkçe literasyonu ile Osmanlı Arşivi belgeleri, bir anlamda konuyu ciddiye almamak demektir. Belirtildiği gibi her ne kadar bu tür kararların hukuken kıymeti yoksa da gerekli tedbirler alınmadığı takdirde prestij kaybından dolayı siyasi, dolayısıyla ekonomik olarak ülkemiz ve halkımız zarar görmeye devam edecektir.


Türkish Forum’un soykırım iddiaları taslağına red oyu veren 11 ABD Kongresi üyesine teşekkür mesajı göndermelerini takdir ediyoruz.

 

Öncevatan, 19.11.2019

[email protected]

Soykırım İddialarına Karşı Mahkeme Kararları ve Tarih - Ermeni Tehciri

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir